| |||||||||||||||||
| |||||||||||||||||
Sponsor AlanıAnamur SEDİRAnamur SEDİR 1993-1994-Aralık 1993 1. Sayı-Ocak 1994 2. Sayı -Şubat 1994 3. Sayı -Mart 1994 4. Sayı -Mayıs 1994 5. Sayı SaatHİKÂYELERİmran AKSOY HikâyeleriAna MenüSponsor AlanıZiyaretçi Bilgileri
HAVA DURUMU |
HAMLET İSAHANLI VE "HAZANA ÖVGÜ" KİTABI16 ?ubat 2019, 22:50 HAMLET İSAHANLI VE “HAZANA ÖVGÜ” KİTABI AZERBAYCAN’IN DÜNYA ÇAPINDA MEŞHUR BİLİM ADAMI VE ŞAİRİ HAMLET İSAHANLI’NIN “HAZANA ÖVGÜ” ADLI ŞİİRLER TOPLUSUNUN İKİNCİ BASKISI TÜRK ŞİİRSEVERLERLE BULUŞTU İstanbul’da Türk Edebiyatı Vakfı- Turay Yayınlarından çıkan kitabın II. Baskısında, şair Hamlet İsahanlı’nın Şiirleri, Rubaileri ve Poemaları yer alıyor. “Bu Hayattı”, “Duyguların Zirvesinde”, “Dörtlükler”, “Bayatılar- Maniler”, “Mecazlar”, “Ziyaret (Poema)”, “Eski Çıra (Poema “ bölümlerinin yer aldığı kitabın son bölümünde, Hamlet İsahanlı ile ilgili, çeşitli ülkelerden olan şair, yazar ve bilim adamlarının değerlendirmeler yer alıyor. Kitabı Türkiye Türkçesine, sitemiz yazarlarından şair-yazar İmdat Avşar çevirdi. Avşar’ın geniş bir “önsöz” ile sunduğu “Hazana Övgü” adlı eserin Türk şiir severler tarafından büyük ilgiyle karşılanacağını düşünüyor ve muhtevasında şairin şiirlerinden örneklerin de yer aldığı Avşar’ın “önsöz”ünü okuyucularımızla paylaşıyoruz. BİLİMİN DİLİNİ ŞİİRİN DİLİNE DÖNÜŞTÜREN ŞAİR: HAMLET İSAHANLI “Hazana Övgü” adlı eseriyle, duyguların kanadında “hazana övgü” dizerek ilk kez Türk şiir severlerin ikliminde kanat çırpan Hamlet İsahanlı; “üst düzey” bir bilim adamı olmasının yanında, söz mülkünde de bazen Fuzulî gibi yanık, bazen de Köroğlu gibi gür bir sesin sahibidir: Bu dünyanın çokmuş dağı, deresi Hayır ve şer onun eski töresi, Zamandadır eğer varsa çaresi... Silkelene, titreye yerküresi, Arşa çıka Köroğlu’nun gür sesi, Demircoğlu, Deli Hasan uyana, Kan içenler al kanlara boyana… “Üst düzey” kavramını bilinçli olarak kullanıyorum. Çünkü Hamlet İsahanlı, en zor matematik problemlerini kavrayan, bu problemleri matematiğin evrensel diliyle çözen ve bunu bilimin “üst diliyle” ifade eden bir idrâkin sahibidir. Ancak Elza Samedli’nin deyimiyle: “Matematiksel zekâyı, rasyonel düşünceyi estetik bakış açısıyla birleştiren yetenekli bir şair,” olan ve matematiğin gizemli dilini çözen şairin; aynı zamanda duyguların büyüleyici dilini de çözdüğünü rahatlıkla söyleyebiliriz: … Güneş, ışık hevesinde, Ay da batar vadesinde… Ne ay batsın ne gün solsun Aşka sınır koyma gönül Ömrümüze ışık dolsun, Yaşa duygu zirvesinde! H. Achmed Schmiede: “Bana göre matematik dünyevî ilimlerle ilahi ilimlerin kavşağındadır. Dünyaca ünlü bir matematikçinin aynı zamanda çok ince duygulara sahip bir şair olmasını başka türlü izah edemiyorum”, diyor. Hamlet İsahanlı’yı pek çok bilim adamından ayıran önemli bir özellik daha var. O, modern bilimin, “uzmanlık” denen ve insanı dar bir alana sıkıştırarak adeta hapseden küçük havuzundan çıkarak, çok yönlü düşünme biçimi ve dil, edebiyat, tarih, felsefe, gibi sosyal bilimleri keşfetme beceri sayesinde, şair kimliğiyle şiirin engin okyanuslarına dalabilen nadir bilim adamlarından biridir: … Ancak sevgilerim çiçek açınca, Ay buluttan çıkıp ışık saçınca; Kalbimde yazılır sırlı nâmeler, İçimden seslenir hazin nağmeler. Şiirle kurarım her bir cümlemi, Şiirle anarım cümle âlemi… Hamlet İsahanlı’yı şiirin büyülü dünyasına yönelten “sırrı” da burada aramak gerekir. Çünkü şiir de tıpkı matematik gibi bir “üst dildir” ve matematik