| |||||||||||||||||
| |||||||||||||||||
Sponsor AlanıAnamur SEDİRAnamur SEDİR 1993-1994-Aralık 1993 1. Sayı-Ocak 1994 2. Sayı -Şubat 1994 3. Sayı -Mart 1994 4. Sayı -Mayıs 1994 5. Sayı SaatHİKÂYELERİmran AKSOY HikâyeleriAna MenüSponsor AlanıZiyaretçi Bilgileri
HAVA DURUMU |
OKULLAR AÇILIRKEN12 Eyl?l 2012, 11:52 Önümüzdeki günlerde öğretmenleri ve öğrencileri ile eğitim ordumuz, yine cıvıltıları, sesleri, değişik değişik giysileri, takım elbiseleri ile sokakların, okul bahçelerinin, sınıfların süsleri olacaklar. Dünyanın gidişine, tekniğine, uygarlığına uyarak geleceğimizi hazırlayacaklar, memleketin kalkınmasında görev alacak uygulayıcı genç nesilleri yetiştireceklerdir.Tüm meslektaşlarımın şunu unutmaması gerekir ki öğretmenlik mesleği mesleki bilgiden önce iyi bir insan olmayı, çocuk psikolojisini çok iyi tanımayı gerektirir.Bu gün hiçbir meslek öğretmenlik mesleği kadar ne konuşulur, ne de anlatılır. Şu klişeleşmiş sözü bir defa daha yazmamız gerekirse “Tüm meslek sahiplerini öğretmenler yetiştirir.” Diyebiliriz. Hiç kimselere güvenemediğimiz çocuklarımızı ellerinden tutarak güvenle teslim ettiğimiz öğretmenlerimizdir. Kendi çocuğunu ihmal ederek öğrencilerine annelik- babalık yapan; onun her türlü ihtiyaçlarına kendi çocuğu gibi ilgi gösteren yine öğretmenlerimizdir.Öğretmen bir milletin var oluşunda, yok oluşunda en büyük rol oynayan meslek erbaplarıdır. Onlar bilgi yüklemenin ötesinde iyi bir insan yetiştirmenin çabasında olan” kendisi eriyip biterken etrafına ışık veren” fedakâr insanlardır.Bir öğrenciyi bir kamyon dolusu bilgi ile doldurmak çok büyük bir marifet değildir. Ona öncelikle insan olmasını öğretmek, yararlı olmasını öğretmek, zararlı olmamasını; sağlıklı düşüncesinin başlangıçtan sonuna kadar iyilikle dolu olmasına çalışmak, bir et ve kemik yığını görüntüsünün yanında manevi olarak da iyi bir insan olmasını sağlamaya çalışmak öğretmenlerimize düşen en büyük görevlerdendir.Dersin başlangıcından sonuna kadar “gır gır” ders anlatıp çantası ile sınıftan çıkıp gitmek kesinlikle bir başarı olamaz. Bir öğretmenin bilgileri öğrencilerine yansımıyorsa, öğrencilerinin beynine nakşolunmamışsa bu bilgiler öğretmenin beyninde hapis durumdadır.Verilen bilgiler, kazandırılan davranışlar kişinin iyi bir insan olmasını, yararlı düşünmesini ve başkalarına yararlı olmasını sağlamalıdır.Aksi taktirde bir babanın “Olum, ben sana Kaymakam olamasın demedim, adam olamasın dedim. Sen yine adam değilsin.” dediği noktaya varmış oluruz.Bu düşünceden hareketle meslektaşlarımın öncelikle terbiyesi yerinde, bilgili, donanımlı, yararlı düşünen, düşündüklerini günlük hayatta uygulayan bir nesil yetiştirmeye çalışmaları gerekir diye düşünüyorum. İyi bir tarihçi olmanın, iyi bir Türkçeci, iyi bir matematikçi olmanın yanında: sevmesini, saymasını, kullanmasını, harcamasını, kazanmasını, kazandırmasını, kazandığına sahip çıkmasını, bilgilerini faydalı yerlerde kullanmasını, boş zamanlarını iyi değerlendirmesini, önce insan demesini bilen bir insan yetiştirmenin yollarını aramalıdır. Para için hastasını ölüm döşeğinde bırakıp özel muayeneme gel diyecek olan bir insan doktor olsa ne anlamı var. Sen kazan, ben yiyeyim diyecek kadar insanlıktan uzaklaşmış bir yetkilinin ne faydası olabilir. Sen açlıktan ölürsen de bana ne diyebilecek bir düşünce sahibinin insanlıkla ne alakası olabilir. Suçsuzu bile bile suçlu gösteren bir Savcının yüksek tahsil görmesinin ne yararı olabilir. Anında yapılacak bir iş için “Bu gün git, yarın gel” demeyi alışkanlık haline getirmiş bir bürokratın yalamış olduğu mürekkebin ne faydası olur.Bu örnekleri hem çoğaltabilir, hem de tüm meslek sahipleri için düşünebiliriz.Bu gibi yanlış davranışları düşündüğümüz zaman öğretmenlerimiz öncelikle insan derisi giymiş, insan kılıklı “ROBOTLAR” değil; insan gibi insan olan, insan yetiştirme gayreti içinde olmalıdırlar. İşte böyle düşündüğümüz zaman dersinin öğretmeni değil, öğrencisinin öğretmeni olmak gerektiği sonucuna ulaşırız. 45 dakikalık bir süreyi tamamen branş üzerine anlatıp zil ile birlikte sınıfı terk etmek bir başarı değildir. Ders içerisinde sınıfın köşe noktasına oturmuş, garip bir hali olan bir Zeynep öğrenciyi, bir Ahmet öğrenciyi zilin çalması ile alın kollarınızın arasına, sorun ne derdi var. Neden garip duruşlu, okul bahçesinde onunla biraz dolaşın, gerekirse okul kantininde beraberce bir çay için. Hatta parasının olup olmadığını gizlilik derecesini koruyarak araştırıp yanlış davranış kazandırmayacak şekilde biraz harçlık verin. Bu davranış öğretmenimizi çocuğun gözünde büyütecek ve öğretmenimizin değeri yükselecektir.Bununla birlikte meslektaşlarımın çocuklarımızı: saygısızlık yapmadan hakkını arayan, araştıran, arkadaşına engel olmadan konuşan, kurallara uyan, girişken, konuşkan, çalışkan birer fert olarak yetiştirmeye çalışmaları gerektiğine inanıyorum.Özetlersek: Öğretmenlerimizin sevgide, ilgide, alakada iletişimde “EVEREST TEPESİ” kadar yüksek olurken; kinde, nefrette, ilgisizlikte, alakasızlıkta da “LÛT” çukuru kadar engin olmaları gerekir.Şunu da arz edeyim ki günümüz eğitim anlayışında her şey öğretmenin elinde değildir. Bir öğrencinin gelişmesinde okul idarecileri, öğretmenler, aileler, çevre, kitle iletişim araçları yukarıda anlattığımız ölçülerde çocuklarımıza bilgi vermelidirler. Aksi halde öğretmenin etki alanı kısalacaktır.Yeni öğretim yılının tüm eğitimcilerimize ve öğrencilerimize hayırlı olmasını diliyorum.Mustafa KAYABu haber 2216 defa okunmuştur.
|
Sponsor AlanıSANATIN İÇİNDEN ;Sponsor Alanı |
|||||||||||||||
0cak - 2012 / Her Hakkı Saklıdır / Kaynak gösterilip, sitemizin ilgili sayfasına link verilerek alıntı yapılabilir.
Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir-Site ticari olmayıp, kütüre hizmet eder. |