| |||||||||||||||||
| |||||||||||||||||
Sponsor AlanıAnamur SEDİRAnamur SEDİR 1993-1994-Aralık 1993 1. Sayı-Ocak 1994 2. Sayı -Şubat 1994 3. Sayı -Mart 1994 4. Sayı -Mayıs 1994 5. Sayı SaatHİKÂYELERİmran AKSOY HikâyeleriAna MenüSponsor AlanıZiyaretçi Bilgileri
HAVA DURUMU |
AKDENİZ'DE ISINAN SULAR10 ?ubat 2014, 21:56 AKDENİZ’DE ISINAN SULAR VE DAR ALANDA KISA PASLAŞMALAR Akdeniz’de bir kere daha sular durulmuyor ve maalesef bir kere daha gerek Türkiye’nin gerekse Kıbrıs Türklerinin başına yeni bir çorap örme girişimi ağırdan ve derinden işleme konmuş gibi görünüyor. Öncelikle neler olup bittiğine kısaca bir göz atalım. BM Genel Sekreteri Ban ki Moon’un Kıbrıs Özel Temsilcisi kangurular ülkesi Avustralya’dan gelme elemanı Alexander Downer’ın da miyadı yavaştan dolmuş gibi görülüyor. Amerika Birleşik Devletleri çıkışlı bazı kulis faaliyetleri Downer’ın Kıbrıs konusundaki başarısızlığı, çözüm ve sonuç odaklı çalışamaması, tarafları (Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk tarafı) asgari müştereklerde buluşturamaması gibi sebeplerle AB çevrelerinde ciddi anlamda hırpalıyor. Downer’ın görev süresinin dolmaya başlaması, Özel Temsilci’nin kafasının karışık olması ve ülkesinin Londra Büyükelçiliği görevine gidip gitmeme tereddütleri arasında Downer son Kıbrıs ziyaretinin ardından eve “bavulu boş dönmekle”, yani elleri boş dönmekle suçlanırken Kıbrıs açıklarına alınırken bir diğer BM Kıbrıs Özel Temsilcisi Lisa Buttenheim ise Nikos Anastasiadis ile Derviş Eroğlu’nu Lefkoşa’da ara bölgede müzakerelere çoktan çağırdı bile. Öte yandan bu görev için ideal adayın ABD’nin Güney Kıbrıs’taki Büyükelçisi John Keonig’in biçilmiş kaftan olduğu ileri sürülür ve bu bilgi pompalanırken ABD Dışişleri Bakanlığı Avrupa ve Avrasya İşlerinden Sorumlu Bakan Yardımcısı Victoria Nuland ise bir dizi ziyaretlerde bulunmak üzere Kıbrıs adasına da gelir. Amerikalıların aniden ve baskın basanındır türünden bu Kıbrıs sevdası hayra alamet değildir ve ciddi tehlike sinyalleri vermektedir. ABD’nin son dönemde artan bu Kıbrıs ilgisi ve özellikle Kıbrıs Türkleriyle Türkiye’yi köşeye sıkıştıracak stratejik manevraları ise ciddi anlamda baş ağrıtacak türden. ABD’de özellikle Rum ve Yunan asıllı bazı grupların Türkiye’nin 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında sözde Amerikan silahları kullandığı gerekçesiyle Türkiye’yi mahkemeye verdiği ve bazı “malum” çevrelerce desteklenen bu girişime destek verenlerin sayısının 1.000’leri aştığı göz önüne alınacak olursa hukuki olarak Kıbrıs sorununun bir yerlerinde yer almaya çalışan Amerikalıların son dönemdeki yaklaşımı daha iyi anlaşılır. Ayrıca uzun süredir Akdeniz’de NATO için sözde kalıcı ve sağlam bir üs kurmaya çalışan ABD’nin bu askeri üssü doğaldır ki kendi stratejik menfaatleri için arzuladığı da zaten herkesin bildiği bir sırdan başka bir şey değildir. Özellikle son günlerde Doğu Akdeniz eksenli olarak ABD-Yunanistan-Güney Kıbrıs Rum Yönetimi-İsrail dörtlüsünün yeni kumpaslar peşinde koştuğu, “mahşerin dört atlasının” öncelikle bu bölgede bulunduğu bilinen hidrokarbon (doğalgaz) ve petrolün çıkartılmasıyla ilgili altyapının kurulması, bu noktada parsanın ABD şirketlerince yenilmesi, ardından depolanması ve Avrupa’ya nakli konusunda ince taktikler geliştirdikleri de biliniyor. Böylece Rumların petrol ve doğalgazı Türkiye üzerinden nakletme dışında alternatifleri yok tezi de çürütülmüş ve Türkiye’ye de sadece havagazı değil Akdeniz havası düşmüş oluyor. Ayrıca Avrupa’ya getirilen bu enerjinin pazarlanması aşamasında ise Avrupa’nın efendisi Rusya’nın da tekeli bir anda kırılmış oluyor ve “Dörtlü Çete” bir taşla epeyi bir kuş avlamış oluyorlar. Ayrıca Doğu Akdeniz’de oluşturulan bu askeri güçle Rusya-İran-Çin paktına da set çekilirken uzak ve buz dağının ardında Türkiye’nin bölgedeki deniz gücü de ciddi biçimde hırpalanmış oluyor. Şeytanın avukatlığı yapılacak olursa Türkiye’de uzunca bir zamandır ve özellikle Deniz Kuvvetleri Komutanlığı üzerine oynanan oyunların bir ayağı böylece açığa çıkartılmış olacaktır. “Dörtlü Çete” ve özellikle elebaşıları ABD ise adanın güneyinde Limasol ve Baf bölgelerini gözüne kestirmiş durumdadır. Baf bölgesinde kalıcı bir hava üssü, Limasol’da ise ciddi bir deniz gücü konuşlandırmak düşüncesi uzun zamandır dillendirilmektedir. Son olarak Antalya açıklarında ve Türk deniz yetki sahası içinde Kıbrıs Rumları adına bir takım çalışmalarda bulunan Norveç bandıralı M/V Princess adlı bir sismik araştırma gemisinin Türk Deniz Kuvvetleri’ne bağlı TCG Giresun (F-491) gemisi tarafından bölgeden uzaklaştırılması da Amerikalı dostlarımızı epeyi rahatsız etmiş olacak ki bu hafta sessiz sedasız Türkiye’yi uyarmayı ve bölgede tansiyonu arttırıcı hareketlerden kaçınma uyarısında bulunmayı da ihmal etmediler. Kapalı kapılar ardında bir şeyler dönüyor ve bu canımızı ciddi acıtacak. Anlayana. Prof. Dr. Ulvi KESER Bu haber 1881 defa okunmuştur.
|
Sponsor AlanıSANATIN İÇİNDEN ;Sponsor Alanı |
|||||||||||||||
0cak - 2012 / Her Hakkı Saklıdır / Kaynak gösterilip, sitemizin ilgili sayfasına link verilerek alıntı yapılabilir.
Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir-Site ticari olmayıp, kütüre hizmet eder. |