BİRKAÇ “D U A” ÖMÜRDEN
“Dua müminin silahıdır” diye buyurur Peygamberimiz. Zor zamanda da, rahat zamanda da dualar ederiz. Dualarıyla ayakta olduğumuza inandıklarımız vardır. Hülasa edersek, hayatın ayrılmaz parçasıdır dua.
***
Bildiğimiz dualar vardır, belleğimize yerleşenler. Sofrada, düğünde, mevlitte, asker uğurlarken, iş yeri açılışında v.s. onları ederiz genelde. Kimileri Arapça duayı daha makbul, onu yapanı daha üstün tutar ki yanlıştır o. Türkçe dua yapmak zordur. Bilgi birikim ister o, ki yoktur ondan da herkeste. Kabul etmek lazım onu da.
***
Başkentte semt camilerinin birindeyiz. Müftülükten emir var. Cuma namazı sonrası yağmur duası yapılacak. Hocanın hazırlığı yok ona. Arapça kısmında sıkıntı yok. Okuyor sular seller gibi. Âmin sesi yankı buluyor camide. Anlayan yok o bölümü. Türkçe kısmına gelince tıkanıp kalıyor orada. Cümlenin gerisini getiremiyor bir türlü. Hem kendi yoruluyor, hem cemaati yoruyor.
***
Aynı şekilde bir başka cami imamı minberden o hafta içinde şehit düşen canlarımıza yönelik duada bulunuyor. Anlaşılır şekilde, akıcı dille. Etkileniyoruz. Namaz sonrası yanına gidip tebrik ediyorum. Dua metninden istiyorum kendisinden. “Metin yok. O anda, içimden geldiği şekilde yaparım duayı ben” diyor. Böyleleri de var.
Bilgi, birikim dediğimiz o.
***
“Lafı kendinden yayılırmış kişinin”. Kayalak Köylüleri (Keskin) biliyorlardı İlahiyatta okuduğumu. Komşu Beşler köyünün muhtarı Abdurrahman da duymuştu. Genç mukallit biriydi. Tanışmıştık akrabalarına geldiğinde. Düğünü varmış. Ayırt etmemişti bizi de. İcabet etmiştik davetine. Sofra gelmişti önümüze biz uzaktan gelenlere. Doymuş kalkacakken tam “Kalkmayın duasını edecek öğretmen” demişti birden. “Sahibil hayrati lillahil Fatiha” kısmını biliyordum sadece sofra duasının. O kadarı vardı bende. Varını veren utanmaz. Onu demiştim haliyle. “Amaniiin, bu ne kısa duaymış böyle…” demişti. Kötü komşu mal sahibi edermiş.
Bilmemek değil öğrenmemek ayıp” Ders olmuştu bana.
***
Kalıp, ezber dua gerekmiyor illa. “Duayen” olmak da gerekmiyor onun için. Allah’la baş başa kalacak cesareti gösterebilmek, gönlünden geçeni ona iletmek yeter.
Kabul edecek o.
***
Temel açmış ellerini Allah'a. Çok şey var aklında ama bir şey gelmemiş dilinin ucuna,
“Bilirsin içimden geçeni sen. Daha ne gevezelik edeyim ki ben” deyip kesmiş.
Kim kabul olmadığını söyleyebilir ki
***
Dua edermiş Erzurumlu, zil zurna sarhoşun biri. “Allah'ım cennetine nail eyle. Allah’ım cemalini göster” diye. Bunu gören biri de “Bu halinle mi…” demiş.
“Sene ne oğlım, sennen mi istirem” demiş o da.
Kabul edecek Allah. Kim karışabilir ona.
***
Bereketli konudur dua meselesi. Allah'ın hakkı üç. Dua ederlermiş Sofi ile Bektaşi.
Sofi “iman” dilermiş Allah'tan, Bektaşi “para” “Neden iman dilemiyorsun diye sormuşlar.
“Herkes olmayanını ister” diye cevap vermiş,
***
Burdur’da görmüştüm en anlamlısını. Duaların “Pazar duası”. Başka yerde rastlamadım ona.
Pazar kurulmuş, hareketlenmek üzereyken en yakın cami hoparlöründen “âmin” sesi, birden. El açıyor gelen, geçen, alıcı, satıcı herkes. Dua miktarı hayat duruyor pazar yerinde, donduruluyor ölçü, tartı, kantar. Bir ahilik geleneği bu asırlar ötesinden. “Ülkemizi, milletimizi koru. Kazancımızı helal, pazarımızı bereketli eyle” mealinde. Tam metnini almıştım duanın, emekli Pazar Cami imamı Suat Hocadan. Konu edinmiştim birisinde yazımın.
***
Faruk ERMEMİŞ büyüğümüzün kaleme aldığı pek bilinen “iftar duası” ile noktalayalım.
Dualarınızın kabul olması dileği ile…
***
-Allah'ım senin rızan için oruç tuttum, sana inandım, sana güvendim.
Senin rızkınla orucumu açtım.
Ey, bağışlaması bol Rabb'im, beni, ailemi, milletimi, devletimi ve inananları koru.
Rahmetini, yardımını esirgeme ülkemizden.
Bizlere yaşama sevinci ver.
Her türlü güçlüğe karşı dayanma gücü ver.
Senin her şeye gücün yeter. Amin.
Osman ERENALP
Ankara/ 2 Mayıs 2020
Bu haber 1035 defa okunmuştur.