ile şiir arasında kurgu, ritim, mantık, bütünlük gibi garip ilişkiler ve benzerlikler vardır. Bu nedenle Hamlet İsahanlı’nın şiirin matematiğini keşfeden bir bilim adamı/şair olduğu söylenebilir. O, aynı zamanda matematik ilminde, Hamlet İsayev adıyla dünya mikyasında tanınmış bir bilim insanıdır. Zahirim kuru cesettir, her nem var batındayım, Piyade sanmayın beni, hep hayal atındayım. Ben dünyayı fethederim, bahtım müttefik olsa, Doğu benim, Batı benim, Fatihler katındayım. Her şeyin bir dili var. Tabiatın, eşyanın, toprağın, taşın, bilimin, sanatın… Bilim tasnif edici, birleştirici, tanımlayıcı akıl dilini; sanat ise tabiatı ve eşyayı farklı bir gözle gören onu farklı bir şekilde dile getiren, yansıtan gönül dilini kullanır. Bilim adamlarının çoğu kendi uzmanlık alanlarında bir bilim dili geliştirirken, pek az bilim adamı, sanatın büyüleyici diline de hâkim olarak bedî eserler verebilir. Hamlet İsahanlı’nın bilim dilinin yanında sanat dilini de keşfederek “bedî söz söyleme” mertebesine ulaşan, dil ve üslup olarak da Dede Korkut’u çağrıştıran ve dünyayı derk eden müdrik bir şair olduğunu söyleyebiliriz: İhtiyar bir müdrik adam Bir çocuğun arkasından Koşsa bile yetebilmez. Kartal gibi kanat çalan Bülbül gibi ötebilmez. Sözü kanatlandıran elbette şiir, şiiri kanatlandıran da musikidir. Şair ise, söze güç veren, kanat takan bir ses ustasıdır. Şair; dili, düşünceyi, estetiği kısacası şiirin malzemesini ne kadar ustalıkla kullanırsa, şiir ikliminde o kadar kalıcı olur. Hamlet İsahanlı bunların farkında olan bir şairdir. Şiirlerindeki duygu yoğunluğu, onun sahip olduğu sanat dilinden, dizelerindeki fikir ve düşünce yoğunluğu ise sahip olduğu bilimsel birikimden kaynaklanıyor. Böylece Hamlet İsahanlı karşımıza, zihninin testisine dolan düşünceyi “bedî söz” ile boşaltmayı başaran, duygu ile düşünceyi birleştiren bir şair olarak çıkıyor: Sözde mânâ arayanlar, söze boya vuranlar, Can mülkünde şur besleyen, hayal mülkü kuranlar Dediler: “İki dünya var, ışıklı ve karanlık” Işıkta aman gördüler, karanlıkta yamanlık, Muhalif renk rengârenktir, dokunmayın bir anlık, Karanlıkta kabahat yok, karada yok pişmanlık. Hamlet İsahanlı, düşünceye dayanmayan sanatın kanat takamayacağını ikrar ederken düşünceden yoksun bir şiirin de sığ kalacağını dile getiriyor. Ama aynı zamanda Hamlet İsahanlı, düşüncenin paylaşıldıkça bereket kazanacağı inancına da sahiptir ve duygu ve düşüncelerini okuyucunun gönlüne aktarmaktan, gönül pınarının çağlayıp akan suyunu yanmış gönüllere akıtmaktan ve cömertçe paylaşmaktan hiç çekinmiyor: Söz pınarıdır sinemiz Ne kadar boşalsa, o kadar dolar… Hamlet İsahanlı, hayatın faniliğini kavrayan müdrik bir şahsiyet. Bu nedenle ölüm düşüncesini çokça işlediği görülüyor. Hayatın en canlı manzaralarını tasvir ederken birden, ağızların tadını kaçıran ölümü hatırlattığı şiirleri hiç de az değil. Zaman zaman meydan okuyor ölüme, zaman zaman da ironik bir biçimde ölümün yaşamaktan daha kolay olduğu düşüncesini vurguluyor: Ölmeye ne var ki, gülüm Yaşamak, dünyada en ağır iş... Bir kerecik gelir ölüm, Bir kere galip gelir insana Yaşamak derdiyse ermiyor sona… … Ne tehditten anlar ne korku bilir Ne de rüşvet alır Azrail! Kahraman, zengin, âkîl… Fark etmez, ölüm adildir, Ölüm karşısında her insan birdir. … Ben ki sana demiştim: “Hayata bel bağlama, Benim de son günüm var ve ölüp gideceğim.” Hamlet İsahanlı, ölüm gerçeğinin ve bir gün insan ömrünün biteceğinin de idrâkindedir. Dünyevî