| |||||||||||||||||
| |||||||||||||||||
Sponsor AlanıAnamur SEDİRAnamur SEDİR 1993-1994-Aralık 1993 1. Sayı-Ocak 1994 2. Sayı -Şubat 1994 3. Sayı -Mart 1994 4. Sayı -Mayıs 1994 5. Sayı SaatHİKÂYELERİmran AKSOY HikâyeleriAna MenüSponsor AlanıZiyaretçi Bilgileri
HAVA DURUMU |
İLGİ-ALAKA01 May?s 2016, 23:04 İLGİ İlgi: İki şey arasındaki alaka, bağ, bağlılık. Alaka ile ilgi eş anlamlıdır. Aynı zamanda gönül bağıdır. İlgilenmek, ilgisini çekmek: bir şeye karşı ilgi duymak. Aksi ise ilgilenmemek, ilgisizlik, ilgi duymama, ilgisini çekmeme, alakasızlık. O kadar kapsamlı bir alan ki neresinden başlasam diye düşünüyorum. İlgi, sevgi gözle görülmez, kalbe hitap eden bir duygudur. Bedeli de henüz ispatlanmamış, manevi bir değerdir, ilgi ile ispatlanır. Her canlının ihtiyacıdır. Derecelendirme, takdir etme kişiye göre değişir. Sevdiklerimiz için bazen ölüm bir hiçtir. En büyük değer sevdiklerimizdir. Yalnız kalmayı arzuladığımız da bile sevdiğimizi yanımızda isteriz. Sevgi, ilgi güç ve güven kaynağıdır. Ulvi bir duygudur, insanı yüceltir. Madden ve manen belirli yerlere gelebilmenin yoludur. Ben iyiyim demekle iyi olunmaz. Tavırlarımız, konuşmalarımız, iyi, kötü duygularımızı gösterme yöntemlerimiz bizi ele verir.
Maneviyatımız, insanı sevdiğimiz kadardır. Hem bizi Yaradan’ın yanında hem toplumda yerimiz, katımız, mevkimiz bununla belirlenir. Kavgacı her sözü, ilişkiyi normal olmayan yerlere getirmek, yanlışa yanlışla cevap vermek hataların en büyüğüdür. İstenmeyen dramlar, pişmanlıkları peşinden getiren olaylar küçücük hatalardandır, unutulmamalı. “KANI KANLA DEĞİL SU İLE YURLAR” atasözü bunu güzel izah etmiştir. İlgiyi birazda sorumluluk ve yükümlülük olarak nitelemeliyiz. Yaşadığımız evimizden, ailemizden başlarsak; ilgi bu noktada sevgidir. Sevilmeyen, ilgilenilmeyen yerde sıcaklık yoktur. İlgi insanı canlandıran, durağan halde iken hareketlendiren, içinde kapkara duygular hissederken birdenbire yüreğine güneş ısısı ve aydınlığını getiren bir duygudur. Evinin tertibi, düzeni, temizliği, eksikleri ile alakalanmak mutlu bir aile ortamı sağlar. Düzenli ev ortamları aile fertlerinin başarısını ve sağlığını etkiler. Düzenli bir ailenin babası işinde başarılı ve sağlıklıdır. Aynı şekilde çocukların sağlıklı, psikolojileri düzgün ve gelecekleri aydınlıktır. İyi bir istikbal sahibi olmasını, hayata sıkı sıkıya bağlanıp toplum içinde sağlıklı iletişim kurmalarını arzu ettiğimiz yavrularımıza ilgimizi ölçülü şekilde vermeli ve göstermeli. Onlara güven vermeli. Davranışlarımızla da örnek olmalı büyükler. “ANASINA BAK KIZINI KENARINA BAK BEZİNİ AL” demiş atalar. Ailede annenin rolü büyüktür. Anne aile topluluğunun sigortasıdır. Olayları olumlu olumsuz ortamlara getirmek, birliği dirliği sağlamak gibi. En elektrikli ortamlarda annenin devreye girmesi; yağmur, fırtına varken birdenbire güneş açıp gök kuşağının görülmesi gibidir. Anne ilgisi her kâbuslu rüyadan sonra bizi saran kucaklayandır. İlgimizi, alakamızı çekmeyen konularda başarımız asla olmaz. Dünyamızın bir matematiği, bir resmi vardır. İçinde yaşadığımız toplumun kuralları, devletimizin kanunları, nizamları vardır. Bunlara uymazsak asla başarılı olamayız. Çöplerimizi çöp kutusuna atarken içine değil de dışına atarsak; önce mahallemiz, köyümüz, şehrimiz dolayısıyla memleketimiz kirlenir, mikroplar ürer, sağlığımızı tehdit eder ve yaşam kalitemiz aşağı çekilmiş olur. Saksımıza çok beğendiğimiz bir çiçek eksek. Su vermesek kurur, gübrelemez isek gelişmez, biz o güzelliğini göremeyiz. Hâlbuki onunla sevgi ile ilgilenip kuruyan yapraklarını okşar gibi temizleyip özen gösterirsek; gösterişli etrafına mis kokuları ile enerji yayar. Her insan bu çiçekten ekmek ister. Emek verilen her çalışma çok zaman olumlu dönüşüm yapar, şahsımıza ve dünyamıza. Kime nasıl davranırsak mutlaka karşılığını alırız. Her olumlu hareket geleceği etkiler. Olumlu, yapıcı, olgun, hazımlı insanlarla herkes arkadaş, akraba olmak ister. Hatta komşu olmayı yeğler. İlgi güvendir, güven duygusu insanları güçlendirir. Güçlü insanların da atlatamayacağı badire yoktur. Her ilgiye de hemen inanmak doğru değildir. Hiç kimse kötü yüzünü