| |||||||||||||||||
| |||||||||||||||||
Sponsor AlanıAnamur SEDİRAnamur SEDİR 1993-1994-Aralık 1993 1. Sayı-Ocak 1994 2. Sayı -Şubat 1994 3. Sayı -Mart 1994 4. Sayı -Mayıs 1994 5. Sayı SaatHİKÂYELERİmran AKSOY HikâyeleriAna MenüSponsor AlanıZiyaretçi Bilgileri
HAVA DURUMU |
ALLAH'A VE DİNE İNANMAK / 6-728 Mart 2020, 23:06 İLK, ORTA, LİSE ÖĞRENCİLERİNİN UZAKTAN EĞİTİMİNE KATKI… DERS; DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ – ÜNİTE-6 Bu ders Gazi MERT tarafından hazırlanmıştır. ALLAH’A VE DİNE İNANMAK…( 6 ) Sevgili öğrenciler. Mevsimlerin oluşumu gece ile gündüzün ardarda gelmesi, gezegenlerdeki ahenk, dünyanın yuvarlak oluşu, güneş sistemi, güneşin ve ay’ın dünyaya uzaklıkları da tesadüfen ardı ardına meydana gelemez. Bütün bunları ayarlayan bir kudretli varlık vardır. O da Allah’tır. Güneş; Dünyanın kendisine bakan bir yüzünü aydınlatmaktadır. Güneş ışınlarının düşmediği diğer yarımküre de karanlıkta kalmaktadır. Aydınlık sabit kaldığı halde dünya kendi ekseni etrafında dönünce yarım küre şeklindeki aydınlık bölge 24 saatte yerin etrafında bir dolanım yapmakta bu esnada karanlıkta kalan yarımküre de aynı süre içinde bu gezi turunu tamamlamaktadır. Bütün bunlar tesadüfen kendiliğinden meydana gelemez. Değerli öğrenciler, Dünyanın kendi ekseni etrafında tam bir devir yapmasıyla bir gün meydana gelir. Bu dönüş 23 saat, 65 dakika ve 4 saniyedir. Bir gün ise 86164 saniyedir. Dünyanın güneş etrafında tam bir dönüş yapmasıyla bir yıl meydana gelir. Dünyanın güneş etrafında tam bir dönüş yapması 365 gün 5 saat 48 dakika ve 56 saniyedir. Bunun toplam miktarı 31556926 saniyedir. Bir gün ve bir yılın meydana gelmesindeki gün, saat ve saniyelerde bir sapma olsa dünyanın düzeni değişecektir. Bu düzeni sağlayan da Allah’tır. Yerkabuğu; Yerküremizin en dışında bulunan yapıdır. O kadar değişken bir yapıdır ki bu yapının kendi kendine tesadüfen oluşması düşünülemez. Kalınlığı farklı farklıdır. Bu kalınlık karalarda 35-40 kilometre, deniz ve okyanuslarda 8-12 kilometre,Tibet platosunda ise 70 kilometredir. Ortalama kalınlık 33 kilometre kadardır. Yerkabuğu 2 kısımdan meydana gelmiştir: Birinci kısım granit yerkabuğudur. İkinci kısım bazalt yerkabuğudur. Granit yer kabuğunda silisyum veya alüminyum elementleri hâkimdir ve daha hafiftir. Yoğunluğu 2.7 – 2.8 gr/santimetre küp arasında bulunur. Bazalt yerkabuğunda silisyum ve mağnezyumlu unsurlar vardır ve granit kabuktan daha ağırdır. Yoğunluğu 3 – 3.5 gr/santimetre küp arasında değişir. Granit ve Bazalt yerkabuğu bütün kıta’ların altında bulunmaktadır. Okyanusların altında bazaltik kabuk birkaç kilometre kalınlıkta ince bir tabaka halinde uzanır. Granit kabuk büyük okyanusta hiç yoktur. Atlas ve Hint okyanuslarında ise çok incedir. Yerküremizin ısı kaynağı, yerkabuğumuzun kalınlık ve esneklik durumu, atmosfer ve gezegenlerimizin su kütlesindeki uygun birleşim ile yeryüzümüzün güneş sistemimiz içindeki jeolojik etkinliğinin hiç değişmeden kâinatın oluşumundan bugüne kadar sabit kalması kendiliğinden oluşamaz. Yerkabuğunu meydana getiren bir güç vardır. O da Allah’tır. Evet, Sevgili öğrenciler, İnsan vücudundaki adale, kemik, damar, göz, kan, kulak ve sinirlerin yapısını incelediğimiz zaman harikulade bir sanat olayı ile karşı karşıya kalırız. İnsanın göz, kulak ,böbrek, karaciğer, akciğer, dalak., gibi organlarını incelediğimiz zaman sadece bu inceleme bile bizi