| |||||||||||||||||
| |||||||||||||||||
Sponsor AlanıAnamur SEDİRAnamur SEDİR 1993-1994-Aralık 1993 1. Sayı-Ocak 1994 2. Sayı -Şubat 1994 3. Sayı -Mart 1994 4. Sayı -Mayıs 1994 5. Sayı SaatHİKÂYELERİmran AKSOY HikâyeleriAna MenüSponsor AlanıZiyaretçi Bilgileri
HAVA DURUMU |
BİR ÇIKINTILIK YAZISI03 Aral?k 2013, 17:47 BİR ÇIKINTILIK YAZISI Tarihiyle övünenler patates soğan gibidir; değerli kısımları hep toprak altındadır. Çıkıntılık nedir bilir misiniz bilmem. İnsanlar tatlı tatlı konuşurken ortaya pazarı karıştıracak bir laf atanlara “çıkıntı,” yaptığı işe de “çıkıntılık” denir. İşte ben bu yazıda böyle bir şey yapacağım. Biliyorum herkes bir şeyler söylüyor, herkes en iyi şeyleri söylediğini düşünüp mutlu oluyor, huzur buluyor. Hatta birbirimizi alkışladığımız da oluyor. Ama artık yetti gari! Dergilerde yazan arkadaşlarımın yazılarına bakıyorum, hemen hepsi geçmişe ağıtlar yakmakla meşgul. Ya Osmanlı dönemine ya da Atatürk dönemine. Bazen Menderes ve Özal dönemine özlemler dillendiriliyor. Ama hepsinin ortak bir özelliği var: Geçip gitmiş olması. Daha önce de dile getirdim sanırım. “Kaçış edebiyatı” denen bir olay var edebiyatta. Yazar veya şair ya geçmişe sığınarak, ya da başka ülkeleri (egzotik ülkeleri) yad ederek kendine içinde yaşadığı dünyadan farklı bir dünya oluşturur. Kendisinin oluşturduğu bu dünyada kendisi de öteki insanlar da çok mutludur. Ama bu durum hastalıklı bir durumdur. Geçmişe sığınarak asla yeni bir buluş yapılmamıştır. Tarihçilerimizin çoğu anlatır durur. Geçmişimizde Koçi Bey Risalesi adlı bir metin vardır. Bu metinde Koçi Bey padişaha, dönemin sıkıntılarından kurtulmak için ataları gibi davranmasını, onlar gibi adil olmasını, onlar gibi cengaver olmasını, ordu ile birlikte savaşa çıkmasını öğütler. Bizim dostlar da yüz yıl önce yaşamış Mehmet Akif’in reçetelerini bize sunuyorlar. Necip Fazıl’ın, Nurettin Topçu’nun, Süleyman Demirel’in, Alpaslan Türkeş’in. Gelecekle ilgili bir şeyler söyleyenler de öyle karanlık bir tablo çiziyorlar ki okuyan kişi intihar etmek istiyor. Eğer iktidara yakınsa tozpembe düşler görüyor, iktidara yakın değilse terör, yoksulluk ve bölünme, kısacası kâbuslar görüyor gelecekte. Ve bunların içinde muhafazakâr arkadaşlarımız olduğu gibi değişime ve dönüşüme inanmış arkadaşlarımız da var. Ben bu kişileri ileri doğru yürürken el fenerini geriye doğru tutan insanlara benzetiyorum. Ya da ileri doğru giden bir gemide geriye bakan koltuklara oturmuş insanlara. Çanakkale zaferinin yıldönümü oluyor, bütün yazanlar konuşanlar bir ay boyunca bunu işliyor. Ramazan ayı geliyor, herkes orucun faziletlerinden ahkâm kesiyor. Cumhuriyet bayramında Cumhuriyetle ilgili sade suya tirit bir araba söz ediliyor. Efendiler fütürizm(gelecekçilik) diye bir akım var. Bu akıma mensup insanlar geleceği aklın ve bilimin ışığında okumaya çalışıyorlar. İşleri fal bakmak değil, geleceğe yönelik öngörülerde bulunmak. Bu öngörüler her alanda olabilir. Siyasette, eğitimde, sağlıkta, hukukta, tarımda, ticarette… Kendi ailemizin, mahallemizin, kentimizin, bölgemizin ve ülkemizin geleceği hakkında öngörüler yapmak herkesin görevidir. Biz geleceği ne zaman konuşmaya başlayacağız Allah aşkına? Beş yıl sonra ülkemizin nereye gideceğini, kentimizde hangi sorunların çözülmüş, hangi yeni sorunların ortaya çıkmış olacağını sadece siyasetçiler mi düşünecek? Sadece üniversitelerin rektörleri mi düşünecek? Beyler onlar da dönüp size sormuyorlar mı? Ülkemizin geleceği sadece Abant’ta ve Kızılcahamam’da mı konuşulacak? Eğer böyle düşünüyorsanız, millet sizi niye okusun? Ben diyorum ki aydın olmanın bireye yüklediği bir sorumluluk vardır. Bu da geçmişe dönük geviş getirmekle değil, geleceğe dönük projeler üretmekle olur. Aksi halde siyasetçiler inisiyatifi alır ve sadece milleti değil bizi de koyun gibi güder. Aydın olmak gemide kaptan olmak gibidir. Ve geriye bakarak gemi yönetilirse er veya geç gemiyi bir kayaya çarpmak, bir fırtınada alabora etmek kaçınılmazdır. Unutmayalım muhafazakâr arkadaşlarımızın bile bir gözleri geleceğe bakmalıdır. Çünkü tarih bir hayal perdesinde ibarettir. Biz geçmişin dedikodusuyla ve boş övünmeleriyle uğraşırken öteki milletler uzayı paylaşma telaşında. Biz kendi kendimize övünürken öteki uluslar dünyanın paylaşılmamış kısımlarını paylaşıyor, arada sırada bizim ülkemize de pençe atıyorlar. SOMSÖZ: YARIN HERKES GELECEKLE İLGİLİ BİRER YAZI YAZIP GELECEK. ANLAŞILDI MI!.. TARİHİNİZ GÜZEL, BAKALIM VİZYONUNUZ NASIL… Hüseyin DENİZBu haber 1984 defa okunmuştur.
|
Sponsor AlanıSANATIN İÇİNDEN ;Sponsor Alanı |
|||||||||||||||
0cak - 2012 / Her Hakkı Saklıdır / Kaynak gösterilip, sitemizin ilgili sayfasına link verilerek alıntı yapılabilir.
Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir-Site ticari olmayıp, kütüre hizmet eder. |