Merhum Demirel’e Özal’ın ölümü sorulduğunda (Özal Cumhurbaşkanı, kendisi de başbakandı o sıra) Mahsus üslubuyla;
“Bu vefatın gereği yapılacaktır” demişti.
Dün de bir vefatın gereği yapıldı.
Kendisi ebedi âleme uğurlandı bu kez.
Cumhurbaşkanlarımızdan iyi haberler gelmiyor. Kenan Paşayı uğurlamıştık. Kırkı çıkmadan bu kez Demirel’i. A. Necdet Sezer’in de sağlığının iyi olmadığı söyleniyor. Allah herkese sağlıklı, onurlu bir hayat, hayırlı da bir de ölüm nasip etsin. Ölüm, bey, paşa tanımıyor.
Ondan kurtuluş yok.
Ümit Yaşar Oğuzcan’a kulak verelim.
Kasabın kokusu kandan, kemikten.
Hamamcının kokusu sudan, köpükten.
Lağımcının kokusu b…, .s…
Senin kokun pudra, sabun.
Benimkisi rakı, tütün.
Ne sen övün ne ben yerineyim
Hepimiz bir kokarız öldüğümüz gün
Ölümde herkes eşit. Adalet var orada.
Ölü kokusu hepsinde bir.
Özal’ı da beşinci eğilim sayarsak bir dönemin siyasi akım liderlerinin hepsi aramızdan ayrılmış oldular böylelikle. Üçünün cenazesinde bulunmak nasip oldu Ankara’da olmak kolaylaştırdı belki de. Diğer ikisini ise takip ettim. Dördü Kocatepe’den kaldırıldı. Bir tek Erbakan Hoca Hacı Bayramdan uğurlandı. Dördü devlet millet töreniyle Türk bayrağına sarılı uğurlanırken biri tören istemedi. Türk bayrağına da sarılı değildi. Bir ayrıntı olarak dikkatimi çekti.
Düne dönersek Demirel’i uğurlamaya gelenlerin sayısı Özal için gelenden az değildi. Polis barikatları vardı Kocatepe’ye çıkan yollarda. İşportacılar da boş durmamışlar. Dizili satılık fötr şapkalar Demirel kaşkolleri tezgâhlarda yerini almışlardı. Arama yapılarak içeri alındık.
Kocatepe’nin etrafı polis kordonuyla çevriliydi. Kırıkkale’den destek kuvvet getirilmiş.
Eski yeni devlet erkânı oradalar. Caminin içi, dışı dolu. Başbakanlar, meclis başkanları, bakanlar, bürokratlar. Bir dönem Türk siyasetine damga vurmuş şimdi köşesine çekilmişler… Dört korumayla büyükşehir belediye başkanı gözüme ilişti bir ara.
Görevdeki cumhurbaşkanımız da tabii ki. Cami çıkışında alkış, yuhalama ve tekbir sesleri duyuldu bir ara. Kısa sürdü Allahtan.
Namazı eski başkan Mehmet Nuri Yılmaz kıldırdılar. Sonrasında yaptığı konuşmada” “Süleyman Beyin bir üniversite olduğunu, herkesin ondan istifade ettiğini, cenazelerin konuşmayan birer vaiz olduklarını, herkesin onunla ilgili hatırası bulunduğunu, kendisini de çok hatırasının olduğunu, ancak onları burada ı anlatmanın cahiliye adeti olacağını” belirterek sözlerini tamamladı. Ardından üç kez “haklarınızı helal ettiniz mi? Diye sordu. Helal olsun… Sesleri Kocatepe cami avlusunda yankı buldu.
Konuşma bitti cami basamaklarından sakallı, bastonlu bir yaşlının sesi duyuldu;
“Baba! Mekânın cennet olsun. Uzaktan geldim. Hakkımı helal ediyorum”
Baba tören oldu her haliyle.
Babaya layık.
Tören bitti. Halk cenaze aracının geçişini izledi, gözden kayboluncaya kadar. Dualar edildi ardından. Fotoğraf kareler çekildi hatıra olarak.
Sonuçta geldiği Cumhuriyetin Başkentinden geri köyüne yollandı bir köy çocuğu (çoban sülü). Ellerinde süpürgeleri, şalvarlı teyzelerin yollarını temizledikleri Isparta’nım İslamköy’üne, Gün köye dönüş günüydü. Cumhuriyet bu gibi ne köy çocuklarının elinden tutu, besledi büyüttü. Onun imkanlarıyla onu alt etmeye çalışanlar da dâhiller.
Kıymetini bilelim.
Cumhuriyetin ve onunla birlikte ömrün…
Ömür kısa.
Göz açıp kapamak gibi..
Yunusa kalmadı ki….
Geldi geçti ömrüm benim.
Şol yel esip geçmiş gibi.
Hele bana şöyle gelir
Bir göz açıp yummuş gibi...
Allah cümlenin taksiratını affetsin.
Osman ERENALP
Ankara Haziran 2015
Bu haber 1828 defa okunmuştur.