DOĞA AFFETMEZ İNTİKAMINI ALIR
Salgın hastalıklar, savaşlar, açlık, susuzluk, yoksulluk, depremler, doğal dengenin bozulması, iklim değişikliğine bağlı olarak ortaya çıkan orman yangınları, sel ve su baskınları meydana getirdiği yıkımlar insanlığın en önemli sorunlarıdır.
Mevsim ve iklim şartlarında meydana gelen değişiklikler nedeniyle dünyanın birçok ülkesinde ve ülkemizde orman yangınları, sel ve su baskınları meydana gelmekte, mal ve can kayıpları yaşanmaktadır. Öte yandan iki seneyi geçen bir zamandır devam eden korona salgını çare olarak sunulan aşılama çalışmalarına rağmen can almaya, endişe ve korku yaymaya devam ediyor.
Ülkemizin pek çok yerinde aynı günlerde eş zamanlı olarak çıkan orman yangınlarında ortaya çıkan tablo iç açıcı değildir. Söz konusu orman yangınlarında 150 bin hektar ormanlık alanın 15 bin hektar ekilip dikilen tarım alanın zarar gördüğü, binlerce evin, ahırın kullanılamaz hale geldiği, büyükbaş, küçükbaş ve kümes hayvanlarının telef olduğu belirlenmiştir. Yangınlarda hayatını kaybeden, yaralananların olduğu açıklanmıştır.
Ülkemiz bir taraftan çıkan veya çıkarılan yangınları söndürmeye çalışırken, Karadeniz bölgesinde, Doğu Anadolu’da meydana gelen sel felaketleri de mal ve can kayıplarına yol açmış, devlet tüm imkânları ile sel ve su baskınlarında vatandaşın yanındadır. Kastamonu, Sinop ve Bartın’da meydana gelen sel felaketinde 81 vatandaşımızın hayatını kaybettiğini üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz.
Deprem, sel ve yangın gibi afetlerde meydana gelen maddi zararlar bir şeklide karşılanabilir. Ama can kayıplarını geri getirmek mümkün değildir. Bu bakımdan doğal afetlerde mal ve can kayıplarını en aza indirmek için önceden hazırlıklı olmak, gerekli tedbirleri almak gerekiyor. Ne yazık ki ülkemizde deprem, yangın ve sel felaketleri öncesinde gerekli tedbirler alınmamakta, alınan kararlara da uyulmamaktadır. Ülkemiz deprem kuşağındadır, hangi bölgenin ne kadar deprem riski taşıdığı herkes tarafından bilinir. Ama binalar, alt ve üst yapı tesisleri yapılırken bilinen gerçekler göz ardı edilir. Devlet kurumları gerekli uyarıları yapsa bile vatandaş bildiğini okumaya devam eder. Hatta olmayacak işi rüşvet ile çözmeye çalışır. Çoğu zaman devletin de siyasi rant elde etmek amacıyla kurallara aykırı yasalar, yönetmelikler, genelgeler çıkardığı görülür.
Orman yangınlarını düşünelim. Orman yangınları ile ilgili raporlara göre yangınların çıkış nedeni genellikle kasıtlı veya kasıtsız insan kaynaklıdır. Alınacak tedbirlerle insan kaynaklı yangınlar en aza indirilebilir. Örneğin orman yakınlarındaki köylüler çeşitli şekillerde desteklenir, ormanı sevmesi, koruması ve sahiplenmesi sağlanabilir. Koyun ve keçi sürülerinin ormanlık alana girmesi yasaktır. Ormana zarar vermeyecek şekilde serbestlik sağlanmalı, yangınlara yayılmasına neden olan otların koyun ve keçiler tarafından tüketilmesi önemli bir katkı sağlayacaktır. Gerek bu dönemde, gerekse geçtiğimiz senelerde ormanlık alanlardan geçen elektrik hatlarının yangınlara neden olduğu söylenmiştir. Ülkemizde elektrik dağıtımı özel şirketlere verilmiştir. Devir özleşmesinde bu hatların ne olacağı da bellidir. Bu konuda dağıtım şirketleri gerekli adımları atmalı ve yangın tehlikesi ortadan kalkmalıdır.
Sel ve su baskınları konusunda da yapılabilecek şeyler çok basit aslında. Akarsu, nehir ve dere yataklarına özen gösterilir. Yapılaşmaya izin verilmemesi gerekir. Ama dünyanın çoğu yerinde olduğu gibi ülkemizde insanlar aç gözlüdür. Doymak bilmez. Akarsu, nehir ve dere yataklarının yerinin değiştirir, sağından solundan daraltır, etrafını yapılaşmaya açar, binalar yapılır ve herkes gider bu binalardan daire satın alır. Aynı durum deniz ve göl kıyıları içinde söz konusudur. Deniz ve göl doldurulup yerleşim yerine, park ve bahçelere dönüştürülür, havaalanı bile yapılır. Yanlıştır. Unutmayalım, doğa bu yapılanları asla unutmaz ve gün gelir intikamını alır.
Bir atasözü ile bitirelim.
Doğa dedelerimizin mirası değil, evlatlarımızın emanetidir.
Sağlık, esenlik, huzur dolu günler için emanete sahip çıkalım.
Hoşça kalınız.
Hüseyin ŞİNASİ
Bu haber 397 defa okunmuştur.