| |||||||||||||||||
| |||||||||||||||||
Sponsor AlanıAnamur SEDİRAnamur SEDİR 1993-1994-Aralık 1993 1. Sayı-Ocak 1994 2. Sayı -Şubat 1994 3. Sayı -Mart 1994 4. Sayı -Mayıs 1994 5. Sayı SaatHİKÂYELERİmran AKSOY HikâyeleriAna MenüSponsor AlanıZiyaretçi Bilgileri
HAVA DURUMU |
HARMANDAN GEL HARMANDAN14 ?ubat 2014, 20:28 HARMANDAN GEL HARMANDAN Böyle çıtır çıtır Çıtırdamazdı ocaklar Sen olmasan. Mırıl mırıl Ninni bilmezdi dudaklar Sen olmasan. Neye yarardı oyuncaklar Sen olmasan. Ve soğurdu, yavrum, kucaklar Sen olmasan. Arif Nihat ASYA *** Ulus-Kızılay hattında çalışan belediye otobüsü yolcu dolu. Ön koltuklarda iki aylık bebeği ile genç anne, yanında büyükanne olması muhtemel bir diğer bayan. Belli ki bebeğin huysuzluğu üstünde bugün. Ağlamaları kesilmiyor. O ağlıyor bir türkü sesi yükseliyor onunla birlikte. “Harmandan gel harmandan”. Yar kaçalım ormandan Toplu taşıma aracı ya. Yeni yetme birinin işidir diye geçiyor aklımdan. Bu zamanda türkü dinleyecek genç kaldı mı ki? diye de soruyorum kendi kendime bir yandan da. Bebek ağlıyor, türkü başlıyor. Sevdanı çeke ceke, Yar kesildim dermandan. Bebek susuyor, türkü susuyor. O şekilde yol alıyoruz bir müddet. Merak edip sesin yönünü tayine çalıyorum. Ön koltuklardan, bebeğin kulağına tutulan cep telefonundan geldiği anlaşılıyor. Anne-nine-torun memnunlar hallerinden. “Türküden olsun tüm şikâyet. Varsın çalsın. Atın ölümü arpadan” diyorum ama biliyorum ki herkes ben değil. Rahatsız olanı da olur. Nitekim bir bey uyarı yapmakta gecikmiyor; —Bayan! Yeni adet mi bu. Otobüsteyiz, unuttunuz galiba? Başkalarını da düşünün, lütfen! Cevabını da alıyor hemen; —Başka türlü susturamıyoruz, ne yapalım?.. Olayın kahramanları iki durak sonra otobüsten iniyorlar. Başkaları geçiyor yerlerine. Türkü de, bebek sesi de kesiliyor o andan itibaren. Benimse zihnimi meşgule devam ediyor bu bebek avutma metodu. Teyple kınalı keklik avına çıkmaktan farksız gözüküyor gözüme. O da hile, bu da hile. Fark yok aralarında. Evde de cepten medet umuluyorsa şayet ruhuna Fatiha ninnilerimizin. Uyarmak istesem neler söylerdim, adını bilmediğim bebeğin, adını bilmediğim annesine onu düşünüyorum; “Âlemde ninninin yerini alacak melodi icat edilmedi henüz. Ninni anne sütü gibidir bebeğe. Onunla büyütmek, onunla uyutmak varken bu cep hilesi de niye? vs. Bunları söylerdim herhalde. Demedim, diyemedim tabi. İçimden geçirdim sadece. Bir de içimi geçirdim, hayıflandım, yitip giden değerlerimizi düşündüm de. Bunları düşünerek ineceğim durağa yanaşıyor otobüsümüz. Kapıya yanaşıyor ve iniyorum otobüsten öylece. Hadis-i şerifte buyrulmakta: “Bir şey ki gelecektir, o yakındır” Herkesin bir son durağı var illa. O gün gelip de o durakta inmemeye çaremi var? Kalanlar devam edecekler yola. Sırasını bekleyecekler onlarda. Adımlıyorum gideceğim yöne doğru. Tokat türkümüz bana eşlik ediyor hâlâ; Harmandan gel harmandan, Yar kaçalım ormandan. Sevdalık çeke çeke, Ben kesildim dermandan. Düşünürün biri; “Bebekler dünyaya gelmeye devam ediyorlarsa, hâlâ da Allah’ın insanlardan ümidini kesmediğinin işaretidir” diyor. Yazılmayı bekleyen lekesiz sayfalarımız bizim onlar. Neşemiz, endişelerimiz. Gel gör ki harici bellekle uyut, harici gıdayla besle, hazırdan giydir, hazırdan avut. Öyle bir illet musallat oldu aile hayatımıza. Bu “paket yaşama” teslimiyet anneliğimize kadar uzandıysa Allah sonumuzu hayretsin. “Ninniler” Türk Dünyasının olmazsa olmazları. Aileye yeni katılan üyelerinin en temel gıdaları onlar. Onunla büyütüldüler her yaştan bir büyük milletin fertleri. Onları duydu kulaklar, ezan sesinden sonra. Ninnini Azerbaycan’daki karşılığı “layla”. Diğer Türk lehçelerinde, “sangıldak yırı”, “beşik yırı”, “aldey” , “alla”, “bişik ballu cırı”, “hûvdi”, “allay” v.b. (*) Layla çaldı diller alıb apardı, Çiyni üste iller alıb apardı, Sona idi göller alıb apardı, Bahışına bahammıram anamın… Balalar, nevler, gedeler, kızanlar onunla uyudular, onlarla uyarıldılar. Şehirde kibrit kutusu gibi evlere tıkıldık ne yazık ki. Öte yanda konuşulanı bu yanda duy. Duvarlar öylesine ince. Apartmanda bebeğin de olduğunu ağlamasından kolayca anlayabiliyoruz. Sırf ağlama sesiyle farkına varmayalım onların. İstiyoruz ninnilerle de rahatsız edilelim komşulukta. O şekilde fark edelim varlıklarını. “Komşunun ninnisinden şikâyetçiyim memur bey”. Varsın o şekilde kayıtlara girsin şikâyetler. Zenginliğimiz olur. Sözümüz her yaştan, herkese. Nineler! Kaçı kaldı dağarcığınızda bunlardan? Dedeler! Kaç masal, kaç destan, kaç tekerlemeniz var torunlarınız için? Şikâyetimiz annenin yavruya “harmandan gel” dinletmesine değil. Türküyü kaydeden ninniyi de kaydedilebilirdi pekâlâ. Dememiz o ki; Anneler, anne adayları! Pile, şarja muhtaç aletlere bel bağlamayın. Biter, ortada bırakırlar sizi. Mahcup düşersiniz. Ninnilerinizle olun siz. Onları yaşatın ki ne ile uyutulduğumuzu bilelim... Milletçe… Son not: Çaresiz kalırsanız türkünün devamı aşağıda. Aklınızda olsun yine de. Sandık üstünde sandık. Baştan ayağa yandık Sana gönül bağladık. İnsan evladı sandık Evleri iki katlı. O yar geliyor atlı Kazası Almus amma. Vilayeti Tokatlı *** (*) (Karşılaştırmalı Türk lehçeleri sözlüğü) Osman ERENALP Şubat 2014 Ankara Bu haber 3139 defa okunmuştur.
|
Sponsor AlanıSANATIN İÇİNDEN ;Sponsor Alanı |
|||||||||||||||
0cak - 2012 / Her Hakkı Saklıdır / Kaynak gösterilip, sitemizin ilgili sayfasına link verilerek alıntı yapılabilir.
Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir-Site ticari olmayıp, kütüre hizmet eder. |