KARAMAĞARALI HOCALAR ANILDILAR
Milli Düşünce Merkezi’nin “Şubat 2015” günlü “Konferanslarının” konusu bu kez Sanat Tarihçiliğimizin unutulmazları karıkoca Haluk ve Beyhan Karamağaralı Hocalar oldular.
MDM başkanı Sadi Somuncuoğlu’nun yönettiği gece Haluk Hocanın Ayhan Songar merhumun TRT deki “Kültür Sohbetleri” programında yaptığı konuşmanın video kaydının dinlettirilmesiyle başladı.
Prof Dr. Mustafa Kafalının Haluk Hocanın gençlik yıllarını, bilinmeyenlerini anlatmasının ardından çiftin kızları Nakış Karamağaralı’ya söz verildi.
“Nakış” adını daha evvel duymamıştım. Hocaları aklımıza nakşeden bir neden daha ortaya çıkmış oldu böylece. Kendisi de Sanat Tarihi profesörü olan Nakış Hoca hanımın konuşmasından alıntılar.
“Bana bir gün şunu demişti.
“Kızım maddi bir şeyim yok verecek. Üç şey bırakıyorum sana. “Türklüğün”, “Şahsiyetin”, “Eğitimin”
Evde en çok şu üç kelimeyi duyardım. “Kümbet”, “Eyvan”, “Tonoz”… Bunlarla büyüdüm adeta. (“sahın”, “avlu”, “akustik”, “revak”, “payanda”, “Kubbe”, “eksedra” v.b. biz onları da öğrendik Hocahanım. Camilere başka nazarla bakar olduk o yüzden. Bakarız hâla da)
Ad vermeyi severmiş. “Kürşat”, “Töre” dergilerinin isim babasıymış.
Ankara İlahiyat Fakültesi Sanat Tarihi Hocası Prof. Dr. Nusret ÇAM Hocanın titizliği ve özeni yüzünden az eser yazdığını. Ama sekiz makalesinin sekiz cilde bedel olduğunu, Hoca için tanım yapmak gerekse “o bir ülkücüydü” dedi.
Ahlat’ı, oradaki mezar taşlarını dünyaya tanıtan isimler olduklarını, onları gün yüzüne çıkartmak için gösterdikleri gayreti, Türk tarihindeki yerini, önemini de Bitlis eski milletvekili Halil İbrahim ORAL anlattı. “Balayına mezarlığa gidiyoruz” diyecek, “öldüğünde oraya gömülmeyi isteyecek kadar” Ahlat sevdalıları olduklarını, çalınan o mayayla Ahlat’ta Bitlis’te nelerin yeşerdiğini de o sayede öğrenmiş olduk..
O günkü kazılarda yer almış –o dönem öğrencisi- Boyabat eski belediye başkanı Hasan Kara da hocalara ait anlarını dile getirdiler.
“Türk Beyefendisi” dediler Haluk Hoca için.
Malatya eski milletvekili Hasan Basri COŞKUN Beyhan Karamağaralı’nın öğrencilerine ne derece sahip çıktığını, yaptığı akademik yardım ve desteklerini dile getirdiler.
Hocayı 4. Sınıfta tanımıştım.
Adetten değildir. Üniversitede hocalar derse girdiklerinde pek ayağa kalkılmaz. Ankara İlahiyatta da durum oydu. Tek istisnası Haluk Hocaydı., O girince ayağa kalkardı herkes. Dünya görüşünü paylaşmayan da buna uyardı. Ona tek sebep mesleğinin saygın, erişilmez temsilcisi olmasıydı.
Derste Süleymaniye Caminin bezemelerinin “sarhoş” lakaplı bir ustaya yaptırıldığını anlatmıştı;
“Ayık biri bulunamadı mı ki?” diye sormuştum.
“Ustası o, erbabı o çünkü o işin” diye cevap vermişti. (Emaneti ehline verirmiş)
Ne diyelim? Günümüzde “Her işin erbabı da ehli de bizimkilerdir, akrabalardır” diyenlere emsal teşkil eder inşallah.
1991 yılıydı. Azerbaycan’a gezi vardı. Heyetten iki arkadaş ziyaret edip tavsiyelerini almak istemiştik. “Gözümün biri rahatsız. İmkanı olsa sağlam olanı gönderir, sizinle oraları görsün isterdim. Benim için Hazar’ın sularına ellerinizi daldırın ama” demişti. Bakü kıyılarında Hazar’ın neftli(petrol) sularına ellerimizi sokmuş, dileğini yerine getirmiştik biz de.
Gecede bir üniversite hocasının isterse öğrencilerinin kaderinde ne denli etkili olabileceğinin çarpıcı örneklerini bir daha görmüş olduk.
Sıra dışı, ibret dolu hayat dersiydi her bakımdan. Haklarında az şey bildiğimizi de bilmiş olduk bu sayede. Böylesi hayatlar yazılmalı aktarılmalı, sonraki kuşaklara.
Yazmak yaşamaktan zor olmasa gerek.
Birileri üstlenmeliler bunu bir şekilde.
Yıllar öncesinin fotoğrafları yansıtıldı perdeye. Hoca kim? Tanımak istersen. Tıraşlı, ütülü düzgün giyimli her kimse işte o. Bir de Allah o düzgün fizik o yakışıklılık.
Haluk, Beyhan Karamağaralı’larla birlikte, Hikmet Tanyu, Günay Tümer, Cemal Sofuoğlu gibi bir dönem Ankara İlahiyatta gönüllere girmiş ve aramızdan ayrılan tüm hocalara Allahtan rahmet dileği ile…
M.D.M “milli düşlerin” peşinde hizmete devam ediyor. Her Çarşamba akşam saat 7.00 da kapıları herkese açık.
Osman ERENALP
Ankara-Şubat/2015
Bu haber 1766 defa okunmuştur.