insanları Allah’ın yarattığı gerçeğine götürecektir. İnsan vücudundaki gözün yapısında diğer organlarda olduğu gibi akıllara durgunluk verecek harikalarla karşılaşılmaktadır. Göz; kafatası ve yüz kemikleri ile çevrili piramit şeklinde bir yere yerleştirilmiştir. Özel kaslarla yumuşak bir yağ dokusu içinde asılı bulunmaktadır. İki göz kapağı ile korunmaktadır. Işıktan, toz topraktan korunmak için kirpikleri vardır. Görme olayının gerçekleşebilmesi için öncelikle cisim, üzerine düşen ışın ışıklarını yansıtması gerekir. Cisimden yansıyarak göze gelen ışınlar, korneada kırıldıktan sonra kırılan ışınlar göz bebeğinden göz merceğine gelir. Göz merceği korneada kırılan ışınları bir kez daha kırarak camsı cisim içinden retina üzerine gönderilir. Retina üzerinde yer alan sarı benek noktasından cismin ters bir görüntüsü oluşturulur. Burada bulunan sinirler uyarıları beynin görme loplarına iletir ve bunun sonunda görüntü algılanıp,düzeltilerek cismin doğru ve net görülmesi sağlanır. Gözde bulunan kasların, göz kapaklarının, kirpiklerinin, gözyaşı ve bezlerinin, göze sıvılık veren zar ile gözü çeşitli yönlere hareket ettiren kasların her birinin ayrı-ayrı görevleri vardır. Bunlardan birisi olmazsa görme olayında aksaklık meydana gelecektir. Bu düzen, bu uyum, görme şartları ve ortamları tesadüflerle izah edilemez. Bunu bilerek, kendi iradesiyle yoktan var eden bir “yaratan” vardır. O da Allah’tır. Bir heykeltıraş belki de insana benzer heykel yapabilir. Ancak ona can verme gücüne sahip değildir. Öbür dersimizde aynı konuya devam edeceğiz. (devam edecek) ******************************************************************* İLK, ORTA, LİSE ÖĞRENCİLERİNİN UZAKTAN EĞİTİMİNE KATKI… DERS; DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ – ÜNİTE-7 Bu ders Gazi MERT tarafından hazırlanmıştır. ALLAH’A VE DİNE İNANMAK…( 7 ) Sevgili öğrenciler, Bir meyvenin, bir çiçeğin meydana gelişinde de akıllara durgunluk veren harikulade bir sanatla karşı karşıya kalıyoruz. Toprağa atılan tohumlardan acı, tatlı, kırmızı, yeşil meyve ve sebzeler çıkar. Oysa hava şartları, verilen gübre ve su aynıdır. Aynı toprak ve şartlardan kasımpatı, sardunya, begonya, lale, sümbül, muhabbet çiçeği, Peygamber çiçeği, çuha çiçeği, mine çiçeği ve güller çıkar. Aynı topraktan fasulye, kabak, salatalık, kavun, karpuz, domates, ıspanak, lahana, havuç, enginar, marul gibi sebzeler meydana gelir. Elma, armut, erik, kayısı, şeftali, avokado, muz,çilek gibi meyveler de aynı topraktan meydana gelir. Güneş ışınlarıyla bitkilerin üreme ve büyümeleri arasında sıkı bir ilişki vardır. Çiçeklerin, sebzelerin, bitkilerin oluşması her şeyi en güzel şekilde yaratan yüce Allah’ın kudretidir. Her canlı oksijeni alırken bitkilerin oluşumunu sağlayan karbondioksiti dışarı atar. Bu devridaim olmasaydı canlılar ve bitkiler oksijen ve karbondioksiti bitirirler, bütün canlılar yok olur, bitkiler tamamen kururdu. Evet, değerli öğrenciler, Bulutların yoğunlaşması, şimşeğin çakması, gök gürültüsü, yıldırımların meydana gelmesi, yağmurun yağması da tesadüflere bağlanamaz. Bunlar da kendiliğinden oluşamaz. Bulutlar elektrikle yüklüdür. Bir güç onları rüzgâr vasıtasıyla birleştirir. Bulutların adeta gökyüzünde yürüdüklerini görürüz. Yerden gökyüzüne yükselen pozitif elektrikle yüklü rüzgâr, fezadaki mevcut elektrikle birleşince bir elektrikleşme meydana gelir. Bu durum; Bulutların su damlaları