| |||||||||||||||||
| |||||||||||||||||
Sponsor AlanıAnamur SEDİRAnamur SEDİR 1993-1994-Aralık 1993 1. Sayı-Ocak 1994 2. Sayı -Şubat 1994 3. Sayı -Mart 1994 4. Sayı -Mayıs 1994 5. Sayı SaatHİKÂYELERİmran AKSOY HikâyeleriAna MenüSponsor AlanıZiyaretçi Bilgileri
HAVA DURUMU |
HAYATIMIZA YÖN VEREN DİLİN MARİFETLERİ24 A?ustos 2016, 21:02 HAYATIMIZA YÖN VEREN DİLİN MARİFETLERİDil insanların fikirlerini, duygularını ve isteklerini konuşarak veya yazarak anlatmaya yarayan sözlerin tamamı. Besinlerin tadını almaya, yutmamıza yardımcı, konuşmamızı sağlayan organımız.Dilimizle ilgili deyimlerimiz de vardır:Dil dökmek.Dili ballı,Dili bir karış,Dil tutukluğu,Dil yarası,Dili tutulmak,Dilin ucuna gelme,Dilini yutmak.Dillere destan,Dilden dile dolaşmak,Dilin kemiği yok,Ağzında dili yok,Dile düşmek,Dile dolamak,Dile getirmek,Dilde tüy bitmek,Dil uzatmak,Lal olmak.Eski evlerde kapıların dile benzeyen hareketli bir kısmı vardır, onunla açılır kapanır. Çoğu aletlerde çoğu zaman hareketli, uzunca, yassı kısımları vardır. Terazi dili gibi.Hayat bir kere yaşanır. İyiliklerle, kötülüklerle yaşam kavgası vererek sürer gider.Yaşam kavgasından karlı çıkmak da var, bir yere varamamakta var.Sakin, hazımlı, olayları iyi tahlil ederek, arkasını, önünü uzmanca hesaplamak akilânecedir.Hırçınlıklar, olumsuz düşünceler felaketin başlangıcıdırlar.Küçük kıvılcımlar büyük yangınları başlatır. Hiçbir olayda kıvılcımı ateşleyen değil söndüren olmak insani bir değerdir.Hoşumuza giden bir ayakkabı alırız, ayağımızı vurur, kanatır ama biz onu giymeye devam ederiz. Çünkü onu çok beğenerek aldık ve bir bedel ödedik. İşte hayatımız da bu ayakkabı gibi: bazen eşimiz, çocuğumuz, iş arkadaşlarımız, rahatsızlık veren komşularımız daha sayamayacağız kadar çok şeyler vardır.Öfkelerimiz iç dünyamızı yansıtan içimizdeki beni dışarı çıkaran kuvvetli bir duygudur.Karakterimizin artezyen suyu gibi dışarı kuvvetle fışkırarak ve bazen zararlı olabilen duygu patlamasıdır.Öfkeyi kontrol edebilmek her insanın meziyeti değildir. Ama mutlaka kontrollü olmaya özen gösterilmeli, çalışılmalıdır.Öfke bir afet gibidir. Düşünün, hayal edin sel: dağlardan aşağı inen o azgın, çamurlu su. Önüne ne gelirse yıkıyor, gücünün yettiğini önüne katıp sürüklüyor, ağaçları, evleri, duvarlar ve kaybedilen canlar.Bağlarda, bostanlarda durum hazin.Öfkeyi yaşayanlar da farklı değil, birçok değerlerini kaybediyor. Yuvalarını, evlatlarını, ana babalarını dostlarını, itibarlarını ziyan ediyorlar.Belki pişman oluyorlar ama: DÖKÜLEN SÜT TOPLANMIYOR.Küçük hesaplar büyük hesaplara ulaşamamanın tek nedenidir. Kendimizi detaylı düşünerek ikna etmeliyiz.Zararı yapmadan geri dönmeyi, neyi yaparsam karlıyım neyi yaparsam zararlıyım iyi karar vermek, kelimeleri yerinde kullanarak ne kendimizi nede çevremizi zora sokmamalıyız.Ağzımızdan çıkan sözler çıktıktan sonra bizim kontrolümüzde değildir.İnsanların bazıları, daha doğrusu nifakçılar; iyi görünmek ( halk dilinde buna iyicelenmek denir ) için kendi söyleyeceğini başkasının ağzı ile ifade ederek, hani ateşe odun atmak derler ya; ortalığı karıştırırlar.İnsanları kazanmak kaybetmekten zordur. Dost olmak yılları alır, kaybetmek çok kısa bir zaman diliminde vuku bulur.Stratejik bir organımız olan dili yerinde zamanında kullanmamak bizi yerle yeksan eder, yerinde olursa da ululaşırız.Bizi alıp götürüp Alp Dağların da çiçek de toplatır, ayaklara ayakkabı da yapar.İfadelerin hesabı iyi yapılmalıdır. Üste çıkabilmek için savaşa gider gibi ucuz, anlamsız kelimelerle insanların karşısına çıkmayalım.Hata hatayı getirir. Elimiz de telafisi zor sonuçlar kalabilir.Lokantaya giden bir müşteri garsonu çağırır , ne yemek olduğunu sorar .Garson:-Ne istemiştiniz? diye sorar.Müşteri:-Dil, der.Garson:-Neden dil? der.Müşteri:-Dili hem çok severim, hem de hiç sevmem .Garson:-Sebebi nedir?Müşteri:-Çünkü insanı ‘VEZİR EDEN DE REZİL EDEN DE DİLİDİR,*Dilimizle düşer, itelenir, kötülenir, başımız derde girer.*Onunla değer, itibar bulur, sevilir, sosyal hayatta yerimiz bir başka olur. Toplum sessizce bireylerine karne yazar. Bu karne şahsa mahsustur. Hiç kimse yakınının karnesinden nemalanmaz.-Hatice Hanım ne kocasına ne çocuklarına benzer.-Hüseyin Bey’e kıymet yetmez ama çocukları ve hanımı beş para etmez.Demek oluyor ki; kimse kimseyi etkilemeden değer buluyor.Kimisi kendini o kadar ucuzlatır ki, toplum böylesine;-Yazık ailesine, tahsiline, terbiyesine der.Bazıları toplum değerlerini hiçe sayar.-Ben etraf ne dermiş diye hareket etmem, bildiğimi yaparım, bana ne elden. Diyerek kendini savunur.Unutulmamalı ki çevreden çekinmeyen (HER TERBİYE DIŞI HAREKETİ YAPAR).İşte kırılma noktası burasıdır. Ucuzluktur, basitliktir.Kaliteli olabilmek her kişinin yapabileceği iş değildir.Kaliteli ne demek? Toplumun değerlerine değer verip, reddettiği fiillerden uzak durmak, zehirlenmelere panzehir görevini üstlenmektir.Fet edemediğin, giremediğin gönül senin değildir.Kalpleri güneş kadar sıcak, dili ballar gibi tatlı, gönülleri şen, arılar, kelebekler, kuşlar kadar hür yaşayan, nefesleri ile insanlara ferahlık veren, dost ve yarenler içinde dünyamızı yaşayabilme dileklerinle...Fatma ÖZDENİZAğustos -2016Bu haber 1567 defa okunmuştur.
|
Sponsor AlanıSANATIN İÇİNDEN ;Sponsor Alanı |
|||||||||||||||
0cak - 2012 / Her Hakkı Saklıdır / Kaynak gösterilip, sitemizin ilgili sayfasına link verilerek alıntı yapılabilir.
Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir-Site ticari olmayıp, kütüre hizmet eder. |