![]() | |||||||||||||||||
| |||||||||||||||||
| |||||||||||||||||
Sponsor Alanı![]() Anamur SEDİRAnamur SEDİR 1993-1994-Aralık 1993 1. Sayı-Ocak 1994 2. Sayı -Şubat 1994 3. Sayı -Mart 1994 4. Sayı -Mayıs 1994 5. Sayı SaatHİKÂYELER![]() İmran AKSOY HikâyeleriAna MenüSponsor Alanı![]() Ziyaretçi Bilgileri
HAVA DURUMU |
YAŞADIKLARIM![]() 28 ?ubat 2014, 22:06 YAŞADIKLARIM Doğanın içinde doğmuş, tabiatı doya doya yaşamış biriyim. Benim için her tür canlı çok sevimli ve değerlidir. Zaman zaman hayale dalar koca dönmeden Anamur’un eski halini seyrederim. Yayla yollarını yaşarım. Annemin pişirdiği kuzugöbeklerini ve mantarları yerim. Pişirdiği taze sütten içer, kardeşim kadir ile eşeğe binerim. Yaşıtlarımla oynadığım oyunlar (pilav yemesi, kale dikmesi, tahterevalliye binme (cıngırtlak) körebe, ip atlama, çöp gömmece, kayaların üzerine çıkıp en yüksekten atlama yarışı, mendil kapmaca, yağ satarım bal satarım, koşu yarışması, salıncak v.s.) gelir aklıma. Enerjimi yükselten bol oksijenini soluduğum katran, ladin ormanlarını, babamın kaşık yaptığı şimşirleri, gölgesinde oturduğum ardıçları, Kürt ağacı denilen siyah siyah meyvesi olan kürdü, salkım salkım karamukları hiç unutamıyorum. Yaylaya ilkbaharda varıldığı zaman anneciğimin pişirdiği çiriş yemeğini, sütte pişirdiği çiğdemleri, arkadaşlarımızla doğanın bizlere hediye ettiği lezzetli burçakları kazdıklarımı, ağabeylerimin salıncakta beni sallamalarını unutmak mümkün mü?. Bu hayatı ortaokula kadar yaşayabildim. Ondan sonra hatıralarda kaldı, ama hayallerde hala canlı. İşte böyle bir insanım. Onun için çiçekleri, bitkileri çok seviyorum. Bu bende bir ukde. Bu hasletlerimi bahçemde hayata geçirmeye çalışıyorum. Renkli çiçeklerle, sebzelerle, dikebildiğim ağaçlarla zenginleştirmeye çalışıyorum. Aslında onların verilerinden çok görüntüleri ve manzarası rahatlatıyor beni. Bahçemde öten her kuş bana hayat veriyor. Kelebekleri, arıları, ateş böceklerini, karıncaları uzun uzun seyrediyorum. Kelebeklerle çiçek çiçek gezer, ateş böcekleri gibi zaman zaman kanatlanır, karıncaların ahenk içinde koşuşturmasını seyrederken, hayatı, hayat yolculuğunu yaşarım. Taşımaya çalıştığı kendinden büyük yüklerini hiç bırakmadan engelleri aşmasını, azimli insanların gayretiyle özdeşleştirir, bu gayreti gösterirken engele takılan, suya düşen bir karıncayı, gayretle işini yapan, amacına ulaşmaya çalışırken hezimete uğrayanlara benzetirim. Ya arılar tek tek çiçekleri gezerken en güzel, en tatlı ve deva yüklü özleri kovanına götürmesine ne dersiniz. Yaradan tarafından insanların hizmetine verilmiş bir doğal işçi. Öyle bir işçi ki çalışkanlığı ile hep örnek olmuş, dokunanı da acımadan acıtmasını bilmiştir. Arıların bir özelliği de ana arıyı beslemek, korumak, daha doğrusu aile hayatını sürdürmek, işe yaramayanı da kovandan atmaktır. O içgüdüyü düşününce Allah’ın kudretini, orada görmemek mümkün değil. Hiçbir kovanın arısı diğer kovana girmiyor. Biraz da güllerimden bahsedelim. Onların özellikleri, güzellikleri çok başka. Süslü süslü süzülürler. Sarı gülden başlayalım. Çünkü onun ben de hatırası ölümsüz. Önce saksımda, sonra bahçemde açan sarı gül; sevgili eşim Günay ÖZDENİZ’le birlikte olduğumuz balkon sefalarımızda bize mutluluk vermişti. Günay bey konuyla ilgili olarak duygularını aşağıdaki şiirle özetlemişti. Sarı Gül Açmış yine saksımdaki sarı gül. Duruşu gamzeli bir kıza benzer. Duygulanıp coştu görünce gönül. Bülbülce dillendi nağmeler düzer. Baktıkça bir ömrü görürüm onda. Bebeklik çağımız vardır goncada. Ömür biter onda sapı kalanda. Dilin kokusu kokusunda var. Sapını tutarsan dikendir batar. Dikkatliysen eğer görmezsin zarar. Senden beklediği hoşça bir nazar. Renk renk çeşidi var bendeki sarı. Hatırlarım ona baktıkça yari. Yeğler yüreğimdeki küllenen harı. O yüzden görürüm sevgimde hayrı. Dilinden bal aksın Denizcioğlu. Gül kokusu dolsun gönlünün yolu. Doğadan kopma ki ibretle dolu. Yolu açsın sana rabbinin kolu. Günay ÖZDENİZ(BOZYAZI-06.08.2005) Beyaz, kırmızı, pembe asma güller, hepsi ayrı güzel, anlamları ise kendilerince özel. Menekşeler, zambaklar (sarısı, ebrulisi, beyazı, yavruağzı) kokusu bir başkadır. Arpacıklarım çok nazlıdır. Nergislerim, renk renk sardunyalar, kasımpatılar zamanı gelince gelin gibi süslenirler. Atatürk çiçeği, hatmiler üç çeşittir. Kokusu başkadır gül damlasının. Ay yüzlü papatyalar, mor sarmaşıklar. Beni oyalayan, bana umut ve yaşama azmi veren yalnız hayatımı renklendiren meyve ağaçlarım. Geçmişi bugüne bağlayan köy dudu (mordut), kayın pederim ve kayın validemden birer hatıra zeytin ağaçları, kayısı ve limon. Merdivenin dibinde duran dibek denilen içi oyulmuş taş. O da yine aile büyüklerini hatırlatır ve gözlerimizin buğulanmasına neden olur. İşte insan doğadan gelmiş, tekrar doğaya dönecek, toprak olacak, o da nice bitkilere can verecektir. Fatma ÖZDENİZ Bu haber 2454 defa okunmuştur.
|
Sponsor AlanıSANATIN İÇİNDEN ;Sponsor Alanı![]() |
|||||||||||||||
0cak - 2012 / Her Hakkı Saklıdır / Kaynak gösterilip, sitemizin ilgili sayfasına link verilerek alıntı yapılabilir.
Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir-Site ticari olmayıp, kütüre hizmet eder. |