| |||||||||||||||||
| |||||||||||||||||
Sponsor AlanıAnamur SEDİRAnamur SEDİR 1993-1994-Aralık 1993 1. Sayı-Ocak 1994 2. Sayı -Şubat 1994 3. Sayı -Mart 1994 4. Sayı -Mayıs 1994 5. Sayı SaatHİKÂYELERİmran AKSOY HikâyeleriAna MenüSponsor AlanıZiyaretçi Bilgileri
HAVA DURUMU |
"ORDULAR! İLK HEDEFİNİZ AKDENİZDİR. İLERİ!"04 Eyl?l 2014, 16:12 “ORDULAR! İLK HEDEFİNİZ AKDENİZDİR. İLERİ!” 26 Ağustos 1922 günü Anadolu coğrafyasını işgal eden emperyalist güçlerin küçük maşası Yunanları geldikleri yere göndermek ve onların tarihine bu dönemi “Anadolu Felaketi” olarak yazdırmak üzere Türk ordusunu bizzat idare eden ve Kocatepe’de “Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri” emrini veren Mustafa Kemal Atatürk’ün bu sözünü sıradan bir askeri komut olarak değerlendirmek mümkün müdür? Bu emir tıpkı Türk şiirinin çınarı Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın da “Milli Mücadele’nin Önsözü” olarak betimlediği Çanakkale’de Türk askerine “Size ben savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum.” Gibi dünya savaş tarihine geçecek, bir ikincisi olmayan dâhiyane ve uzakgörülü bir yaklaşımın sonucudur. Mustafa Kemal Atatürk’ün 26 Ağustos 1922 tarihinde “İlk hedefiniz Akdeniz’dir.” diyerek işaret ettiği yer Adalar Denizi ile birlikte bugün Anadolu’yu sarmalayan bütün denizleri de kapsar. Akdeniz esasında medeniyettir, uygarlıktır, çağdaşlıktır, estetiktir, güzelliktir, Doğu ile Batı’nın, karanlıkla aydınlığın mücadelesinde kırılma noktasıdır, nirengidir, olmazsa olmazdır. Halikarnas Balıkçısı olarak bilinen Cevat Şakir Kabaağaçlı'ya göre de Akdeniz uygarlıkların şafağıdır ve uygarlık ışıktır, aydınlıktır ve bu ışığın şafağı da Akdeniz’de doğduktan sonra bütün dünyayı aydınlatmaktadır. Troya Savaşı’nın Doğu’ya karşı üstünlük sağladığı bir tarihsel olay olarak kabul eden ve hafızasına bu şekilde yerleştiren batı karşısında Doğu’nun intikamı ise Dumlupınar’da alınmıştır. Mustafa Kemal “Dumlupınar’da Yunanları yenmekle Troyalıların öcünü aldık.” diyerek Homeros’un “deniz kıyısındaki güneş bahçesi” olarak betimlediği Akdenizliliğin sınırlarını belirler. Ayrıca bir dönem "kendi başına bir dünya, yani bir dünya ekonomisi" olan Akdeniz büyük dinlerin ve kutsal kitapların güzergâhı, karargâhı ve kalpgahı olan bir coğrafi nokta, Maşrık’ın Mağrib’e aktarıldığı yer, Batı’dan Doğu’ya ve Doğu’dan Batıya açılan ilk pencere, ispanya şiiri, Arapların bilim dünyası, Etrüsk sanatı, Minos çömlekleri, Miken vazoları, Roma Mimarisi, Endülüs’te dans, Yunan estetiği, Anadolu mitolojisi, tarihin ve kültürün şekillendiği Kudüs, İskenderiye, Venedik, Cenova, Marsilya, İzmir hep bu coğrafyanın temel taşlarıdır. Akdeniz bütün bunların ötesinde Predrag Matvejevic’in ifadesiyle Akdeniz evrenselliğe karşı yerellik, Agora’ya karşı labirent, Dynoissos neşesine karşı Sisyphos kayası, Alethia’ya karşı Enigma, Atina’ya karşı Sparta, Roma’ya karşı barbarlar, Doğu İmparatorluğuna karşı Batı İmparatorluğu, Kuzeye karşı güney, Avrupa’ya karşı Afrika, Musa, İsa ve Muhammed’in dinlerinin doğduğu yer, Hristiyanlığa karşı İslam, Katolikliğe karşı Ortodoksluk, İsa’nın öğretilerine karşı Musevi soykırım olarak da karşımıza çıkar. Sadece Doğu Akdeniz’de Sümer, Akad, Babil, Asur, Mısır, Hitit, İran, Minoen, İyonya, Yunan uygarlıklarının egemen olduğu düşünülecek olursa bölgenin eşsiz bir hazine olduğu, dünyanın hiçbir bölgesinin burayla boy ölçüşemeyeceği de kendiliğinden ortaya çıkar. Mustafa Kemal’in “Troyalıların intikamını aldık.” sözünden yüzlerce yıl önce Fatih Sultan Mehmet de 1462 yılında Midilli seferi sonrasında uğradığı Çanakkale’de Truva’yı dolaşır ve “Allah beni bu şehrin ve halkının müttefiki olarak bu zamana kadar sakladı. Biz bu şehrin düşmanlarına galip geldik ve onların vatanlarını aldık. Burayı Yunanlar, Makedonlar, Teselyalılar ve Moralılar almışlardı. Bunların biz Asyalılara karşı defalarca yaptıkları kötü davranışların intikamını aradan birçok devirler ve yıllar geçmesine rağmen onların torunlarından aldık.” der. Mustafa Kemal’le Fatih’i aynı eksende buluşturan ise Akdeniz’dir ve Türk tarihinin bu iki büyük şahsiyeti ve dehası için Akdeniz Doğu’yu temsil eder. Yıllarca Batı karşısında ezilen, pasif, yönetilen, esir edilen, söz hakkı olmayan, kumanda edilen, sömürülen, aşağılanan mazlum devletleri temsil eder. Akdeniz bir başkaldırı, bir isyan ve bir direniştir; sömürüye, boyunduruğa, sömürgeci zihniyete ve karanlığa karşı açılan bir özgürlük bayrağıdır. Bilene, anlayana, kıymetini bilene 30 Ağustos kutlu olsun. Prof. Dr. Ulvi KESER Bu haber 28365 defa okunmuştur.
|
Sponsor AlanıSANATIN İÇİNDEN ;Sponsor Alanı |
|||||||||||||||
0cak - 2012 / Her Hakkı Saklıdır / Kaynak gösterilip, sitemizin ilgili sayfasına link verilerek alıntı yapılabilir.
Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir-Site ticari olmayıp, kütüre hizmet eder. |