| |||||||||||||||||
| |||||||||||||||||
Sponsor AlanıAnamur SEDİRAnamur SEDİR 1993-1994-Aralık 1993 1. Sayı-Ocak 1994 2. Sayı -Şubat 1994 3. Sayı -Mart 1994 4. Sayı -Mayıs 1994 5. Sayı SaatHİKÂYELERİmran AKSOY HikâyeleriAna MenüSponsor AlanıZiyaretçi Bilgileri
HAVA DURUMU |
KKTC'YE AMBARGOLAR KALKACAK MI?20 Nisan 2013, 23:56 KKTC’YE AMBARGOLAR KALKACAK MI? Kıbrıs yakın tarihine Kanlı Noel olarak geçen 21 Aralık 1963 sürecinden bu yana Kıbrıs Türkleri inanılmaz bir ambargo, kısıtlama ve tecrit stratejisi altında kıvranmakta. Bu konuda uygar Batı ve dünyanın patronu Sam Amca da 3 Maymunlar siyaseti gütmeye devam etmekte ve bu insanlık suçunu görmezden gelmektedir. Yıllarca mevzideki mücahide gider bahanesiyle battaniyeden çimentoya, ekmeklik undan kan ve ilaca kadar hayati öneme haiz ne varsa hepsini Kıbrıs Türklerinden mahrum eden zihniyet 20 Temmuz 1974 Barış Harekâtı sonrasında da aynı politikasını neredeyse aynı şekilde devam ettirmektedir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sanki Batı dünyası için sanal, olmayan, hayali ve ismi var cismi yok bir görüntüdedir. 1963’de cumhuriyet hakları elinden alınan, 1974’de Yunanistan destekli darbeci Nikos Sampson girişimiyle bir kere daha ölümle burun buruna gelen Kıbrıs Türkleri sanki mağdur değil de bütün bunların sorumlusuymuş gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. Batıda ortaya çıkan bu kaypak ve menfaat esaslı çıkarcı girişim maalesef yansımasını kendi ülkemizde de 1950’li yıllarda “Bizim Kıbrıs diye bir sorunumuz yoktur.” diyen devlet adamları, 2000’lerde de “Çözümsüzlük çözüm değildir.” sözünden hareketle Kıbrıs Türklerinin haklarını bakkaliye emtiası gibi algılayan bir zihniyetle devam ettirmiştir. Bugün 24 farklı ülkede temsilcilikleri bulunan; ancak sadece Türkiye tarafından tanına KKTC hep söylendiği üzere demokratik temayülleri, anayasal, sendikal hakları, sosyokültürel yapısı ve eğitim düzeyiyle Avrupa standartlarının çok üstünde bir çizgi taşımaktadır. 1959 Londra-Zürih antlaşmalarının amir hükümlerine aykırı olarak Rumları AB bünyesine alan ve şimdi hep birlikte batma tehlikesi yaşayan zihniyet ise ülkemizdeki kararsız tutum ve siyaset nedeniyle izolasyon, baskı ve ambargo uygulamasını devam ettirmektedir. Üniversitelerinde 94 ülkeden öğrencisi bulunan, İsrail ve İngiltere başta olmak üzere pek çok ülkeden turistlere hizmet veren KKTC maalesef “Tek millet, üç devlet” ilkesinin içindeki Azerbaycan tarafından dahi tanınmamaktadır. Kâğıt üzerinde ortaya çıkan bu duruma karşılık Kıbrıs Türk tıp adamlarından mühendislere, bilim insanlarından kültür adamlarına kadar farklı kategorilerde pek çok insan dünyanın hemen her yanında Kıbrıs Türklerinin varlığını hissettirmekte ve duyurmaya çalışmaktadır. Bu noktada lobicilik ve tanınıp tanınma konusunda neler yapılabileceği ön plana çıkmaktadır. Bugün Yeni Zelanda, Avustralya, Kanada, ABD, İngiltere ve Türkiye Kıbrıs Türklerinin yoğun olarak yaşadıkları ve toplumsal hayatta çok etkin oldukları ülkeler arasındadır. Kıbrıs Türk diasporasını derleyip toparlama yönünde girişimler ise başta eski devlet adamı ve bürokrat Vedat Çelik yönetimindeki KKTC Dış Türkler Vakfı olmak üzere çeşitli kuruluşlar tarafından idare edilmektedir. Bu ülkelerde Kıbrıs Türkleri artık işçi statüsünden işveren statüsüne gelmiş, toplumun hatırı sayılır bir tabakasını oluşturmuşlardır. Rus kara parasına güvenerek off-shore bankacılığıyla adayı kara para cennetine çeviren Rumların AB üyesi olduktan sonra yaşadıkları ekonomik kriz onları şapkalarını önlerine alıp düşünmeye sevk ederken Yunanistan ise çok daha kötü durumdadır ve İkinci Dünya Savaşı sürecindeki “Büyük Açlık/Megali Limos” dönemini yaşamaktadır. Türkiye’yi çevreleyen hemen bütün ülkelerin ekonomik sarsıntılar ve savaşlarla boğuştuğu göz önüne alınacak olursa 1.000 yılda bir ele geçecek böyle bir fırsat iyi değerlendirilmelidir. 7 Mart 2014 saat 12.30 itibarıyla 83 kilometrelik boru hattıyla Anamur’dan Kıbrıs’a akmaya başlayacak suyun sadece Kıbrıs Türklerini değil Rumları da kalkındıracağı, stratejik bir silah ve koz olarak kullanılacağı, KKTC’yi turizm ve tarım ülkesi yapacağı, artan suyun bazı komşu ülkelere (İsrail neden özür diledi sorusuna cevap belki de biraz burada gizlidir.) de verileceği düşünülecek olursa ambargoların kaldırılması yönünde adımlar müzakere, zorlama ve de facto durumlar yaratılarak atılmalıdır. Bu bağlamda 17-20 Nisan 2013 tarihinde Türkiye, KKTC, Afganistan, Pakistan, Azerbaycan, Kazakistan ve Kırgızistan’ın katılımıyla başlatılan Ekonomik ve Ticari İşbirliği (ETİ) Üniversiteler Spor Müsabakaları anlam kazanmıştır. Birliğe üye İran, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan’ın katılmadığı, KKTC’nin gözlemci üye statüsünde olduğu bu organizasyon kapsamında 7 ülkenin Lefkoşa’da toplanması ciddiye alınması gereken bir durumdur. Türkiye’deki kaos ortamında yazılı ve görsel yayın organlarının pek de ciddiye almadığı bu konu KKTC’nin izolasyonlardan kurtulma bağlamında surlarda açtığı önemli bir gedik olarak değerlendirilebilir. 20 Temmuz 2011 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti devleti başbakanının Lefkoşa’da yaptığı konuşmanın ardından boşa geçen yıllara hayıflanılsa da merhum Denktaş’ın göstermek için çırpındığı noktada buluşulması ve devlete sahip çıkılması yine de takdire şayan bir davranış olsa gerek. Umarız bu sağduyulu girişimler KKTC ve Türkiye’de sığ iç siyaset malzemesi yapılmaz. Bu konuya devam edeceğiz. Dostlukla kalın. Doç. Dr. Ulvi KESER Bu haber 2233 defa okunmuştur.
|
Sponsor AlanıSANATIN İÇİNDEN ;Sponsor Alanı |
|||||||||||||||
0cak - 2012 / Her Hakkı Saklıdır / Kaynak gösterilip, sitemizin ilgili sayfasına link verilerek alıntı yapılabilir.
Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir-Site ticari olmayıp, kütüre hizmet eder. |