“Türk Milleti” Süleyman Çelebinin “Mevlidi”ni bilir. Ondan haz alır. Bu onun Peygamberine olan sevgisinin Türkçe tezahürüdür.
“Kutlu Doğum Haftası” da öyledir.
Askerine “Mehmetçik”, asker ocağına “Peygamber ocağı” deyişi de ismine hürmetendir.
“Veladet” bölümünde doğum anı tasvir edilir.
Doğdu ol saatte ol sultân-ı dîn,
Nûra gark oldû semâvât-ü zemîn…
…
Bu kısımda ayağa kalkılır.
Hz Peygamberin dünyaya teşrifi selamlanır.
Buna alışığızdır.
***
“İstiklal Marşımız” vardır böyle. Milli mutabakat metnimizdir. İstiklal mücadelemizin taçlandırılmış ifadesidir. Bir iman, inanç vesikası emselsiz belagat örneğidir bizim için.
Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet!...
Hakkıdır hakka tapan milletin İstiklal…
Onun da oturularak okunduğu görülmemiştir.
Buna da alışığızdır.
***
Bir saygı duruşumuz daha vardır. “Atatürk” için. Her “10 Kasım”da, saat dokuzu beş geçe.
Araçlar kornalarını çalar hayat durur o an.
Başkaları bunu anlayamazlar. Bize mahsustur.
Uymayan için müeyyidesi de yoktur. İçinden gelir sadece milletimizin. Adı ne kadar silinmeye çalışılırsa da unutturulamayacaktır. Bundan eminiz.
Son “10 Kasım”da gördük.
Her “10 Kasımda” da göreceğiz.
Ne ondan geçilir, ne onun eserinden.
Buna da alışığızdır.
****
“Pazar Duası” vardır birde çoğumuzun bilmediği. Burdur’da karşılaşmıştım ben de ilk kez. Ahilik geleneğidir o da. Pazar hareketlenmeye başlar. Yakındaki cami hoparlöründen bir “amin” sesi yayılır etrafa, pazar üzerine. Eller havaya açılır. Alıcı, satıcı, kantar tartı hayat durur o an bir dua miktarınca.
Ya Rab!
Alışverişimizi kolaylaştır.
Rızkımızı bollaştır.
Haramdan uzaklaştır.
Helaline ve hoşnutluğuna ulaştır.
Her türlü zorluktan, yokluk ve darlıktan, aldatmak ile aldatılmaktan bizi koru.
Ticaretimizi hareketli, Kazancımızı bereketli,
Sağlık ve sıhhatimizi devamlı kıl.
Pazara gelen satıcı ve tüketiciye kolaylık ver.
Bizi kuraklık ve açlık ile terbiye etme.
Rahmet ve bereketini esirgeme ülkemizden!
Kim “amin” demez ki böylesi duaya?
Dua metnini Pazar Cami imamı(emekli) Suat Hocadan almıştım.
Buna da alışığızdır.
***
“Andımız” vardı birde.
Okullularımızın bahçelerinde her sabah coşkuyla okunan. Duymaya alıştığımız.
“Türküm doğruyum çalışkanım” diye başlayan.
“Ne Mutlu Türküm Diyene” diye biten.
Ayakta okunurdu o da.
Son verildi o uygulamaya da.
“Türklük” vurgusu oluyormuş diyerek.
Alıştığımız bir durumdu o da.
***
Bütün bunlar vardı da, bir “siyasi mesajın”, ayakta dinlendiğine şahit olmamıştık.
Beş buçuk dakika, salon ayakta.
“Veda Hutbesine” dahi gösterilmemişti o duyarlılık Ona da tanık olduk.Bilerek isteyerek mi hepsi de?
Toplum psikolojisi bu bir.
"Kalabalıklar değer kaynağı değil, tahakküm ve gafletin kaynağıdır" diyor, Nurettin TOPÇU.
Herkesin kıyama durduğu yerde kayıtsız kal bakalım kalabilirsen? Olacaklara göğüs gerebileceksen.
Surda, Nusaybin’de, Şırnak’ta, Silopi’deki, esnafın durumuna gelelim oradan.
Herkesin kepenk indirdiği çarşıda açık tut bakalım sen tutabilirsen. (bu konuda önemli bir eser. Gustave Le Boon. Kitleler psikolojisi)
***
Memlekette kafalar karışık. At izi, kurt izine karışmış durumda iyice. Erzurumlu arkadaş anlatmıştı. Köy odasında Köroğlu o kadar anlatılmış, o kadar methi edilmiş ki kafası karışmış “Dadaşın” Sormuş;
“Hangisi daha büyük bunların?
“Köroğlu sallallahu aleyhi vesellem mi?” yoksa Hz Ali efendimiz (SAV) mi?
Son söz Arif’in olsun(Arif Nihat Asya)
Öyle ki, söz üstüne söz olmasın.
…
Adamlar bilirim: Adları,
Boylarından uzun.
Adamlar bilirim: Rozetleri
Yüreklerinden büyük.
Adamlar bilirim: Anlamamış,
Anlamayacak ne olduğunu.
Adamlar bilirim: Dolduramamış,
Dolduramayacak koltuğunu.
Allah duruşumuzu bozmasın.
Ramazanınız mübarek olsun.
Osman ERENALP
Düzce, Mayıs 2016
Bu haber 1879 defa okunmuştur.