| |||||||||||||||||
| |||||||||||||||||
Sponsor AlanıAnamur SEDİRAnamur SEDİR 1993-1994-Aralık 1993 1. Sayı-Ocak 1994 2. Sayı -Şubat 1994 3. Sayı -Mart 1994 4. Sayı -Mayıs 1994 5. Sayı SaatHİKÂYELERİmran AKSOY HikâyeleriAna MenüSponsor AlanıZiyaretçi Bilgileri
HAVA DURUMU |
TAŞLICALI, SULTANBEKOV ve CAN YÜCEL09 Mart 2014, 21:16 TAŞLICALI, SULTANBEKOV ve CAN YÜCEL… İki hafta öncesine kadar adlarını bilmezdik. Onları konuşur olduk şimdilerde. Üstelik siyasi arenanın toz duman olduğu, gazetelerin televizyonların manşet yetiştiremedikleri bir zamanda… Tarihin bu zaman diliminde çağları aşırıp, coğrafyaları taşırıp bu isimlerin yollarını bizimle kesiştiren, onların şairlik, yazarlık, ozanlık, vasıfları. Taşlıcalı Yahya; Kanuni dönemini anlatan TV dizisinde Şehzade Mustafa’nın boğdurulması dolayısıyla yazmış olduğu mersiyeyle (1), Arslanbek Sultanbekov; Yaklaşan mahalli seçimler dolayısıyla propaganda müziği olarak kullanılan “dombıra” adlı bestesiyle(2), Can Yücel; Milli Eğitim Müfettişlerinin adlarının “Maarif Müfettişi” olarak değiştirilmesi sırasında- babası dönemin M. E. Bakanı ve Maarif Müfettişi Hasan Ali Yücel için yazdığı “Ben hayatta en çok babamı sevdim” adlı şiiri ile (3) gündeme geldiler. Atatürk diyor ki; “Sanat güzelliğin ifadesidir… Bu ifade söz ile olursa şiir, nağme ile olursa musiki, nakış ile olursa ressamlık, oyma ile olursa heykeltıraşlık, bina ile olursa mimarlık… olur.” “Efendiler siz hayatınızda mebus olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz, hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz. Fakat sanatkâr olamazsınız.” “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir” Mevlana; “Manasız söz suya yazılan yazıdır” der. Manalı söz ne o zaman? O da “mermere kazınmış yazı…” Söze bakılır söz gibiyse, ne söz uçar o zaman, ne de yazı… “İnsan öldü mü ondan kalacak eseri” Zaferler, hezimetler, besteler, romanlar hepsi birer eser… Kimi var eseri kendinden meşhur, Kimi de eseri kendinden menkul, bir kendisine malum. Kimisi de eseriyle özdeş. Mesnevi Mevlana kadar meşhur, Safahat da Akif kadar. Kaşgarlı Mahmut denilince “Kutadgu Bilig”, “Divan-ü Lügat-it Türk” deyince Yusuf Has Hacip akla gelir hemen. Mevlit denildiğinde Süleyman Çelebi, Atatürk deyince de, İstiklal Harbi ve Cumhuriyetimiz. “Allah güzeldir güzeli sever”. Peygamberimiz kendisine güzel bir şiir okuyan şaire çıkarıp hırkasını veriyor. O Hırka-i Şerif ki Veysel Karani onu Yemen çöllerini aşmış, öylece o şerefe nail olmuştu… Hikmetli bir çift sözle de o arzuya nail olmak mümkünmüş demek. O çölleri aşmaya bedel sözün olsun yeter. Taşlıcalı, cihan padişahı Süleyman’dan dahi sözünü esirgemedi Dizeleriyle Şehzade Mustafa’yı Sultan Süleyman kadar yüceltti sevenlerinin gözünde. Gönüllerin sultanı yaptı onu. Oğluna kıyan Süleyman, Taşlıcalı’ya kıyamadı. Rüstem’e kıydı ona kıyamadı. Vadesiyle ömrünü tamamladı o söz üstadı ve sözünün eri. Bosna’nın İzvornik şehri civarına defnedildi. Bugünlerde mezarının Bursa’daki Sultan Şehzade Mustafa Türbesi kadar ilgi gördüğünü tahmin etmek zor değil. Neyzen Tevfik ile Mehmet Akif hayat tarzları birbirine zıt iki şairdiler. Ama iki can dostlardı aynı zamanda onlar. Onları bir arada tutan sözü en güzeliyle söyleme kudretine sahip olmalarıydı. Hz peygamber buyurdular; “İlim müminin yitiğidir. Nerede bulursa onu oradan alır”. Hikmetli söz ilimdir. Neyzen demişse de, Can Yücel dediyse de…. “İncinin değerini sarraf bilir”. Sen bilmezsen, senin döneminde bilinmezse de, dönem gelir, bilen çıkar o hakkı teslim eder. İncin bulunsun geride yeter ki. Sarrafı çıkar onun günü gelir de. Sözün –sanatın- gücü böyle bir şey işte. Hayattayken olmaz öldükten sonra anlaşılırsınız. Gün gelir Mehmet Akif oturur gündeme. Gün olur Yunus… Gün de gelir Hasan Sabahlar girer araya, ya da Muaviye Başka başka türlü girenler, girecekler de olur. Onları sayarsak şimdi su katmak olur sanat muhabbetine. Şu kadarın diyelim; Herkes ektiğini biçer, ettiğini de çeker… Ne ekti, ne etti ise artık... *** (1) (Ölümü 1582) 16. yüzyılın Türk mesnevi şairlerinin en tanınmışlarındandır. Arnavut asıllıdır. Taşlıca’da doğmuş, İstanbul’a gelip sipahi subayı olmuştur. Tasavvuf yoluna da girmiş, iyi bir tahsil yapmış, Doğu dillerini öğrenmiştir. Sancakbeyliğine kadar yükselmiştir. 