göstermez. Tatlı servisi yapar gibi hoş görünür. Burada farkında lığımızı iyi kullanmalıyız. Yanıltıcı şahsi menfaatlerimize, çıkarlarımıza yenilmemeliyiz. Her ilacın her hastalığa deva olmadığı yan etkisinin bulunduğu bilincinde olduğumuz gibi ilgi ve alakaların da altında yatanları, arkasından gelecekleri elden geldiğince düşünmelidir. İşi bitene kadar ilgi kurup sonrasında vefayı rafa kaldıranlar insanlık dersini eksik almış, aldı ise de nasiplenmemişlerdir. Dolandırıcıların, duygu sömürücülerin yaptığı gibi. Çevremizle olumlu şekilde ilgilendikçe yüceliriz. Komşumuzun yardımına koşmak ulvi bir duygudur. Kimsesiz, yoksul, yaşlı kimselere insani duygularla yardımcı olmak yüce bir harekettir. Öyle garibanlar var ki; oğlu, kızı ilgilenmiyor, ama Allah O’na öyle bir komşu vermiş ki; banyosunu yaptırıyor, yemeklerinde, kılık kıyafetinde, gücünün yettiğince her ihtiyacını karşılamada yardımcı oluyor. Ne mutlu böyle iyilikleri yapabilene. Büyük yerleşim yerlerimizde (medeniyet canavarının insanlığı yediği yerler) diyorum, bu tür güzellikleri görmek çok zor. Komşu komşuyu tanımıyor, selam vermiyor, günaydını komşusuna çok görüyor. Komşusunun ölümünden, eleminden haberi yok. Adı ne, nereli, ne iş yapıyor, nerede çalışıyor? Apartmanda bilen yok. Hâlbuki yüce inancımıza göre (komşu ana baba gibidir.) Komşusu açken tok yatılmaz, nerde o nadide insani duygular? Hâlbuki başımıza kötü felaket gelse; ana babamızdan, kardeşimizden önce komşumuz gelmeli, biz gitmeliyiz. Atalar komşunun kötülüğü: yokluğudur, demişler. İşte günümüzde ölen komşuluk ilişkileri aslında çok kıymetli. Aksini düşünelim: ana baba ilgilenmek ayrı bir erdemdir ve görevdir. Çünkü evlatlarını arkalarında dağ gibi hissederler. Dualarını eksik etmezler. Bu güzel duygu ve hislerden yoksun yaşayanlar; yıkık, dertleri ile baş başa kalmış, ruhlarını sisli, puslu havalar kaplamış, mutsuz, dünyayı kara bir tablo olarak gören, boynu bükük, ümitsizlik içinde, yakınlarının gelirler mi umudu, onların en düşünülmesi zor anlarıdır. İleri yaşlarda tutunacak tek dalları evlatları, sevgi ile bezenecekleri torun sevgisi. Onlara güvenmeleri, onlarla övünebilmeleri en büyük mutluluklarıdır. Ana babaya yapılan iyiliklerin kötü dönüşü asla olmaz. Onlar evlatlar için büyük bir rahmet ve berekettir. Onların hayır dualarını almak her hayırlı evladın görevidir. Ana babaya iyiliğin, saygının Allah’a imandan sonra en faziletli amel olduğunu unutmamak lazım. Güzel, örnek hareketlerimizle yeni nesli bilgilendirmek, eğitimcilerin, büyüklerin görevi olmalıdır. HAYAT BU GÜNDÜR Hayatımız yaşadığımız andır. Yaşamak istediklerimizi anında yaşamalıyız. Yarını yaşayacağımızı kim bilebilir çünkü senedimiz yok. Hayallerimizi, umutlarımızı, sevgi sözlerimizi, inandıklarımızı gerçekleştirmeyi ertelemeyelim. Yarına kalan her şey geçtir. Yaşanacak yarınlarımız var mı, acaba? Bunu bilebiliyor muyuz? Pişman olmak için yarınlar geç ve uzak olabilir. Yaşanmaya vakit ayıramadığımız duygu ve düşüncelerimiz mutsuzluklarımız, pişmanlıklarımızdır. Bazen zamansız açar ağaçlar çiçeklerini. O çiçekler meyveye dönüşmezler. Hırçın esen rüzgârın, fırtınanın kurbanı olurlar. Olgunlaşmamış, yetişmemiş meyveler; acıdır, koruktur. Bir ısırır atarız. İşte bu zamanı işaret ediyor. İnsan hayatı da aynen mevsimler gibidir. Zamanında açan çiçeklerin meyveye dönüştüğü gibi. Sanat öğrenmek, hayatını bu yönde kazanmak isteyen çocuklarımız küçükten usta yanında olup kendilerini geliştirmeliler. 18-20 yaşından sonra zor öğrenilir. Elimiz alışamaz. “Ağaç yaşken eğilir”, atasözü bu tezi doğrular. Hayat filmimizi geri saramayız. Ne atılan ok nede geçmiş zaman geri gelir. İnsanın düşünenleri olmalı, Merak edenleri, Hesapsız kitapsız değer verenleri. Uzakta olunca özleyenleri, Sesini duyunca sevinenleri. / Memduh Cevdet Anday Fatma ÖZDENİZ Mayıs- 2016 Bu haber 1516 defa okunmuştur.
|
Sponsor AlanıSANATIN İÇİNDEN ;Sponsor Alanı |
|||||||||||||||
0cak - 2012 / Her Hakkı Saklıdır / Kaynak gösterilip, sitemizin ilgili sayfasına link verilerek alıntı yapılabilir.
Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir-Site ticari olmayıp, kütüre hizmet eder. |