anamursedir-anamur dergi
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

Sponsor Alanı

Anamur SEDİR

Anamur SEDİR 1993-1994

   -Aralık   1993  1. Sayı
   -Ocak    1994  2. Sayı
   -Şubat   1994  3. Sayı
   -Mart     1994  4. Sayı
   -Mayıs   1994  5. Sayı

MAKİ DERGİSİ

MAKİ DERGİSİ-105

Saat

Ana Menü

Sponsor Alanı

 

Ziyaretçi Bilgileri

»Aktif 16  
»Bugün 356  
»Toplam 13981798  
Sayın Ziyaretçimiz
»IP'niz | 44.204.164.147
» Bu sitemizi ziyaretiniz

HAVA DURUMU

ANAMUR

ÖZTÜRKÇENİN İLKYURDU KARAMAN

Hatice ALTUNAY

20 Temmuz 2019, 11:14

Hatice ALTUNAY

KİTAP YOLCULUĞUNUN ÜÇ GÜNÜ KARAMAN…

/ÖZTÜKÇENİN İLKYURDU…

 

Son üç yılda kitaba olan yolculuğum katlanarak sürüyor. Yoruluyor muyum evet, sonrası güzel bakışlar, heyecanlı genç okurlarım yorgunluğumu alıverir. Önceleri okumaya sürgün olan hayatım şiir, öykü, deneme, gezi, anı yazılarıyla bezendi, kitaplaştı. Bir düzine kitabım oldu ve kitap ile yolculuklar heyecanla doruğa ulaştı.

 

Son yıllarda iyice yoğunlaşan yolculuğum ile Anadolu içlerine kadar ilerledim. Güneydoğu ve Doğu bölgelerimizin haricinde epey yer gezdim. İlkin bulunduğum yerde genç kalemler ile yaratıcı yazarlık etkinliği, Ege bölgesi ve Akdeniz bölgesi başta olmak üzere, Kocaeli’nde öğretmen olan öğrencimin söyleşi daveti, Marmaris’in köy okulları, Fethiye Gölbent, Söke’de ortaokul, Ortaca kütüphanesinin süreğen kütüphane etkinlikleri ile taçlanmıştım. Bu arada zamanımın uygun olduğu fuarlara katılıyor oluşum da yolculuğuma enerji katmıştı.

 

Arkadaşım, Gülseren fuarların daimi yazarı olmuştu. Meral de Gülseren’den aldığı haberi bana uçurmuştu. Karaman’da ilk kitap fuarı olacak. Sevinmiştim. Yol uzundu ya olsun… Eşimin memleketini görecektim belki Yollarbaşın’a bile giderdim. Sonra duydum ki fuar seçimden sonraya ertelenmiş. Kısmet dedim yüreğime.

 

Coğrafya öğretmeni Deniz Altunay aracılığı ile özel Babaoğlu Anadolu lisesinin kütüphanesine kitaplarım armağan olarak geçen yıllarda gitmişti. Yola çıkıldı nasılsa diyerek okulun müdür yardımcısı Deniz Altunay uygun zaman diliminde beni davet edeceklerini söylemişti. Nisan sonu Alanya çocuk kitapları fuarından sonra Karaman’a geçecektim. Okulun gezi programı mayısın ilk haftası olunca benim Alanya kitap fuarımın tarihleri daraldı. İnternet üzerinden dört saat aldanışı ile Nisanın sonuna doğru Perşembe ve Cuma gününe evet dedim.

 

Alanya etkinliğini 23 Nisan ve 24 Nisana çektiğimi düşünmüştüm, ancak hesap edemediğim yol durumu analizinde 24 Nisan yalnızca yolda geçmişti. Coğrafya dersini okusak da yaşamayınca yolun hallerini hesap edememiştim. Muğla’dan Karaman’a geliş gibi neredeyse on saat yolcuğum sürmüştü. Alanya- Antalya- Karaman… Bütün yollar otobüsle Antalya’ya, bütün yollar Konya’ya çıkıyordu. Mevlana’nın öyküsünden yollara, şiirler, öyküler döşemiştim. Karaman’a gelişim akşam dokuzu bulmuştu. Yorgunluktan bitmiştim. Akrabalar arası özlem söyleşileri ertesi güne bırakılıp erken yatılmıştı.

