Adı ihsan olan bir arkadaşın annesi anlatmıştı.
Çocuk sahibi olmak isteyen hanımın biri ermiş bir zatın türbesine gider ve her defasında şu duayı edermiş;
Allah’ım “lütfünden” ver, Allahın “kereminden” ver, Allah’ım “ihsanından” ver.
Üç çocuğu olmuş. Adlarını Lütfü, Kerem ve İhsan koymuş.
İhsan da o dualar almış bir aileden on kardeşin dördüncüsüydü.
“Ehsan” diye çığırırdı Dayım rahmetli onu. Kesikköprü Çüngüş’e bağlı Deveboynu köyünün mezrasıydı. Köyde okul yoktu o zaman. Komşu Yeniköy’de okumuştu beş yılı. Yazları üst sınıfın kitaplarını okuttururdu dayım, dersleri iyi olsun diye. Köy okulları erken tatile girerdi o dönem. Çok zaman olur bir araya gelirdik yaz tatillerinde. Sürü sahibiydiler. Sürünün bir sürü de yavrusu olurdu. Oğlak kuzu güttük birlikte. Dicle İlköğretmen okulunu kazanmış, oradan İstanbul Ortaköy öğretmen okulunu nakledilmişti. Keman dersi veriliyormuş orada. Sazı severdi ama daha çok.
“Şu yüce dağları duman kaplamış
Yine mi gurbette kara haber var”
Güzel okurdu bu Erzincan yöresine ait uzun havayı.
Okul bitmiş Giresun’a tayin edilmişti. Espiye Köpekli Köyü öğretmeni diye yazışmıştık bir dönem. Sonrasında Diyarbakır Çermik köyleri, Çermik YİBO ve Elazığ’da öğretmenlik yapmıştı. Son durak Malatya olmuştu. Kendi gibi öğretmen olan eşiyle birlikte Yeşil Malatya’yı sevmiş yerleşmeye karar vermişlerdi.
Öğretmen okullarının son temsilcilerindendi. Battal Gazi İlkokulundaki yılların ardından Cengiz Topel ilkokulunda kırk iki yıl önceki heyecanla müdür yardımcılığı yapıyordu.
Biri kendinden büyük diğeri küçük iki erkek kardeş ve anne babanın acısı tazeydi. Onları unutmaya çalışıyordu. Ramazanda dördü için dört cüz birden okumuştu.
Şehir merkezinde masum, bir trafik kazasından öte taammüden bir cinayet işlendi adeta. Sorumsuz sürücü beş on aracı sollamak öne geçmek istedi. Karşı şeride geçti. İhsan Hocasız bıraktı ailesini okulunu, eğitim camiamızı.
Olay yerinde düzenlenen “hilafı hakikat” kaza tutanağı, çizilen kroki adalet adına üzerinde durulacak ayrı garabet. Kamera kayıtlarının ne önem arz ettiği bu kazada bir daha ortaya çıkıyor. Düzenleyen düzenleten bilmeli ki yaratanın kamerası var en yukarıda. Hiçbir ayrıntıyı kaçırmayan.
21 Eylülü takip eden üç günde mesai arkadaşları, bir önceki görev yeri Battal Gazi İlkokulu ailesi adeta nakşoldu beynimize. Yöneticisi, öğretmeni tüm personeliyle…
Başında “Türk” ibaresi bulunan “Türk Eğitim Sen” kuruluşu Türk misafirperverliğinin en güzel örneğini gösterdiler.
Malatya “Kamu-Sen”i bu kadirşinaslığından dolayı kutluyor kendilerini tebrik ediyoruz.
“Söyle arkadaşını söyleyim sana kim olduğunu”
O güzel gönülleri başka vesileyle tanıyabilseydik keşke. Düğünde, piknikte, toplantıda mesela… Ama olmadı.
Üçbağlar Mah. Sivas Caddesi sakinleri için acı hatıra olarak kalacak o yüzükoyun asfalta serili sahne. Başka gaileler girecek araya. Başka acılar sevinçler yaşanacak. Eş dost esnaf dünyasına dönecek herkes. Ailesi, sevenleri için katı gerçek değişmeyecek. Çaresiz onsuz yaşamaya alıştıracaklar kendilerini
Yaratan kimseye böyle bir acı yaşatmasın.
Allah her ne verirse de “lütfünden”, “kereminden”, “ihsanından” versin. Bu duaya bu acıyı yaşatanlar da dâhildir.
Fazlası asi olmak olur yaratana.
“Ecel geldi cihana, trafik kazası bahane”.
Her şey yalan bir gerçek o.
“Her nefis ölümü tadacaktır”.
Şair diyor;
“Durmadan ömür öğütmektedir bu çark.
Ölüm sırayladır sıralanmakta varsa fark?”
Sıradayız biz de doğduğumuz günden.
Türkünün devamını sensiz okumak varmış demek ki Ehsan…!
“Gönlüm kan ağlıyor böyle günlerde
Yazılsa mezar taşına yeridir.
“Biz dünyadan gider olduk
Kalanlara selam olsun
Bizim için hayır dua
Edenlere selam olsun”
….
Bilmeyen ne bilsin bizi.
Bilenlere selam olsun.
Nur içinde yat.
Osman ERENALP
Ankara-Eylül/2013
Milli Eğitim Müfettişi