anamursedir-anamur dergi
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

Sponsor Alanı

Anamur SEDİR

Anamur SEDİR 1993-1994

   -Aralık   1993  1. Sayı
   -Ocak    1994  2. Sayı
   -Şubat   1994  3. Sayı
   -Mart     1994  4. Sayı
   -Mayıs   1994  5. Sayı

MAKİ DERGİSİ

MAKİ DERGİSİ-105

Saat

Ana Menü

Sponsor Alanı

 

Ziyaretçi Bilgileri

»Aktif 13  
»Bugün 496  
»Toplam 14378437  
Sayın Ziyaretçimiz
»IP'niz | 3.15.228.21
» Bu sitemizi ziyaretiniz

HAVA DURUMU

ANAMUR

SAİT MOLLA, HEYET-İ NASİHALAR

Ulvi KESER

05 Nisan 2013, 18:01

Ulvi KESER

SAİT MOLLA, KIBRIS, GAFLET VE HEYET-İ NASİHALAR

Anadolu can alıp can vermektedir. Yedi düvel güzelim memleketi parçalamış, leş kargaları gibi saldırmışlar, İngiltere İstanbul’da, Fransa Fransız üniforması giydirdiği Ermenilerle Çukurova’da, İtalyanlar Antalya, Burdur, Isparta civarında, Yunanistan Batı Anadolu’da, Pontusçu Rumlar Karadeniz’de, Ermeniler Kafkas Cephesi ve güneyde kıyam, işgal, talan ve yağmaya devam ediyor. Anadolu aç, perişan, zavallı ve sahipsiz. Padişah, sadrazam ve şeyhülislam işgalcileri “misafir” kabul ediyor. 900 bin masum Türk/Müslüman insanın kanını içen Yunan işgal güçlerinin misafirliği Refik Halit Karay, Ali Kemal gibi “akil adamlar” vasıtasıyla anlatılıyor her yerde. Bazıları özgürlük istemiyor, esaret, tutsaklık, kölelik için çırpınıyor.

Bir araya gelip İngiliz Muhipleri (Dostları) Cemiyeti bile kurmuşlar. Başlarında Sait Molla denilen sözde bir din adamı var, perde gerisinde ise onu maaşa bağlamış Rahip Frew isimli bir İngiliz. Perde arkasındaki rahip Frew isimli bu İngiliz ajanının yönetiminde bulunan ve Arap çöllerinde Osmanlı padişahının hediyesi bir tüfekle(Bu silah halen Londra’da İngiliz Askeri Müzesi’ndedir.) onlarca masum Türk insanının kanını emen Arabistanlı Lawrence’ın İstanbul’daki arkadaşı Yzb. Bennett gibi sapkın İngiliz subaylarının (Sait Molla’nın bu sevgili dostlarının işgal altındaki İstanbul’da yetim, öksüz sabilere, sahipsiz erkek çocuklarına neler yaptıkları, hangi batakhanelerde hangi rezillikleri yaşadıklarını yazmaya bu satırlar utanır, dile gelemez. Meraklısı zahmet edip araştırsın ve memleketi kimlerin nasıl pazarladığı, nasıl soysuzlaştığını görsün lütfen.) kontrolü altında bulunan bu cemiyet düzenli ödeme yaptıkları ve maaşa bağladıkları Sait Molla gibi yerli işbirlikçiler vasıtasıyla Milli Mücadele faaliyetlerini baltalamaya çalışmakta, Nisan 1920 sonrasında bir anda ve aynı anda Anadolu coğrafyasının farklı bölgelerinde ortaya çıkan gerici isyanları ve ayaklanmaları planlamakta, kışkırtmakta ve insanları Kuvayı Milliye mücadelesine karşı galeyana getirmektedir.

Mustafa Kemal Atatürk’ün “Kin, Taassup, Hıyanet ve Cehalet” diye özetlediği soysuzlukların sonrasında ve cumhuriyetin ilanıyla birlikte ülkeyi terk etmek zorunda kalan kişiler arasında belki de en tehlikelisi ve en sinsisi ise Kıbrıs adasına gelen Sait Molla’dır ve burada da rahat durmayarak önce Yunanistan’da çıkartılan cumhuriyet düşmanı İtila gazetesini pazarlamaya kalkışır, ardından da Atatürk devrimlerini Kıbrıs Türklerinin ruhunda zayıflatmaya kalkar. Aynı dönemde İngilizlerin Kıbrıs Türklerine yönelik Türklük bilinci yerine İslam bilinci yerleştirme gayretleri, Türk Lisesi’nin ismini İslam Lisesi olarak değiştirmesi, şapka yerine fes giyilmesini istemesi ve bu yolda zorlamalara başlaması, medreseli sarıklı hocaların da insanları aynı yönde baskı altına almaları da bu dönemde Kıbrıs’ta sıkça karşılaşılan manzaralardandır.