hayatı, onu yaşanabilir kılan güneşin ömrüyle sembolize eden şair, güneşin batışıyla birlikte dünyevî hayatın son bulacağı hükmünü verir. Ancak onun düşünce ve inancına göre “başka bir güneş” vardır ki, o güneş doğduğunda hayat yeniden başlayacak ve yeni hayatın ana ekseninde de “aşk” olacaktır: Güneşin de bir ömrü var Bir gün o da bitecek, Başka bir güneş gelecek Her derde o yetecek. Yine otlar yeşerecek Açılacak gül, çiçek, Bülbül yine gül aşkıyla ötecek… Bir oğlanla bir kız yine Çiçeklerin arasında yitecek... Hamlet İsahanlı şiirinde vezin ve ölçü açısından da ilginç yanlar var. Onun üst düzey bir matematikçi oluşu; sayıların, matematiksel formüllerin şaşmaz gerçekliğini ve ritmini bilmesi, şaşırtıcı biçimde onun şiirinin mısralarına da yansıyor. Bu nedenle heceyle yazdığı şiirlerde geleneksel hece kalıplarının ve hece şiirindeki geleneksel “4+4+3”, “4+3”, “4+4”, “ 6+5” gibi duraklara uyulmasının yanında, onun serbest şiirlerinde de her mısrada farklı ölçüler olsa da hece ölçüsüne sadakatle uyulması dikkat çekicidir. Onun serbest şiirlerinde de bu ölçü ve uyaklara çok sık şekilde rastlamak mümkündür. Ayrıca “4+4+4”, “5+5” ve “6+6” gibi duraklar da mevcuttur. Yani onun mısralarının tümünde onun kendi üslubunca ve poetik anlayışına uygun bir ölçü ve ritim söz konusudur. Kendisi de şiirlerinin her mısraının bir ölçü ve denge üzerine kurulu olduğundan, bunun için “5+5”, “6+6” gibi duraklar kullandığından bahsetmektedir. Bunun matematiksel düşünce, rakamsal denge hassasiyeti, ritim ve algoritmik kavrayıştan kaynaklandığını söyleyebiliriz. Aşağıdaki mısralar incelendiğinde, söylediklerimiz daha iyi anlaşılacaktır: Söz pınarıdır sinemiz Ne kadar boşalsa o kadar dolar. Düşünmekten pay almamış çenemiz Her söyleneni gerekli sayar. Oysa sözün hikâyesi, romanı var, Söylenecek yeri ve zamanı var, Sözün elbette bir canı var. Güç kudreti vardır sözün Güzeli var, yamanı var… Hamlet İsahanlı’nın şair kimliğinden önce bilim adamı kimliğiyle de toplumsal meselelere duyarlılığı had safhadadır. Cehalete, vurdumduymazlığa, ahlakî çöküşe, kanunsuzluğa, sevgisizliğe, ikiyüzlülüğe ve türlü toplumsal meselelere bilim adamı kimliği ile bir aydın olarak itirazını, şair kimliğini öne çıkararak şiirle dile getirmektedir. İnce bir mizah duygusu ve insanları incitmeyen ama derinden düşünmelerine neden bir üslup ve dille kaleme aldığı hicivlerine, birçok şiirinde, özellikle “Dörtlükler” ve “Tezatlar” bölümündeki şiirlerinde sıkça rastlayacaksınız: Doğru yoldan gitmek kolaydır dersin Peki, neden sağa, sola dönersin? Akide bıyık mı, ya sakal mıdır? Bazen uzatırsın, bazen kesersin. Övmek geçer akçe deyip överler, Güçlüye yalvarıp, boyun eğerler. Yaltaklık sanatmış, yazıklar olsun! Bu işin de ustası var imiş meğer… Hamlet İsahanlı’nın, bu kitapta “Eski Çıra” ve “Ziyaret” adlı iki poeması1 var. Konu bütünlüğü içinde şiirler silsilesinden oluşan bu poemalardan “Ziyaret”, coşkulu bir lirizm ve dile getirdiği tarihi ve toplumsal gerçeklikler açısından son derece önemlidir. M. Hüseyin Şehriyar’ın “Haydar Babaya Selam” şiirini hatırlatan “Ziyaret” farklı mevzulara dokunmakla birlikte; özellikle Bolşevik ihtilalinden sonra reisi öldürülen ve diğer fertleri sürgüne gönderilen, yıllar sonra bu sürgünden köylerine, yurtlarına dönen bir ailenin “fedakâr bir nine” tarafından nasıl kollanıp korunduğunu anlatıyor. Vagif Yusifli: “Hamlet İsahanlı’nın ‘Ziyaret’ adlı poeması hayatı ve olup biten; lakin yürekte ebedî