DİYARBAKIR’DA İNEN VE İNMEYEN TABELALAR
"Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı, hep bir milletin evlatları, hep aynı cevherin damarlarıdır” sözü karşılardı şehre gireni.
“Darbe ürünü” diye önce o yok edildi.
Sonra dikkatlerin “öğrenci evlerine” yöneltildiği günlerde “10. yıl nutkunun”, “öğrenci andının” son cümlesi olan Atatürk’ün “Ne mutlu Türküm diyene” veciz sözünün yazılı olduğu tabela kaynak makinesiyle kesilerek yerinden sökülüp kaldırıldı.
Diyarbakırlı vatandaş bu sözlerin altından geçiyor rahatsız olmuyordu. İki günlüğüne şehre gelen devlet yetkililerimiz rahatsız oldular demek ki icabına bakıldı bir gece vakti.
Şehrin ve diğer yerleşim yerlerinin adlarında sıra…
Şayanı dikkattir bunlar devlet kontrolündeki tabelalar.
Anlamı şudur bunun;
“Türk” adı dış güçler ve içeride onlarla paralel çalışanlar tarafından silinmek istenmekte Diyarbakır’ımızdan.
Diyarbakır esnafında bir karşılığı var mı bunun? Ona bakalım.
Diyarbakır memleketim benim. Fırsat İmkân buldukça giderim. Son kurban bayramında da oradaydım. Şehir merkezini gezdim. Esnafın önemli kısmı “sur içi” denen yere toplanmış durumda.
Açılım, süreç, demokratikleşme, yer adlarının eskiye dönüşüne, ana dilde eğitime yol veren son düzenleme sonrası Türkçe tabelaların sayısı bir hayli azalmıştır herhalde diye düşünmüştüm görünce ki yanıldığımı anladım.
Fotoğraf makinem yanımdaydı.
Bulsam fotoğrafını çekip gösterecektim.
Ama yok.
İkisi çalındı gözüme sadece.
Biri “roj fırın”.
Diğeri Belediyeye ait Ulu Cami karşısındaki tarihi binanın ön cephesine asılan “Ahmet Hani Akedemiya” (Resimdeki)
Kadim şehrin koskoca çarşısında tüm dönüşüm bu ikisinden ibaret.
Gidip de görme imkânım olmadı ama Siirt’te Mardin’de Van’da diğer illerde durum bundan farklıysa onu da biri bize anlatsın.
Bunun bir şey ifade etmesi gerekiyor bize.
Esnaf diyor ki;
“Ey aklıselim!:
Gör, bak.
Beni teslim alabilmiş değiller.
Bölücünün gündemi ayrı benimki ayrı.
Kepenk indirdiğim çaresizlikten.
Devletimi arkamda göremediğimden.
Ben yine durduğum yerdeyim.
“Ne mutlu Türküm Diyene” tabelanın indirilmesinden evvel hangi tabela altında iş görüyorduysam yine öyleyim.”
Bir bu bile bize çok şey anlatmakta.
Türk kamuoyu bunu görmeli.
Göremediyse de kimse sevinmesin. Türkiye Cumhuriyeti devletini küçültmek, Devlet içinden devlet, dil içinden dil, millet içinden millet çıkartmak isteyenlere Cumhuriyet fikrinin temelinde önemli payı bulunan Diyarbakırlı Ziya Gökalp’in dilinden hatırlatalım ki;
“Kamuoyu belli bir müddet için yanıltılabilir, aldatılabilir. Ancak millet vicdanı uzun zaman içinde yanıltılamaz”.
Bugün yapılanlar kamuoyunun gözleri önünde olmakta
“Oturup kurtla yiyip sonra da çobanla şivan eden” de ortada…
Bölgede kimin kiminle “düet” ettiği de…
Kendi yanlışını bilmek de bir erdem.
Hariciyemiz “stratejik derinlikte kaybolduğunu” gördüler.
Yanlış hesabı Bağdat’tan döndürmeye çalışmaktalar şimdilerde.
Yanlış hesap bir Bağdat’tan dönmez.
Diyarbakır’dan da döner.
Keser döner, sap döner.
Osman ERENALP
Ankara-Kasım/2013
Bu haber 2145 defa okunmuştur.