ÖYLE BİR “ÖĞRETMEN OKULU" KUŞAĞIYDIK İŞTE…
Her “16 Mart” geldiğinde içim burkulur.
Kırsal kesimin, fakir aile çocuklarıydık.
İçinde pijama, terlik, havlu, diş fırçası, bir iki parça çamaşır, elimizde bavulla çıkıp gelmiştik Kırşehir’e.
Güneydoğudandık hep de...
Diyarbakır, Siirt, Batman, Muş, Mardin, Muş, Elazığ…
Doldurmuştuk sınıfları, kaynaşmıştık bizden öncekilerle…
Kırşehir, Nevşehir, Kayseri, Niğde... buralardan Anadolu’nun çocuklarıydılar onlar da.
***
Elbise, ayakkabı dağıtılmıştı.
Palto için ölçü vermiştik terziye.
Provaya giderdik bir de.
İkinci yılda kısalmıştı kolları.
Palto yerindeydi de biz uzamıştık.
Her dersin öğretmeni ayrı ve en iyileriydi dallarının.
Arkadaş gibiydiler bizimle.
Flütle, mandolinle, gitarla, bağlama ile tanışmıştık.
İlk günden öğretmen olacağımızı biliyorduk.
Onun ağrılığı vardı üzerimizde.
Kapalı salonunuz vardı. Okullar arası müsabakaları biz kazanıyor, kupaları biz topluyorduk.
En disiplinli, en güzel törenleri biz yapıyordu.
Divitimiz, okkamız, kamıştan kalemimiz vardı.
Fiş nasıl yazılır onu öğreniyorduk. Lazım olacaktı gittiğimiz yerde.
Kalem kutumuzu, albümümüzü kendimiz yapıyorduk atölyelerimizde..
Marşlar öğreniyorduk müzik dersinde. “Vatan”, “bayrak”, “Cumhuriyet” üstüne.
Onlar eşliğinde yürüyor, alkış alıyorduk kaldırımlardan.
Kütüphanemizde yığılı dururdu Türk ve Dünya klasikleri.
Kaydı tutuluyordu kitap alanların.
Bayrak töreninde kitap hediye ediliyordu haftanın çok okuyanına.
" En güzel yatak düzeltene" de öyle.
Kitapla ödüllendiriliyordu o da.
Etütlerimiz oluyordu sabah akşam.
Mektuplar dağıtılırdı o saatlerde.
Mektup gözlerdik gözümüz kapıda.
Ders çalışır, kitap okur, günlük tutardık daha çok.
Cevap yazardık gelen mektuplara.
Yatakhaneye geçiyorduk etüt bitimi.
Ayakkabı boyacısı, fotoğrafçı dolaşırdı koğuşlarda.
Işıklar söndürülüyor uykuya geçiyorduk aynı saatte.
Sabahları orkestra ile uyandırma adeti vardı bizde.
“Bağlama”, “cümbüş”, “darbuka”, “flüt”, solist…
Hepsi bizden.
***
“Uykuda mısın sevgili yârim, uyan uyan.
Aç pencereni, göreyim yüzünü uyan uyan.
Horozlar ötmeden, gün ısınmadan
Aç pencereni göreyim yüzüne uyan uyan”
***
Bu türküyü duyardık her sabah.
Atardık nevresimi üstümüzden. Terliği giyer, diş fırçamızı, macunumuzu, havlumuzu alır girerdik lavaboda sıraya.
Giyinir yemekhaneye inerdik sonra.
Toplanırdık bize ayrılan masada.
Önümüze gelirdi üç öğünümüz. Düşünmezdik yemeği.
Notlarımızı yüksek tutmaya bakardık sadece.
Karnemizi alır hediye olarak onu götürürdük ailemize.
Uzun tren yolculukları yapardık.
Yerköy’e, Kayseri’ye gider oradan binerdik Kurtalan ekspresine.
Yol etmiştik o yolu dört yıl.
Göz açıp kapayana kadar geçmişti “o güzelim yılları”.
Diplomalarımız verilmişti elimize.
Göreve başlatılmıştık bekletilmeden, hemen.
Aynı türkü vardı dudaklarımızda nereden mezun olsak da;
“Başka bir aşk istemez, aşkınla çarpan kalbimiz
Ey vatan gözyaşlarım dinsin yetiştik çünkü biz”
Öyle bir öğretmen okulu kaşağıydık bizler işte…
"16 Mart" Kuruluş günleri kutlu olsun.
Nereden mezun olursa olsun, nerede yaşıyorlarsa yaşasın.
Hepsine selam olsun.
Ankara 16 Mart 2023
Osman ERENALP
Bu haber 323 defa okunmuştur.