1556′da Veliaht Şehzade Mustafa Bey haksız yere idam edildiği zaman orduda, yüksek rütbeli bir subaydı. Şiddetli beyitlerle Sadrazam Damat Rüstem Paşa’ya, hatta Kanuni’ye çatan bir mersiye yazıp ordunun duygularını dile getirmiş, Rüstem Paşa’nın azline sebep olmuştur. Kanuni fikir hürriyeti konularında bilinen büyük müsamahasını göstermiş, Rüstem Paşa’nın büyük ısrarlarına rağmen şairi idam ettirmemiştir. Yahya Bey bu olaydan 26 yıl sonra emekli olarak Bosna’nın İzvornik şehri civarındaki malikânesinde ölmüştür. Arapça ve Farsça şiirler de yazmıştır. Dili sadedir. Tasvirleri gerçek ve kuvvetlidir. Şehzade Mustafa Mersiyesi (I. Bentten) Meded meded bu cihanım yıkıldı bir yanı Ecel celâlîleri aldı Mustafa Hânı Tohındı mihr-i cemâli bozuldı erkânı Vebale koydılar âl ile Al-i Osmânı Geçerler idi geçende o merd-i meydânı Felek o canibe döndürdi şâh-ı devrânı Yalancımın kun bühtanı bugz-ı pinhânı Akıtdı yaşumımı yakdı nâr-ı lıicrânı Cinayet etmedi cânî gibi anıın câm Boguldı seyl-i belâya tagıldı erkânı N’olaydı görmeye idi bu macerayı gözüm Yazuklar ana reva görmedi bu rayı gözüm (2)Karaçay-Çerkesya Cumhuriyeti Erkin-Halk kasabasında 1965 yılında doğmuştur. Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti Milli Sanatçısı ve “Cumhuriyetin En Güzel Sesi” unvanını almıştır. 2004 yılından bu yana Kazakistan'da yaşamaktadır. Kazakistan Cumhurbaşkanlığı Orkestrasında da görev almış Dombra müziği ile Türk dünyasında ünlü olmuş Nogay halk müziği sanatçısıdır. Dombıra Kara kıs avulumga kelgende Kültüldegen kar yerge tüsgende Dombıramdı alarman Yürek sazım çalarman Kaygırgandı eş aytbam Dombıra sazım estgen ataylar Manesine es bergen anaylar Estgenine oy berip Yüreklerge ses berip Köz yastı kızganmaslar Nogaydın kaygı sansız kününde Batirler yuklamagan kününde Yüreklerin kötergen Sogıslarda küş bergen Köptü körgen Dombıra… 3) 1926′da İstanbul’da doğdu. Hasan Ali Yücel’in oğludur. Ankara ve Cambridge üniversitelerinde Latince ve Yunanca okudu. Çeşitli elçiliklerde çevirmenlik, Londra’da BBC’nin Türkçe bölümünde spikerlik yaptı. Askerliğini Kore’de yaptı. 1958’de Türkiye’ye döndükten sonra bir süre Bodrum’da turist rehberi olarak çalıştı. Ardından bağımsız çevirmen ve şair olarak yaşamını İstanbul’da sürdürdü. 1999 yılında vefat etti. Mezarı Datça’dadır. Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim Hayatta ben en çok babamı sevdim. Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk Çarpı bacaklarıyla ha düştü, ha düşecek – Nasıl koşarsa ardından bir devin, O çapkın babamı ben öyle sevdim. Bilmezdi ki oturduğumuz semti, Geldi mi de gidici hep, hepp acele işi! Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi. Atlastan bakardım nereye gitti, Öyle öyle ezber ettim gurbeti. Sevinçten uçardım hasta oldum mu, 40’ı geçerse ateş, çağrırlar İstanbul’a, Bi helallaşmak ister elbet, diğ mi, oğluyla! Tifoyken başardım bu aşk oynunu, Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu. En son teftişine çıkana değin Koştururken ardından o uçmaktaki devin, Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için Açıldı nefesim, fikrim, canevim. Hayatta ben en çok babamı sevdim. *** Gün gelecek terk edilmiş, unutulmuş bir unvanın bir şiirden ilham alınarak yeniden canlandırılacağını deseler inanmazdık. Söz, nelere de kadirmiş misin? Osman ERENALP Mart 2014-Ankara Milli Maarif Müfettişi “DOMBIRA” GERÇEK SÖZLERİ İLE İZLEMEK İÇİN ALTTAKİ LİNKİ TIKLA.. http://www.anamursedir.com/video.asp?videoID=27 Bu haber 2325 defa okunmuştur.
|
Sponsor AlanıSANATIN İÇİNDEN ;Sponsor Alanı |
|||||||||||||||
0cak - 2012 / Her Hakkı Saklıdır / Kaynak gösterilip, sitemizin ilgili sayfasına link verilerek alıntı yapılabilir.
Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir-Site ticari olmayıp, kütüre hizmet eder. |