KAYIP HİKÂYELERİ ANADOLU’NUN
Ayşe Gökkaya 93 yaşında. Manisa Saruhanlıda yaşıyor. 72 yıl önce sekiz aylık evli iken henüz, düğün evine götürdüğü çeyizlik eşya yüzünden kocası tarafından elleri bileklerinden kesilmiş. Koca olacak köyde gelin çıkacak saat alıp onu tarlaya götürmüş. Sormuş; “Hangi elinle verdin” diye. Göstermiş o da. Tırpanla uçurmuş bilekten. “Bunu da kes bari. Tek başına neye yarayacak” deyip ötekini de uzatmış kadın onu da geri çevirmemiş.
Anlatması zor, ürperti veren bu olayın ardından kadıncağız hastaneye yatmış. Tedavi görmüş bir süre çıkmış. Evlenmemiş bir daha artık. O vaziyette elleri yokken dağdan kekik, mevsimine göre incir toplamış. Manisa, Saruhanlı pazarlarında satmış. Kardeşlerinin de yardımı olmuş bu günlere kadar gelmiş.
8 Mart Dünya Kadınlar Gününde tanıyabildik onu biz. Saruhanlı Belediye Başkanının onu yılın annesi seçip de ziyaretine gittiğinde. Basın haber yapmamış olsa bilemeyecektik yine de.
Adam ne olmuş derseniz, hapse atılmış. 24 yıl yatıp çıktığı gün yeğeni tarafından tüfekle vurularak öldürülmüş.
***
Adıyaman’da duymuştum bir benzerini bunun bundan 45 yıl önce. Gelinin birisinin kocasıyla arası açılmış her ne sebeptense. Koca olacak “Babanın evine gidiyoruz” demiş kadına. Gece yarısı geç saatte eşeği de önüne katmış çıkmışlar yola. Planladığı yere gelince adam kadının canına kıymış orada. Cesedi eşeğe yüklemiş başka yere taşımış. Gömmeye uğraşırken orada, eşek ayrılmış yanından farkına varmamış. Adam da gömme işini bitirip geri evine dönmüş. Sabah olunca “eşinin kayıp” olduğunu söylemiş. Karakola haber verilmiş. Köylü, jandarma birlikte kayıp aramışlar günlerce ama bulamıyorlarmış. Eşeğin semerinde kan izleri fark edilmiş. Şüpheler kocanın üzerinde yoğunlaşmış. Adam inkâr ediyormuş. Komutan bir plan kurmuş. Adamı yanına alıp askerleri araziye yaymış. Senaryoya göre birisine “Komutanım burada” diye bağırmış. Adam cesedin bulunduğu yöne boynunu dönünce aramalar o yöne kaydırılmış cesede ulaşılmış cinayet aydınlatılmış.
Koca 14 yıl cezaevinde yatmış. İçeride okuma yazmayı öğrenmiş. Türk Ceza Kanununu madde madde ezber etmiş. Daktilo öğrenmiş o arada. Mahkûmlarla cezaevi yönetimi arasında yazışmalar yapacak kadar işi ilerletmiş. Ulucanlar kapalı cezaevinde pek çok ünlü mahkûmla da tanışmış. Ahmet Emin Yalman adını ondan duymuştum ilk kez. Şapkalı, şalvarı köylü görüntüsünün ötesinde sözler etmekteydi. Hafta sonu ziyaretine gittiğimiz öğretmen arkadaşın köyünde muhtarın evinde karşılaşmıştık. Hikâyesini dönüşte arkadaş anlatmıştı sonradan.
***
Üçüncü hikâyemiz Kırıkkale Keskin’den. Kaynana ile gelinin arası açık. Gençler birbirlerini seviyor ama oğlanın anası istemiyor onu. Oğlan askerdeyken doğum sonrası kızının da yardımıyla yastıkla boğup nefessiz bırakıyor. Doğum esnasında öldüğünü söylüyor. Cenaze namazı kılınıyor. Kardeşleri, yakınları defin öncesi yüzünü açtırıyorlar mevtanın. Vücudundaki izlerden gerçek ortaya çıkıyor. Kaynana görümce hapse atılıyor. Baba askerde. Failler içeri atılıyor. Çocuk ortada kalıyor. Yakınları yanına alıp büyütüyor. Çocuğu da babayı da tanıma imkânım olmuştu yıllar sonra.
***
Nezihe Araz “Severler bilmezler, çekerler bilmezler” diyor onlar için. Burası Anadolu bunlar da onun anaları. Ne hikâyeler çıkar deşecek olsan. En dramatik olanı yazılmayanı daha. Üç ayrı bölge, üç ayrı hikâye, özneleri kadın her üçünün de. Yarım asır öncesine ait idiler. O günlerde kaldığını sanırdık ki bu gibi hikâyelerin. Öyle olmadığını görüyoruz. Beterlerine tanık oluyoruz bugün. O haldeyiz işte. Yüzüncü yılına iki yıl var şurada Cumhuriyetimizin. Ne diyelim. Son hikâyeleri olurlar inşallah. Güzel günlerini görürüz güzel Anadolu’nun.
Osman ERENALP
Mayıs-2021
Bu haber 584 defa okunmuştur.