TERS YÖNE BİRİNCİ SINIF YOLCULUK
Çoğu gibi Ali de üniversiteyi çalışarak okuyordu. O Kırıkkale’de, ben Keskin’de öğretmendim. Okulumuz aynıydı. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi. Yoklamalarda bulunamıyor, yok yazılıyorduk. Sınava da alınmazsak dersi tekrarlıyorduk. Beş yıllık okulu birer yıl kayıpla, altı yılda bitirebildik yine de çok şükür. Sınavlar yaz, güz döneminde olur, ikişer hafta sürerdi. İki sınavın aynı gün konduğu da olurdu. Mekik dokurduk okullar arasında o durumda. Ali’nin yükü daha ağırdı. Okul müdürü, evli, iki çocuk babası idi. Tek maaşlıydı. Isparta halısı pazarlıyordu bir yandan da. Bana da satmıştı. Eskitemedim durur hâlâ. İnsanlar bozuldu, halılara da bir “hâl” oldu. Nerede o eski halılar?
Yine o sınav dönemlerinden birisiydi. Ali sınavdan çıkmış evine dönecek. Kırıkkale otobüsleri “Kale birlik” adıyla Etlik Garajından kalkıyordu o zaman. Halen ilçe garajıdır orası. Hava kararmış. Otobüsün biri hareket etmiş. Ağırdan alıyor yolcu gözlüyor. Üzerinde “birlik” yazısı var. Kale birlik zannıyla el edip durduruyor. Boş bir koltuğa oturuyor. Kilosu da var. Günün yorgunluğu da var. Uyuyakalıyor hemen orada. Uykusunu alıp uyandığında nereye vardılar anlamaya çalışıyor. Ne hikmetse geçtiği yerlere benzemiyor. Uyku sersemliğine veriyor önce. Etrafına bakınıyor. Yolcular da tanıdık gelmiyor. Şöyle izah etmişti o anı bize yöre ağızla (Isparta) o sıra;
“Aekedeş, gideyon, gideyon Elmadağ’ına varameyon …”
Muavine soruyor;
-Bu araba nerenin?
-Sen nereye gidecektin abi?
-Kırıkkale’ye…
- Bu Gerede arabası abi...
Yanlış “birlikte yol aldığını o zaman anlıyor. İlk benzin istasyonunda iniyor. Sağ sol çatışmalarının, öğrenci olaylarının yaşandığı yıllar. Gecenin o saati. Herkes aracına almıyor. Herkesin aracına da binilemiyor zaten. Kamyon şoförünün birine durumu anlatıyor. Şoför mahallinde geldiği yolu geri kat ederek sabaha karşı ancak evine varıyor. Aile ayakta onu bekliyor.
Sevgiyle anıyorum kendisini. Haber alırım arada. Bir partiden aday adayı olacak kadar durumu düzeltmiş. Allah yolunun açık etsin. Şimdi neden anlattım bunu?
Ülke gidişatı Ali’nin durumunu hatırlatıyor bana. O yolculuğun konforu nasıldı anlatmamıştı ama benzerlik görürüm yine de.
Dağların, denizlerin altından, tünellerden, bölünmüş yollardan geçtiğimiz anlatılır. Aracımızın modeli, markası, gücü hızı, konforu anlatılır “İstikamet neresi, son durak neresi” orası sır. Onu bir kaptan biliyor. “Düşün peşimize gerisini düşünmeyin” deniyor sadece o kadar. Söylenen o. Konfor her şeyse böyle tarihi bir yolculuk hali yaşıyoruz birinci mevkide ters yöne hep beraber aynı trende. Allah sonumuzu hayır eyleye.
“Kınalı keklik” hatıram vardır buna benzer bir de. Onu da arz edeyim:
İlkokul dördüncü sınıftaydım. Yazları çobanlık yapardım. Üç günlük yavruydu onu kayalıklarda yakaladığımda. Altı yıl rengi, çeşidi olmuştu evimizin. Dışarı kaçmazdı. Beni tanır, içeri girdiğimde ötmeye başlardı. Kafese vurur hırçınlaşırdı. Babam rahmetli kafesin çubuğunu çeker dışarı çıkmasını sağlardı. Önce kanat çırpar, bir iki adım öte gider gibi yapar sonra yüzü karşı tarafa adımları beriye, bana yanaşırdı. Çorap yoksa ayağımda ayak etime yapışır, koparmaya çalışırdı. Didikler, kan içinde bırakırdı. Ceza olarak gagasını iki parmağımın arasına alır, ayaklarını yerden keser, sallandırırdım bir müddet. Soluğunu parmaklarımda hissederdim o durumda. Yorulup halsiz düşünce, kafesine sokardım yeniden. Bir serbest dolaşımda kaya tuzu yemiş, o ses, o renk kaybolmuştu evimizden. Üzülmüştüm. Ne zaman keklik sesi duysan hatırlarım.
“Baktığı” yön ayrı, “aktığı” yön ayrı.
Bir onda görmüştüm, bir Ali’de.
Şimdiki dış politikamızda bir de…
Batıya bak, Ortadoğu’ya ak.
Sonu belirsiz o bataklığa doğru adım adım... Gerede’ye gidecek otobüsün Kırıkkale’den geçmeyeceği belli. Eşyanın tabiatına ters. Şam –Bağdat seferine çıkan neden Zürih’ten geçsin?
Bir “pusula” sorunumuzun olduğu ortada.
Allah’ım istikametimize mukayyet ol!
Osman ERENALP
Ekim 2014 Ankara
Bu haber 1775 defa okunmuştur.