izler bırakan hadiseleri yeniden ihya etmesiyle dikkatleri üzerine çekiyor.” diyor. Gerçekten de şair tarafından Cengiz Atymatov’un Toprak Ana’sındaki kadın gibi şiir diliyle konuşan nine, bu dramı muhteşem anlatıyor. Şiirde bir iman abidesi olarak inşa edilen ve dilinden “Allah” lafzı düşmeyen ninenin yuvaya sadakati, intizarı, zahmeti, çilesi ve elbette, oğulların, kızların Stalin zulmüne uğramaması için duaları var: “Kimin körpe balası var Almasın onu tufanlar Fakir, zengin, kul ya da şah Her kim nedir, kendi bilir Yılan da yürüsün, Allah, Ardı sıra balaları, İçinde de benimkiler…” Hamlet İsahanlı ince, narin, naif, zarif, hassas duyuş ve duyguları rasyonel biçimde yorumlayan ve ritmik bir şekilde aktaran bir şairdir. Onun şiirinde Şark’ın “gönlü” ve Garp’ın “aklı” yan yanadır. Muzaffer Şükür’ün dediği gibi: “Onun şiirinde Şark müdrikliği ile Avrupa düşüncesi tamamen birbirine geçmiştir”. Hafız Rüstem de bizimle aynı düşüncededir: ”Biz burada geç mişini unutmayan, gele ce ği ne bigâne kalmayan, Şark yürekli, Garp tefekkürlü, çağdaş, millî bir aydının asla ölmeyecek olan hayallerini görüyoruz…” Gerçekten de o, olgu ve olayları aklın sesiyle kavrayıp gönlün sesiyle izah ediyor: Tarih uyku içindedir, rüyasında görür neler? Bir tarafta kurtlar ulur, bir tarafta kuzu meler. Sükûnetin sinesinde raks ediyor velveleler, Ölüm kalım savaşıdır, bir hayat cengidir dünya. Hassas bir kalbin sahibi olan şair; insanları, tabiatı, olayları hatta kuşu, ağacı gözlemlerken farklı bir yerden bakıyor. Onun gördükleri şiire çevrildiğinde, o derin hassasiyeti de fark ediyorsunuz. Mövlud Süleymanlı: “… Denizde Bir Kuş adlı şiirini okudum, samimi olarak ifade edeyim ki, dünyanın bütün ayrılıklarını hatırladım. Şiirin aslında öyle büyük hedefleri de yok ancak insanın hayaline aniden ama unutulmaz çizgiler çekiyor. Onun şiirini okurken içli, yanık bir nağmeyi dinliyormuş gibi, o manzaranın anlattığı duygulara kapılıyorsunuz” diyor. İşte o şiirden birkaç mısra: İstanbul, Boğaziçi... Hücum eder dalgalar. Bekle biraz gemici! Denizde bir kuş ağlar. Güvendiği gök sular O kuşa mezar oldu. Üzüntüden kaygıdan Gönlüm ah u zar oldu. Bu kitapta yer alan şiirleriyle Türk okuyucusuyla daha yakından tanışacak olan Hamlet İsahanlı’nın Türk şiir severlerin gönlünde hak ettiği yere ulaşacağına inanıyor; hatta şiirlerinin bizim güçlü şairlerimizin şiirleriyle mukayese edileceğini düşünüyorum. Hemen ezberleneceğine ve zihnimizde derin izler bırakacağına inandığım, onun poetik anlayışını da dile getirdiği birkaç mısraını daha paylaşarak sözü okuyucuya bırakmak istiyorum. Gök yere eğilmez, kural böyledir. Mucize dediğin şey gönüldedir. Ufuklar ham hayal ancak dildedir Yer göğe, gök yere erişmeyecek. Fakat şair aklı başka yerdedir Yine “gökler yeri öptü” diyecek Bu kitabın Türk şiir severlerle buluşması ve kitabın yayımlanması için desteklerini esirgemeyen Türk Edebiyatı Vakfı Başkanı Serhat Kabaklı’ya, vakfın değerli yöneticileri Özcan Ünlü ve Lütfullah Parıltı’ya, ayrıca Hamlet İsahanlı ile aramızda adeta bir iletişim ağı olarak görev yapan sevgili dost Alövset Emirbeyli’ye teşekkürü borç bilirim. İmdat AVŞARBu haber 25364 defa okunmuştur.
|
Sponsor AlanıSANATIN İÇİNDEN ;Sponsor Alanı |
|||||||||||||||
0cak - 2012 / Her Hakkı Saklıdır / Kaynak gösterilip, sitemizin ilgili sayfasına link verilerek alıntı yapılabilir.
Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir-Site ticari olmayıp, kütüre hizmet eder. |