Onu “jet” toplu konut işi ile tanımıştık.
Sonra yerli otomobile “imza” atıyorum demişti. Bunun için şöhreti akıllarından büyük sanatçıları toplayıp reklamında oynatmıştı. Sanatçı düzeyimizi de öğrenmiştik o sayede.
Jet hızıyla yükseliş devam etti.
Yapılanların altı boş, dümen dalavere olduğu anlaşılınca alacaklıları peşine düştüler. Yurt dışına kaçtı. İzini kaybettirdi. “Milletim” diyor başka bir şey demiyordu. Siyasetçi kumaşı olduğu belliydi.
***
Kime sordum seni söylemediler
Kimi hırsız, kimi deyyus, kimi alçak dediler
Adresini almak için partiye ettim telefon
Bizdeki kayıtlarda o şimdi mebus dediler.
***
Baktık milletvekili oluvermiş. Dokunulmazlık zırhıyla kaldığı yerden devam edecekti birtakım pazarlıklarla vekilliği düşürüldü. Aynı il, aynı dil kullanılarak bir başkası o koltuğa oturtuldu. Devir değişti. iktidarın imkânları kullanıldı. Medya kullanıldı. Sabıkaları unutturuldu. Zemzemle yıkanmışa döndürüldü. Yeniden piyasaya sürüldü.
Bu kez cenneti dünyada yaşatacak devre mülk vadinde bulundu. Siirt’ten Sirtaki… İçeriyle yetinmedi. Batıya açıldı. Akraba bağlarını kullandı. Dışarıya da el attı. Bizim kültürümüzdür dedi. Sarıklı, fistanlı kisveyle basının karşısında göründü. Arap yatırımcıya da bu şekilde selam selam gönderdi.
İnşaatın havadan çekim görüntüleri teminat kabul edildi.
“Buyurun bu tapunuz, Bu da aylık kira geliriniz. Bu da sizi bekleyen Caprice’niz. Yılda ücretsiz tatil hakkınız var. Siz gönlünüzü eğlendiredurun. Biz Malezya firmasıyla anlaştık. Kubbetüs Sahra’nın çıkma kaplamalarını getirtiyoruz. Helal devre mülkümüzün (capric’inizin) üstüne sereceğiz. O manevi atmosferde, o kubbe altında banyonuzu yapacak, ruhlarınızı arındıracaksınız.” Daha ne olsun? Bundan iyisi Şam’da kayısı.
Reklamın cazibesine kapılıp oradan mülk edinmeyi Firdevs Cennetinden ev edinmeye denk tutanlar elindekini avucundakini o uğurda sermaye ettiler. Bir iki yıl işler düzenli yürütülüyor görüntüsü verildi. Tatillere gidildi. Aylık kira gelirleri avuçlara sayıldı. Her şey yolunda diye düşünülürken birden ödemeler durdu. İş aslına rücû etti. Mesul zat yine gözlerden kayboldu. Mektup bıraktı müşterilerine sadece basın aracılığıyla;
“Kriz dönemindeyiz. Dört beş ay içinde durum normale dönecek. Endişeye mahal yok”
Allah fakire sabrı bol verirmiş. Alacaklılar için uykusuz geceler başladı yeniden.
Bir devrin zenginlik hikâyesidir bu.
Din istismarının kemali zirvesi…
Devranı sürenle, devrin…
Eskinin Jet sosyeteleri vardı.
Şimdinin jet zenginleri oldu.
Faili, mefulü ile devirle aynı.
“Alan kör, satan hırsız, kantar ayarsız”
Takiyye aynı, istismar aynı.
Aynı felsefe. Aynı strateji.
Yalanı yalanla doğrula, haram haramla akla. Sureti haktan görün.
Şöhretleri diz ekrana. Tanık tut kendine. Yaptıklarını onaylat onlara. Devranı elden bırakma. Nasıl da örtüşmekte devir ile devran.
Benzerlik bu kadar olur ancak?
Demek isteriz ki:
“Caprice” havucuyla evinden, elindekinden avucundakinden olanlar. “Ümmet” diyene, “himmet” diyene kapılıp da vatandan olmak da var. Onun ise geri dönüşü yok hafazanallah! Sırf “Bizi vatansız, imansız bırakma Allah’ım!” demek yetmez. Aklı da eklemek lazım o duaya. Bilhassa da hafızayı.
Türk milleti olarak en az muhafaza ettiğimizi. Bir hikâye:
***
Adam iki aylığına borç almış. Yıl geçmiş üzerinden ödememiş.
Sonunda mahkemelik olmuşlar.
Hâkim sormuş.
-Sen bu adamdan böyle bir parayı bu şartlarda aldın mı?
-Aldım hâkim bey.
-E neden ödemiyorsun o zaman?
-Hâkim Bey. Bu adama bir yıldır yalvarıyorum. Diyorum ki; Ne olur bana iki ay mühlet. Adam muhannet ben ne yapabilirim.
***
Kıssadan hisse;
“Kubbetü Sahra olmadı, Zemzem Tower’den, Kâbe’ye bakan cepheden” denebilir bilesiniz. Müslüman iki kere aldanmaz. Bir kere de aldanmamalı... Aldatıldım demek insanı hesaptan vareste kılmıyor bilindiği gibi.
Mümine araşan “akıl” .
Onu demek istedik.
Allah’ım aklımıza mukayyet ol.
Mübarek gün, Leyle-i Kadir yüzü suyu hürmetine. Hafızımıza da..
Bayramınız mübarek olsun.
Aldatılmadık, ütülmedik nice Ramazanlara, nice bayramlara.
Hep beraber, sağlık ve afiyetle inşallah…
Osman ERENALP
Ankara, Temmuz 2014