Ülkem adına üzülüyorum;
Dünyanın en stratejik yerinde.
Yer altı, yerüstü her tür zenginliğe sahip.
En güzel ülke, En değerli yurt.
Darbe üstüne darbe.
İki adım ileri, bir adım geri.
Bazen bir adım ileri, iki adım geri...
***
Devletim adına üzülüyorum;
Yıllardır düşmanlık yapılıyor.
Erken kalkan ona vuruyor.
Her meçhulün failinin o olduğu söyleniyor. Dayanak bulunmuş bir de;
“Milleti yaşat ki, devlet yaşasın”.
Şeyh Edebalı bilse –bu kadar istismar edileceğini o nasihatten vaz geçerdi herhalde. Ortak olmazdı o günaha.
***
Yaşlı kadın her fırsatta;
“Köroğlu gözün kör olsun” dermiş
Köroğlu ona sormuş:
“teyzem, tanır mıydın bu Köroğlu deneni?
Yok, tanımam…
“Neden beddua ediyorsun o halde?”
“Ne bilem yavrum. Herkes öyle diyor, ben de diyorum..”.
Kadim, kadrolu devlet düşmanları.
Kendini o işe adamışlar,
Muradınıza erdiniz
Kalın devletle...
***
Milletim adına üzülüyorum;
Kimse onu paylaşamıyor.
Ama olan da ona oluyor.
“Alavera dalavere millet nöbete.”
“Bozmak başkasına, düzeltmek ona…”
Malıyla, canıyla bir bedel ödeyen o.
Destanı yazan o, anlatan başkaları.
“Milli Mücadele”de öyleydi.
Güneydoğuda öyle...
“15 Temmuz”da öyle.
***
Dinimiz adına üzülüyorum;
Sebep konuşmadan sonuca odaklandık.
Prof unvanlı birisi analiz yapmış;
Osmanlıyı almış, öncesi yok.
Günümüze gelmiş. Arada Cumhuriyeti atlamış. Cemaat görünümlü örgütün evvelini, ahirini sıralamış. Diğerlerine dokunmamış. Devlete, rejime, onun kurucusuna diş bileyen, ona savaş açan bir bu imiş gibi.
“Dinin mülkü deniz”. Orada saltanat gemisini yüzdürenler var. Yıllardır din alan, din satanlar cirit atmaktalar meydanlarda. 15 Temmuz günü o gidişin bizi nerelere taşıdığını gördük. Dinler tarihinde bir benzeri daha yoktur.
Tavan yapmış halidir din istismarının.
Akıl erdirilemeyecek boyutu…
Dileyelim akıl erdirilmiş olsun artık.
Marks “Din geri kalmış toplumları uyutan afyondur” demişti. Kötüye kullanıldığında neler olacağı görüldü. “Moon Tarikatının” 700 üyesi de toplu intihar etmemişler miydi?
Şeyhleri öyle istedi diyerek.
İstismarın her türü kötü. Her ne istismar ediliyorsa o kötü. Ancak dinin istismarının yeri ise bambaşka. O, diğerleriyle mukayese edilemez.
Onu gördük o gün, o gece.
15 Temmuz günü
***
Onca zamana, paraya üzülüyorum;
Temelini at. İskeletini çat. Katlarını çık. Sıvasını badanasını yap. İçini donat. Sefasını sürecekken, tepene bomba konsun.
Baştan yapmak zorunda kal her şeyi.
Aynısına yeniden para say.
İkinci kez satın al. Bir daha zaman harca.
Rakip yol alsın. Sen yerinde say.
Daha da geriye git.
Ona üzülüyorum
***
Yiten beyin gücüne üzülüyorum;
Verilmiş sorularla girenler olsa da Anadolu’dan devşirmeydiler. Bu toprağın çocuklarıydı. Kandırıldılar. Ömürlerine mal oldu. Dile kolay. “Dört yüz pilot”.
Bir çeyrek asır gerek yiteni yerine koymak için. Ne fedakârlıklarla biz onları göklerimizde dolaştırmıştık hâlbuki. Biz “istiklalimiz” için biliyorduk, onlar “istikballeri” için tepemizdeymişler meğer.
Öylece bakmışlar yıllarca bize.
Uyumuşuz. Devlet uyanık sanmışız.
Yanılmışız.
Bir habis urmuş ki içimizde, karnımız burnumuza geldiğinde fark etmişiz.
Ordumuz adına üzülüyorum;
“Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız” diye yürüdüklerinde derimize sığmazdık gururdan.
Yara aldı o ihtişam.
Gölge düşürüldü, o şanlı geçmişe.
Bir şarkı sözümüz var ya;
“Hani ya sâdık deyû methettiğin ol nevcivân.
Dün gece ol dilberi bir badeye oynattılar”
Kendini silah edip, kendisini vurdular.
Göz hapsine alındılar.
Çöp kamyonlarının arkasına itildiler.
“30 Ağustos” tartışılıyor şimdi de.
Kutlama yapılsın mı, yapılmasın mı?
Hale de bak…
Türk İstiklal ve Cumhuriyetini müdafaa mecburiyetinde kaldığımız günlerdeyiz.
Üzgünüz.., “darbe”deriz…
Osman ERENALP
Düzce Ağustos 2016
Bu haber 1550 defa okunmuştur.