14 Mayıs cumhurbaşkanlığı ve 28. Dönem milletvekili seçimlerine artık sayılı günler kaldı. Cumhurbaşkanı ve milletvekili adaylarının seçim kampanyaları tüm hızı ile devam ediyor. Vatandaş olarak bizler de olup bitenleri bir köşeden izlemeye, öğrenmeye, değerlendirmeye, yorumlamaya ve bir sonuç çıkarmaya çalışıyoruz.
Seçim kampanya ve çalışmalarının en önemli ayağı hiç kuşkusuz ulaşım, haberleşme ve kitle haberleşme araçlarıdır. Kitle ulaşım, haberleşme ve iletişim araçları akıl almaz bir hızla değişip ve gelişiyor. Pek çok ülkeye ait binlerce uydu, uzayın derinliklerinde yeryüzünde olup bitenleri anlık olarak izliyor ve haber veriyor. Bu anlamda dünyanın ve insanlığın geleceği uzayda şekilleniyor. Ülke olarak uzayda ve uydu sistemlerinde ne kadar güçlü iseniz yeryüzünde bir o kadar etkilisiniz demektir.
Uydu haberleşme sistemleri, radyo ve televizyonlar, internet bağlantılı akıllı cep telefonlarının yaygınlaşması her alanda olduğu gibi seçimin kampanyalarının şeklini ve yönünü de değiştirdi. Artık reklam, tanıtım, algı yönetimi büyük küçük bütün seçim kampanya ve çalışmalarının özünü oluşturuyor.
İnsanlar, çok uzun bir zamandır çeşitli kurum ve kuruluşlarının, toplum mühendisliklerinin, reklam, tanıtım ve algı yönetimi şirketlerinin baskı ve saldırısı altındadır. Bu nedenle birçok kurum ve kuruluş, ticari şirketler, seçim döneminde partiler, dernek, vakıf ve sendikalar bu saldırılardan kendini korumak ve karşı bir saldırı için büyük kaynaklar ayırmak ve harcama yapmaları gerekiyor. Artık köylerde bile muhtarlık seçiminin bile belli bir maliyeti vardır. Dernek, oda, birlik başkan adayları bile reklam ve tanıtım için belli bir harcamayı göze almak zorundalar. Milletvekilliğinin de öyle. Aday olacaksanız, cebiniz, bankada hesabınız kabarık olacak. Hele cumhurbaşkanlığı adaylığı hiç de kolay bir şey değildir.
Özetlemek gerekirse, algı yönetimi, imaj mühendisliği seçim kampanyalarının çok önemli bir parçası olduğunu görüyoruz. Siyasi partilerin, liderlerin, adayların ne yapacağına, ne konuşacağına bu algı yönetimi şirketleri ve ajanslar karar veriyor. Bu nedenle son yıllarda seçim kampanyaları, bir anlamda reklam ve pazarlama şirketlerinin yarış alanı dense yeridir.
Seksenli, doksanlı yıllardan beri insanlar artık kalabalık mitinglere, araç kuyruklarına, gösterişli uçuk kaçık söylemlere itibar etmiyor. Küçük gruplar halinde toplantılar düzenlemek, birebir iletişim kurmak öne çıkıyor.
Öte yandan insanlar veya seçmenler öğrenmek istediği şeye, çeşitli gazete ve dergilerden, televizyonlardan, radyolardan, internetten, telefondan, sosyal medya kanallarından kısa bir sürede ulaşabiliyor. Onun için sizin bu ortamlarda kendinizi en iyi şekilde tanıtmanız ve bilgi akışını devam ettirmeniz gerekiyor. Yoksa bir görünüp, kaybolup giderseniz kimse size dönüp bakmaz.
Daha önce yayımlanan yazılarımızda, internet üzerinden yayın yapan “youtube, tik tok” gibi video sitelerinden söz etmiştik. İster seçim dönemlerinde, ister diğer dönemlerde olsun, bu sitelerde yayınlanan görüntülü haberler çok kısa bir sürede milyarlarca kişiye ulaşabilmekte ve insanları etkileyebilmektedir. Onun için seçimlerde etkili olmak isteyen politikacıların, bu yeni yöntem ve teknikleri kullanmaları adeta bir zorunluluk haline gelmiştir.
Seçimlere bir hafta on gün kadı. Halkın seçim kampanyalarına ilgisi yok denecek kadar az. Herkes işinde gücünde. Seçim ekipleri dolaşırken işyeri sahipleri ayıp olmasın diye nezaket gösteriyor, hepsi o kadar. Adayların cadde ve sokak gezilerinde gelip geçen kişiler de öylesine bir bakıp yoluna devam ediyor.
Bitirelim. Politika için, dostunuzu, arkadaşınızı, hele ailenizi kırmaya, üzmeye hiç gerek yok. Bırakın herkes kendi oyunu, kendi kullansın.
Tekrar görüşmek üzere hoşça ve sağlıcakla kalınız.
Bu haber 223 defa okunmuştur.