“Kuş kafesten kaçmıyor memnunsa hep
İşte ahmak olmak için bir sebep”
Mesneviden...
***
Abdest için şeyhinin eline su döken derviş, bir toplu iğne başı kadar yerin kuru kaldığını hatırlatınca dergâhtan kovulur.
Kendini dağlara vurur. Avare dolaşırken bir çobana rastlar. Ona içini döker.
Çoban olan bitene üzülür.
Ona yol gösterir.
“Bak” der, “şu dağı aşarsan ardında “eyvallah” şehri var. Her şey bedava orada... Ye, iç, gez, eğlen, istediğin gibi. Tek şartla; üç şeyden uzak duracaksın..
“Yalan söylemeyecek...”
“Kulun işine karışmayacak...”
“Allah’ın işine karışmayacaksın ...” .
Derviş, yönelir o istikamete.
Dağı aşar, şehre ulaşır.
Lokantaya gider karnını doyurur, para almazlar, “Elhamdülillah” der ağzını siler.
“Eyvallah..” der ayrılır.
Berbere gider tıraşını olur, kalkar para alınmaz el sıkışır,
“Eyvallah” der ayrılır...
Hamama gider aynı, fırına gider aynı, kasaba, manava her nereye gitse ihtiyacını görür hep bedava...
”Eyvallah...”
“Eyvallah...”
Hiçbir esnafa borcu yok.
Kervanlardan cariye dökülür.
Birini beğenir alır. Yurt yuva edinir.
Yaşadıklarına inanamaz.
Gerçekten de tam bir “eyvallah şehri...”
Çobana minnettar kalır.
Derken bir gün yolda bir nine ve yanında bir de kıza rastlar.
Nine peçeli çarşaflı, kız ise tam tersine açık mı açık.. Kendi kendine mırıldanır;
“Olacak şey mi? Kapanması gereken açık, açılması gereken kapalı..”
Anında şehir zabıtası enseler.
“ Gel bakalım. Kulun işine karıştın...”
Kırk değnek vurulur...
“Nedir bu başıma gelen” diye Allah’a yakınmaya yeltenir ki;
“Gel bakalım Allah’ın işine karıştın”..
Kırk kırbaç daha..
Keyfi iyice kaçar, eve kapanır.
Hanımı tembihler;
“Sorana evde yok deyiver” Bu kez de;
“Gel bakalım yalan söyledin..”
Sonuçta “Eyvallah şehrinden” kovulur.
Bu rüya da, böylece son bulur.
Kendine geldiğinde maşrapa elinde dervişin abdest suyunu dökmektedir. Yaptığı hatayı anlar. Daha da şeyhinin işine karışmaz.
Bu hikâye yıllar yılı dergâha, tekkeye terbiye için gelen dervişlere anlatılırmış...
Bu ülkede “bazı kalemlerin” böyle “eyvallah” şehirleri var.
“Plazaları”, “tatil, eğlence merkezleri” var. Patronun kasasından, kesesinden sınırsız harcama, yaşama imtiyazları var.
Ta ki düzene, sisteme çomak sokmamak, patrona dokunmamak kaydıyla.
“El öpersen öptürecek çok”
Öpenin öptüreni, dökenin, döktüreni tenkide, eleştirmeye hakkı da, haddi de yok.
Öyle olunca da; “eyvallah şehrinde” herkese yer yok.
Her zaman 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı Türk gençliğine Türk milletine kutlu olsun.
Bu kutlu vatanı bize emanet edenlere;
“Eyvallah...”
Osman ERENALP
Ankara / Mayıs 2015