        Tam da bu noktada karşımıza Mehmet Remzi Okan gibi vatansever, kalemini kıran; ancak satmayan bir Kıbrıs Türk’ü ve gazetesi Söz çıkacaktır. Devrimlerini sulandırmak, Yunan işbirlikçilerinin ve Anadolu kaçkınlarının olumsuz propagandalarına karşı koymak da işte bu gazetenin yoğun olarak üzerinde durduğu konular arasındadır. “Frenklere benzemek korkusu ile şapka giymekten sakınmaya lüzum kalmamıştır.” diyen M. Remzi Okan örneğin buna karşı çıkan yobazlara da sert tepki gösterir. M. Remzi Okan’ın bu anlamda en sert tepki gösterdiği kişi ise Milli Mücadele’nin devam ettiği dönemde Halide Edip Adıvar’dan Adnan Adıvar’a kadar pek çok aydının da –maalesef- üyesi olduğu, başta Sadrazam (yani dönemin başbakanı) Damat Ferit Paşa, son padişah (yani devletin en üst düzey sorumlusu, sahibi, amiri, yöneticisi ve maalesef İngiliz Malaya zırhlısıyla bu memleketten kaçan) Vahdettin ve saray ileri gelenlerinin de destekledikleri İngiliz Muhipleri Cemiyeti isimli son derece zararlı ve tehlikeli cemiyetin üyesi olan Sait Molla’dır.
 

Bu dönemde Lefkoşa’da karşımıza çıkan ve Mehmet Remzi Okan ve gazetesi Söz aleyhine dava açan kişi ise İngiliz Muhipleri Cemiyeti üyesi ve Yüzellilikler olarak bilinen gruptan olduğu için sınır dışı edilip Kıbrıs’a kaçan Sait Molla’nın avukatı Baron Amerya’dır. Baron Amerya aynı zamanda gazeteci M. Remzi Okan’ın kapı komşusudur. Mehmet Remzi Okan’ın Sait Molla aleyhinde kaleme aldığı “İçimizde Müfsitler Var, Dikkat” başlıklı yazısıyla ve bu yazıda Sait Molla için kullandığı “Yılan gibi bağrını sürüyerek gelen bir firari” ifadesiyle ilgili olarak “Müfsit Yayınlar Yasası” kapsamında açılan davada İngiliz mahkemesi M. Remzi Okan’ı bu kişinin firari değil bir siyasi sığınmacı olduğunu belirterek hakaret suçlamasıyla iki ay hapse mahkûm eder. Sait Molla’nın çevirdiği fırıldaklara göz yummanın mümkün olmadığını belirten M. Remzi Okan bu şahsın Kıbrıs Türk toplumunu aldatmaya ve aklını çelmeye yönelik girişimlerde bulunduğunu ve Yunanlar lehine casusluk yaptığını da belirtir. Esasında son derece sinsi bir siyaset takip etmekte olan İngiliz idaresi bu olayda da aynı tavrını sürdürmüş ve yayın hayatına başladığı andan itibaren Kemalist bir üslup takınan ve bütün zorlamalara, baskılara ve kısıtlamalara rağmen çizgisinden sapmayan M. Remzi Okan’ı susturmanın yolunu kısa süreli de olsa bu şekilde bulmuştur.

Kıbrıs Türk basın tarihinde ilk defa olarak bir Türk gazetecinin düşünce suçlarına bağlı olarak mahkûmiyet aldığı ve yazmaktan alıkonulduğu bu olay gazetecilik adına da tam anlamıyla bir yüz karasıdır. 4 Temmuz 1926 günü Girne kalesine gönderilen Mehmet Remzi Okan’ın ardından gazetesi de 21 Temmuz 1926 gününe kadar üç hafta kapanmak zorunda kalır. Ayrıca Baron Amerya, gazeteye haciz koydurmak ve mağduru köşeye sıkıştırmak amacıyla çok yüksek bir tazminat da talep eder.

M. Remzi Okan’ın 4 Eylül 1926 tarihine kadar hapishanede bulunduğu bu süreçte avukat M. Fehmi Bey ve Hamit Orundalızade gazeteyi idare etmektedir ve istenilen tazminatın ödenmesi sonrasında gazete tekrar yayın hayatına başlar. Anadolu’da ihanetle başlayan, memleketi sapık İngiliz askerlerine ve ruhunu şeytana satmış rahiplere pazarlayan bir zihniyetin Türk kimliğinin bulunduğu Kıbrıs adasındaki peşkeş girişimlerinden bir kesit karşınızda. 93 yıl geçmiş üzerinden ama dikkat, tarih fotokopi makinesi değildir. İbret almak, ders çıkarmak gerekir. Aksi takdirde…

Dostlukla kalın.

Doç. Dr. Ulvi KESER

Bu haber 2178 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit
    CAMİYE DE ÖĞRETMEN20 Aral?k 2024

Sponsor Alanı

Sponsor Alanı

 

ANKET

ANAMUR OKULLARINDA SERBEST KIYAFET UYGULANSIN MI?




Tüm Anketler

0cak - 2012 / Her Hakkı Saklıdır / Kaynak gösterilip, sitemizin ilgili sayfasına link verilerek alıntı yapılabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir-Site ticari olmayıp, kütüre hizmet eder.
RSS Kaynağı | Anasayfa | İletişim

(c)2012 Anamur Sedir