 

Ertesi gün sabahtan tüm hazırlıkları tamamlayan Deniz Altunay beni öğleye doğru almıştı. Karaman’ın dışında kocaman bir arazinin içinde üç okul yerleşkesi vardı. Çevresinde meyve ağaçları, bölgeye has ağaçlar ile çevrelenmişti. Üç okulun ne hoş bahçesi spor alanları vardı. Anadolu lisesine girişte gözüme dolan erik ağacını fotoğraf karesine aldım. Erik ağacının patlamış mısır gibi gülümseyişine şiir yazacak kadar oldum. İçimi büyük bir heyecan kaplamıştı. Devlet okullarına gitmişliklerim vardı ilk kez özel bir okula akraba torpili türünden davet ediliyordum. Malum, özel okulların öğrencileri fazlasıyla şımarık olurlar yerleşkesi vardı belleğimde. Anadolu coğrafyasında gençler daha mı ilgili olurdu? Öyle olmalarını düşledim.

 

Konferans salonundaydım. Bir düş içinde yürüdüm sahneye. Ardımdan alkışlar geliyordu. Beş yüz kişilik salonda gençler ve aralarda denetçi öğretmenler hepsi bana bakıyorlardı. Bereket giriş cümlesini edebiyat öğretmeni Melda Songur kurdu. Mikrofonu elime aldığımda ilk cümlelerimde sesim titremişti. Cümleler boğazımda biraz düğümlenir gibiydi sonrası açıldım. Kendimi kısaca tanıttım. Yazar ve şair olmak yolundaki savaşımı anlattım. Karaman’ın Türkçemizin biricik kenti olduğunun vurgusunu yaptım.

 

Dil konusunda titiz olmamız gerektiği üzerinde yaptığım çalışmaları anlattım. Gençlerin soruları çarpıcıydı.” Hiç âşık oldunuz mu?” “Âşık olunca mı yazarsınız?” Soruları gelmedi diye içimden sevindim.

 

Yazma  sürecim ve neden kitap basımına geç kaldığım ,neden şiir kitabı ile başladığım hep soruldu. Anadolu lisesinin yazan gençleri karşılarında bir rehber bulmalarının coşkusunu yaşıyorlardı. Kendilerine bir yazar ve şair olarak önerilerim hep soruldu. En ilginç sorulardan biri de “Yazıyorsunuz yazdıklarınızı beğenmeyince yok ettikten sonra yeniden yazabiliyor musunuz? Yazamadığınız zaman sizde sıkıntı oluyor mu?” Gencin böylesi muhteşem sorusuna neredeyse yarım saat konuşabilirdim.

 

Her söyleşilerimde yaptığım gibi aralarda şiirler okudum. Toplumsal duyarlılık kokan şiirlerimi okumak istedim. Ne de olsa şiir benim sevdamdı.

 

Kız öğrencilerin okumakla ilgilerinin fazla olduğunu sorularından anladım. İçlerinden yazanlar da vardı. Karaman dönüşü epostamda İrem Soyyiğitoğlu adlı öğrencinin şiirine hemen yorum yaptım.

 

Ömerhan, Zeynep, Elif, Ayşenur, Rumeysa…Genç kalemlerin varlığı güzeldi. Gelecekte gençler, basın yayın dünyasında, edebiyatçılar dünyasında yer alacaktı. Bir tutam tuz lezzeti bugünlerinde atılmış olacaktı.

 

Karaman dönüşü bilgisayarıma düşen yorumlar, yazılardan çok mutlu oldum. İnsan niçin yaşardı? İzlerimin Karaman’da kalıcı olduğunu bilmek içindi belki de… Varlık nedenimiz iyilikleri ve güzelliklerin ulaklığı değil miydi? Karamanoğlu Mehmet Bey dil savaşı verirken, dilin ve sözcüklerin canlılığını savunmamış mıydı? Dil savaşı vermek her yiğidin harcı değildi. Bugün onun ne kadar haklı olduğunu görüyoruz halkın içinde yaşayan güzelim sözcüklerin yok oluşuna sessiz kalamıyoruz.*

 

Özel Babaoğlu Anadolu Lisesi müdürü Şenol  Erkan ‘ın okul Müdür Yardımcısı Deniz Altunay ile plaket sunumu ile söyleşim taçlanmıştı. Sonrası neredeyse bir saat süren birebir imza ve özel sorulara geçilmişti. Bense, gençlerle bire bir sohbet etme olanağı içinde mutluydum.

