YAŞ ALTMIŞ..!

              YAŞ ALTMIŞ…!

Allahın izni keremiyle, altmışından gün almaya başladık ya, doğum günümüzü kutlayan dostlardan, ellili yaşlardaki biri şöyle yazmış:  “Ağabey artık aksakallar safına karıştın”. Bunu düşünmemiştim. Farklı bir kutlama gibi geldi. Ağırlık çöktü üstüme.

Olmayan sakalıma elim gitti.

Bir an geride kalan yılları düşündüm

Yunusun sözleri döküldü dilimden:   

“Hele bana şöyle geldi,

Bir göz açıp yummuş gibi”

Peki, altmışında hayata havlu atılabilir mi?

 “Yaş altmış iş bitmiş” midir yani?

Elbette hayır.

Her yaşta yapılacaklar vardır. Her yaşın yapacakları vardır.  O yapılacaklar son nefese kadar sürer. Ve bitmez.

 Vatana, millete, ülkeye, aileye, insanlığa, karşı görevlerindir onlar senin. İnsanı saygın kılanlar da onlardır. İnancımız o dur: Ömrümüz, aklımız, gençliğimiz, malımız, bilgimizden, onları nerede ne şekilde kullandığımız hakkında sorguya çekileceğiz.

 Âlemde işini bitirmiş de noktayı koymuşu yok. Atatürk, altmışa üç kala –elli yedi yıla- sığdırmış yaptıklarını. Mehmet Akif’ altmışı üç geçe göçmüş bu dünyadan. Fikir, edebiyat, sanat, spor dünyamızın unutulmaz simaları Ömer Seyfettin, Orhan veli, Ziya Gökalp, Erol Güngör,  Milli Mücadele komutanlarının birçoğu ellisini bile görememişler. Bizde “yaş” üzerine eli kalem tutanın bir denemesi olmuştur.   Âşık Veysel bu konuda şöyle der:   

“Veysel yıllar geçti yaş altmış oldu

Döküldü yaprağım güllerim soldu

            Gemi yükün aldı gam ile doldu

            Harekete kimse mani olamaz”

Destanlar yazılmıştır üstüne:

“Elli beşte, sızı iner dizine;

Altmışında, duman çöker gözüne;

Altmış beşte, hiç bakılmaz yüzüne;

Geldi geçti, şimdi yalana benzer”

Hangi yaşta da olsa, sızının en kötüsü yüreğe ineninidir. Kadirbilmezlik, vefasızlık,  birer sızıdır.“Yaş altmış, iş bitmiş” diyen de, “öğrenmenin yaşı yoktur” diyen de Anadolu irfanıdır. Öğrenme, öğretme, üretme, yönetmede, yaşa sınır konamayacağının sosyal hayatta, siyasi, ekonomik, askeri alanda pek çok örnekleri vardır.

Yetmişlik “Trump” daha yeni ABD başkanı oluverdi.   “Reagan” vardı ondan evvel o yaşlarda.

 “İşleyen demir ışıldar”

Bizde de pek çok örneği vardır bunun.

            Yaşınla barışık ol, ona hamt et, sağlığını koru, çalış,  aklını kullan ötesini Allaha bırak.

Tarık BUĞRA’nın “Gençliğim Eyvah”  romanın özeti şudur:

“Genç bilebilse, yaşlı yapabilse…”

Her yaşın bir diğerini sevmesi, onu desteklemesi, “gencin,  yaşlının yapacak gücü, yaşlının ise gencin tecrübesi olması…”  Bu ikisinin birleşmesi karşısında aşılamayacak mesele yoktur.

“Aksakallık”,  “Encümen-i Danişlik”  nedir,  ne demektir,  merak eden açıp bakabilir.

Türk Devlet geleneğidir bu bir.

Fatihin arkasında Ak Şemsettin vardır.

Osman Gazi’nin Şeyh Edebalı,

Sultan Alparslan’ın, Nizam-ül mülk …

Atatürk’ün de fikrimin, heyecanımın babası olarak gördükleri isimler vardır. Onları biliyoruz. Ama onun esas hocası ilimdir.

Okuduğu dört bine yakın kitabın dökümü yapılmıştır. Merak eden, gidip Anıtkabire onu görebilir.  “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” sözü onundur. Bununla da aslında Kuranda beş yüze yakın yerde geçen ilime vurgu yapmıştır, hepsi bu.

 Daha uzun yaşasa ülke kaderi bundan nasıl etkilenirdi onu bilemiyoruz.

 Tarihçilikte kuraldır; Bir şey ki: “Olmuştur değişmez, Olmamıştır bilinmez”.

“Yaş”tan açtık konuyu buralara kadar getirdik. Yaş, bedeli ömür demek olan bir birikimdir, bir tecrübedir. Önemli olan onu doğru kullanmaktır. Dolu yaşamaktır. Nitelikli yaşamaktır.   Hayırla yâd edilecek, kalıcı şeyler bırakarak bu âlemden göçüp gitmektir.

***

Doğum günümüzü hatırlatan dostlar sağ olsunlar. “10 Nisan” Polislerimizin de günüydü.  Onların da günleri bir daha kutlu olsun.

 (Bu vesileyle bu son olması dileği ile Tunceli Pülümür’de şehit düşen 12 polisimize de Allahtan rahmet diliyorum.)

Boğazlayan Kaymakamı Kemal Bey de bir “10 Nisan” günü Ermeni komitacıları ve onların işbirlikçileri yüzünden Beyazıt meydanında idam edilmişti.

 Onu da unutmayalım…!

            Türk milleti de unutmasın..!

Osman ERENALP

Ankara Nisan 2017