![]() | |||||||||||||||||
| |||||||||||||||||
| |||||||||||||||||
Sponsor Alanı![]() Anamur SEDİRAnamur SEDİR 1993-1994-Aralık 1993 1. Sayı-Ocak 1994 2. Sayı -Şubat 1994 3. Sayı -Mart 1994 4. Sayı -Mayıs 1994 5. Sayı SaatHİKÂYELER![]() İmran AKSOY HikâyeleriAna MenüSponsor Alanı![]() Ziyaretçi Bilgileri
HAVA DURUMU |
BAYRAM; SESSİZ SEDASIZ![]() 22 Temmuz 2013, 10:05 BAYRAM; SESSİZ SEDASIZ 20 Temmuz 1974’ün üzerinden dile kolay tam 39 yıl geçti. Kıbrıs adasının 307 yıllık Osmanlı hâkimiyetinin ardından 1878 yılında İngiltere tarafından gasp edilmesi ve sözde kiralanması esasında İngiltere ve peyklerinin stratejik güvenlik hatlarını Balkanlar, Karadeniz ve Kafkasya üzerinden Akdeniz’e çekmesiyle doğrudan ilintili bir husustur. Bugün itibarıyla İngiltere’nin adadaki iki özerk askeri üssünü elden çıkartma düşüncesinde olmaması, Amerikalıların deniz piyadeleri, yani marinlerinin burada konuşlanması, dünyanın en büyük ve gelişmiş telekulak sistemi Echelon’un bu adada bulunması da bunun açık bir göstergesidir. Biz tekrar adaya ve Kıbrıs Türklerine dönecek olursak Yunanların bitmek tükenmek bilmeyen Megali İdea düşünceleri yanında Rumların Enosis, adanın Yunanlaştırılması çabaları da 1960 yılında Rumlarla Kıbrıslı Türklerin taraf olmasıyla kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti devletini uzun ve sağlıklı yaşamaktan alı koyar ve bu devlet sadece 3 yıl sonra, 21 Aralık 1963 tarihinde Rumların kanlı Akritas Planı çerçevesinde adadaki bütün Türkleri katletmeye yönelik Kanlı Noel saldırılarıyla ömrünü tamamlar. İşte o günden itibaren adada Kıbrıs Türkleri için acı dolu sayfalar bir kere daha açılır. Sonrası açlık, göç ezgisi, esaret yılgınlığı, doğup büyüdükleri topraklardan hüzünlü ayrılışlar, Kızılay çadırlarında hayatta kalma mücadelesi, kan, gözyaşı ve zulüm dolu yıllar olarak tarihe geçer. Bütün dünyanın gözü önünde Kıbrıs Türkleri tecrit edilir, asimile edilir, yok sayılır, yok edilmeleri için müthiş ve sinsi planlar hazırlanır. Başpiskopos ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı Makarios’un koltuğun tadını alması, bir yandan Ortodoks kilisenin en üst lideri olarak, öte yandan devletin en üst makamı olarak saltanat sürme emelleri çerçevesinde Enosis düşüncesinden kaymalara girişmesi ise 1967’den beri Yunanistan’ı yöneten faşist Albaylar Cuntası için pek de hayra alamet bir durum olmaz. Makarios bir yandan Atina’nın telkinleri ve talimatları dışına çıkarken öte yandan Mısır’dan Çekoslovakya’ya pek çok ülkeden çılgınca silah almaya, kendi ordusunu kurmaya ve iktidarın tadını çıkarmaya çalışır. Bu durum 15 Temmuz 1974 gününe kadar devam edecektir ve Atina’nın tetikçisi, insan kasabı Nikos Sampson aldığı talimatla Makarios’a karşı de facto bir darbe girişiminde bulunur ve kendisini de cumhurbaşkanı ilan eder. Türkiye’nin garantör devlet olarak Yunanistan ve İngiltere’ye yaptığı müracaatlar ise 1963, 1964 ve 1967 sürecinde de aynı şeyler yaşandığı inancıyla bu ülkeler tarafından ciddiye alınmaz ve Türkiye garantör devlet olarak ve meşru müdahale hakkını kullanarak adaya 20 Temmuz 1974 tarihinde çıkarma harekâtında bulunur. Böylece Kıbrıs Türklerinin neredeyse 1878’den bu yana devam eden 96 yıllık özgürlük mücadelesi taçlandırılır ve özgürlük gelir adanın kuzeyine. Yıllar boyunca can, mal ve namus güvenliği için direnen, Türkiye’nin müdahil olmadığı yıllarda kendi yağıyla kavrulan Kıbrıs Türkleri önce Kıbrıs Türk Federe Devleti, ardından Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni kurarlar 15 Kasım 1983 tarihinde. İşte bu özgürlük bayramının 39. yılı Türk basın-yayın organlarında neredeyse hiç haber yapılmadı. Klasik ve zorlama birkaç çelenk koyma töreni dışında güzel yurdum bu bayramı hatırlamazken KKTC’de de resmi ve sadece protokolün katıldığı tören dışında neredeyse hiçbir etkinlik yapılmadı. Cumhurbaşkanının resepsiyonu, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın akrobasi timinin uçuşları ve birkaç TV programı (Ada TV’de gazilerle yapılan görüşmeler, BRT’de bir belgesel, Mesut Günsev’in çıkartma harekâtının kahramanlarından Neşet İkiz’le yaptığı söyleşi gibi) dışında yok sayıldı bu güzel ve özel esaretten kurtuluş bayramı acıdır ki yavru vatanda da. Son üç dönemdir süreci tamamlayamadan seçime gitmek zorunda kalan KKTC Cumhuriyet Meclisi ve siyasi partiler bir kere daha seçim atmosferine girmiş ve bütün yoğunluklarını bu seçimlere vermişken arada kaynayıverdi 20 Temmuz neredeyse. Haydi bir elin parmakları kadar az da olsa bazıları adada Türk askerini işgalci olarak değerlendiriyor ve bayramı şüphesiz ki yok sayıp kabul ediyor. Peki, bu manevi değerlere sahip çıkması gerekenler neredeler acaba? Hoş Kıbrıs adasının nerede olduğu sorulan bir vatandaşın “Ben orada askerlik yaptım. Kıbrıs adası Saroz Körfezi’ndedir.” yaklaşımı esasında bizim düne ne kadar sahip çıktığımızın da göstergesi olsa gerek. Dünü bilmez ve sahiplenmezseniz yarınınız elinizden alınıverir bir anda. Tıpkı Kıbrıs Türklerine (ve dahi Rumlara) sorulmadan Doğu Akdeniz’de geleceğe yönelik yeni ve sinsi stratejilerin planlanmaya başlaması, hidrokarbon, petrol ve su gibi kaçınılmaz savaş nedeni değerlerin üretim, depolama, taşıma ve satış bağlamında ada insanlarının neredeyse yok sayılması gibi. Siz ağaçla (yani KKTC’ye TOMA alalım mı gibi örneğin.) uğraşırken orman (yani yeraltı kaynaklarınız, suyunuz, ormanlarınız, kumunuz, sanayiniz, ekonominiz) elden gidiverir apansız. Doç. Dr. Ulvi KESER Bu haber 1847 defa okunmuştur.
|
Sponsor AlanıSANATIN İÇİNDEN ;Sponsor Alanı![]() |
|||||||||||||||
0cak - 2012 / Her Hakkı Saklıdır / Kaynak gösterilip, sitemizin ilgili sayfasına link verilerek alıntı yapılabilir.
Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir-Site ticari olmayıp, kütüre hizmet eder. |