“Bütün ümidim gençliktedir.” M K. Atatürk sözünün büyüsü ile Okulun yazar velisi Elif Kaymazlı tanışmanın ve onun muhteşem sorularıyla etkinliğim bitmişti. Her yazarın bir yoğurt yiyişi vardır elbet. Her yazarın beslendiği kaynaklar, yaşam biçimleriyle harmanlanır elbet… Ne olursa olsun sanat yapıtı biriciktir.

 

Üç günlük Karaman serüvenimde beni onurlandıran okulun müdürü Şenol Erkan’a okulun tüm yoğunluğunu üstlenen, özverili, çalışkan, asla disiplini elden bırakmayan müdür yardımcısı Deniz Altunay’a(gözlemlediklerim doğrultusunda yorumum methiye değildir)Okulun özverili  öğretmenleri ne, edebiyat öğretmeni Melda Songür’e, Damla Dalaslan’a, Muhammet Ergün’e, Bilgisayar öğretmeni  Osman Zeki İnan’a, kitaplarım için bilinçli analiz yapan ve öğrencileri yönlendiren Zeynep Kartal’a teşekkür ederim.

 

Okul boş kalmayan duvarlarına, merdivenlerindeki İngilizce bilgi süzgecine, okulun Bal adlı gazetesine bayıldım. Birebir öğrenci metinleri genç bakış başlığı ile çoğaltılabilir. Genç yetenekler elbette okul gazete ve dergilerinden çıkacaktır. Bilindiği üzere Atatürk gençlik yıllarında okul gazetelerinde yazılarıyla dikkat çekmiştir.

 

Bal gazetesi için benimle röportaj yapan Ömerhan’a, Melda Songür ve Damla Dalaslan’a, bilgisayar öğretmeni Osman Zeki İnan’a teşekkür ederim.Dersimiz hep sevgide kalsın…

 

Yolumuz Karaman’a düşende yaratıcı gençlerle buluşmak dileğimle… Türkçemizin biricik olduğu topraklara selam olsun.

 

Hatice ALTUNAY

 

 

*Karamanoğlu Mehmet Bey Türkçeye önem veren bir yöneticiydi. Bir milletin ayakta kalabilmesi için dilini koruması gerektiğinin bilincindeydi. Mehmet Bey, millet olarak yaşamanın ilk şartı olarak, dil birliğinin sağlanması gerektiğine inanıyordu. 

 

Selçuklular, edebi dil olarak Farsça'yı, devlet işlerinde ise Arapça'yı kullanıyorlardı. Halk ise bu iki dilin dışında, kendi öz dili olan Türkçe'yi kullanmayı sürdürüyordu.

 

Kendi dilini ve kültürünü hor gören, başka kültürlerin egemenliğine girmeyi yücelik sanan, bu yoz anlayışa tepki gösteriyordu. Konya'nın alınmasından sonra, 1277 tarihli ünlü fermanını yayınladı: "Şimden gerü hiç gimesne divanda, dergahda, bergahda ve dahı her yerde Türk dilinden özge söz söylemeye." Günümüz Türkçesi ile: "Bugünden sonra hiç kimse divanda, dergahta, bergahta, mecliste ve meydanda Türkçeden başka dilde söz söylemesin."

13 Mayıs 1277

Bu haber 26106 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit
    NE OLDUYSA BİZE, AZAR, AZAR OLDU26 Ocak 2024

Sponsor Alanı

Sponsor Alanı

 

ANKET

ANAMUR OKULLARINDA SERBEST KIYAFET UYGULANSIN MI?




Tüm Anketler

0cak - 2012 / Her Hakkı Saklıdır / Kaynak gösterilip, sitemizin ilgili sayfasına link verilerek alıntı yapılabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir-Site ticari olmayıp, kütüre hizmet eder.
RSS Kaynağı | Anasayfa | İletişim

(c)2012 Anamur Sedir