haline gelmesine sebep olur, yağmur olarak yeryüzüne düşer. Bunların da kendiliğinden oluştuğu düşünülemez. Denizlerin, tatlı suların meydana gelişi de tesadüflerle izah edilemez. Yağmur ve kar suları toprağın derinliklerine sızarak su geçirmeyen katmanlar arasında toplanır. Yer altında toplanan sular bazı yörelerde yeryüzüne çıkar. Kaynak ve pınarlar oluşur. Kaynak sular aşağıya doğru akarken kar ve yağmur sularının da katılmasıyla dereleri, çayları, ırmakları oluşturur, denizlere akar. Yağmur toprağa düştükten sonra bir kısmı bitkiler tarafından emilerek bitkilerin büyümesine yardımcı olur. Bütün bunlar da tesadüfen meydana gelemez. Bütün bunları da ayarlayan bir güç vardır. O da Allah’tır. Sevgili öğrenciler, Dağların oluşumu bile Allah’ın varlığına delildir. Dünyanın dışarısından karşılaştığı baskı ile iç bünyesinden gelen baskı arasında dağlar adeta bir denge unsuru oluşturmaktadır. Dağların bazı yerlerde dışa doğru yükselmesi, bazı yerlerde de derin çukurların bulunması yeryüzündeki dengeyi sağlayan en önemli faktördür. Dağlarla yeryüzü arasında milimetrik hesaplara dayalı çok hassas bir irtibat ve çok ince bir denge mevcuttur. Evet… İnsan vücuduna bir göz atacak olursak dağlardan daha muhteşem harikulade bir makine ile karşılaşırız. İnsan vücudu adeta sistemler topluluğudur. Dokular ve hücreler, iskelet sistemi, kas sistemi, solunum sistemi, dolaşım sistemi, idrar sistemi, sinir sistemi, sindirim sistemi, duyu sistemleri, deri salgı sistemi, üreme sistemi, hareket ve destek sistemleri, enerji ve boşaltım sistemleri, koordinasyon ve kontrol sistemleri… İnsan vücudu baş, gövde kol ve bacaklardan oluşmuştur. Başımızda; göz, kulak, burun, ağız bulunur. Gövde; göğüs ve karın diye iki kısma ayrılır. Göğüsle baş arasında boyun vardır. Kol ve bacaklar gövdeye bağladır. Kolların ucunda el, bacakların ucunda da ayaklar vardır. Bunlar insan vücudunun dıştan görünen organlarıdır. Bir de iç organlar: dokular, hücreler, kaslar, damarlar, beyin, mide, bağırsaklar, akciğer, karaciğer, kalp vardır. Pek çok iç ve dış organlardan oluşan insan vücudu biteviye çalışan canlı bir makine gibidir. İnsan vücudunu meydana getiren Allah, her şeyi en mükemmel şekilde meydana getirmiştir. İnsan vücudunun hareketi de akıllara durgunluk verecek kadar muhteşemdir. Beslenmek, kendini korumak, bir iş yapmak için vücut daima hareket halindedir. Yürüme, koşma, kendini koruma, yemek yeme, okuma, yatma… Yapılan bütün işler vücudun hareket etmesiyle meydana gelir. Vücudun hareketini sağlayan organlar, kemikler, eklemler, kaslardır. Vücutta bulunan kemikler, eklemler, kaslar, göz, kulak, burun deri, sindirim organları, kanın dolaşımı, kanın yapısı, damarlar, solunum olayı Allah’tan başka hiç bir gücün yapamayacağı ustalıklardır. İnsanda bulunan bu organlar yanında anlama ve düşünme kabiliyeti de hiçbir canlıda yoktur. Binler, milyonlar, milyarlar, trilyonlar, katrilyonlar insanlardan başka hiçbir canlının düşünmeyeceği rakamlardır. Bundan sonraki dersimizde Allahın varlığını akıl yoluyla anlamaya ve anlatmaya devam edeceğiz. (devam edecek) Bu haber 737 defa okunmuştur.
|
Sponsor AlanıSANATIN İÇİNDEN ;Sponsor Alanı |
|||||||||||||||
0cak - 2012 / Her Hakkı Saklıdır / Kaynak gösterilip, sitemizin ilgili sayfasına link verilerek alıntı yapılabilir.
Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir-Site ticari olmayıp, kütüre hizmet eder. |