anamursedir-anamur dergi
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

Sponsor Alanı

Anamur SEDİR

Anamur SEDİR 1993-1994

   -Aralık   1993  1. Sayı
   -Ocak    1994  2. Sayı
   -Şubat   1994  3. Sayı
   -Mart     1994  4. Sayı
   -Mayıs   1994  5. Sayı

MAKİ DERGİSİ

MAKİ DERGİSİ-105

Saat

Ana Menü

Sponsor Alanı

 

Ziyaretçi Bilgileri

»Aktif 18  
»Bugün 2546  
»Toplam 14025265  
Sayın Ziyaretçimiz
»IP'niz | 18.227.190.93
» Bu sitemizi ziyaretiniz

HAVA DURUMU

ANAMUR

"NEDEN BEN" DİYE SORMAYIN

İsmet KADIOĞLU

18 Mart 2013, 22:19

İsmet KADIOĞLU

“NEDEN BEN” DİYE SORMAYIN

Ektiğini biçmek; yaptığı işlere ve davranışlara sonuç almak.  “Ne ekersen onu biçersin.”  “Rüzgar eken fırtına biçer.”  Her davranış kendi doğal sonucuna varır. Kendisine özveride bulunulmayan kimseden özveri beklenmez.

Biçtiğini beğenmiyorsan ektiğine bakacaksın…

Sefa; gönül rahatlığı, rahatlık, kaygısız ve sakin olma. Eğlence, neşe, zevk anlamlarını da kapsar.

 Cefa; sıkıntı, eziyet, zulüm anlamlarındadır. Dünyamızda çektiğimiz, rahatlık ve üzüntü geçici. Yani fani, kalıcı değil. Kalıcılık öbür dünyamıza ait.

Unutma, ey gönül burası dünya…Sefası da fani, cefası da..!

Hesap vermek; olumlu ya da olumsuz bir davranışın veya söylenen bir sözün niçin söylendiğinin sebebini açıklamak. Edindiği malın veya paranın nasıl kazandığının açıklamasını yapmak. Öbür dünyada sevap ve günahlarımızın da hesabını vermek var.

Zenginin biri ölümden ve kabirdeki yalnızlıktan çok korkuyormuş. "Öldüğüm geceyi kim kabre girerek sabaha kadar benimle geçirirse servetimin yarısını ona bağışlıyorum" diye vasiyet etmiş. Öldüğünde "Kim birlikte kabre girip sabahlamak ister?" diye araştırmışlar. Kimse çıkmamış. Nihayet bir hamal,- Benim sadece bir ipim var, kaybedecek bir şeyim yok. Sabaha kadar durursam zengin olurum, diye düşünerek kabul etmiş. Vefat eden zengin ile birlikte defnetmişler. Sorgu sual melekleri gelmiş.

Bakmışlar kabirde bir ölü, bir canlı var. "Nasıl olsa bu ölü elimizde... Biz şu canlı olandan başlayalım" demişler ve hamalı sorgulamaya başlamışlar.

- O ip kimin? Nereden aldın? Niye aldın? Nasıl aldın? Nerelerde kullandın?" Sabaha kadar sorgu sual devam etmiş, adamın hesabı bitmemiş. Sabahleyin kabirden çıkmış.

- Tamam, servetin yarısı senin, demişler.

- Aman, demiş hamal, istemem, kalsın. Ben, sabaha kadar bir ipin hesabını veremedim. O kadar servetin hesabını nasıl veririm?

Hayatını ve hayatın içerisinde istifade edilen lütufların hesabını vermek hafife alınacak şey değildir.

Kızmak; öfke, sinir ve bağırıp çağırmak anlamlarına gelir. En çokta kendine kızarsın. Kolay olanı suçu dışarıda aramak. Haksızlıklara, zulme, kaybedilenlere kızarsın. Kızgınlığın artıkça yenilgin büyür. Çünkü kızmanın sonunda düzeltmeye gücün yetmez. “Keskin sirke küpüne zarardır.”

Kırılmak; birine karşı kırgınlık duymak, gücenmek, incinmek demektir. Kırılmak aynı zamanda küsmektir. Beklentin olan insana kırılırsın. Ummak küsmektir. Kötü davranış beklemediğin insana kırılıp küsersin.

Kınamak; yapılan işlerden memnun olmadığını dile getirmek, hoşlanmadığını ifade etmek. Ayıplamak.

Efsane Wimbledon’un ilk zenci Şampiyonu Arthur Ashe kan naklinden kaptığı AIDS’den ölüm döşeğindeydi.. Hayranlarından biri sordu.. “Tanrı böylesine kötü bir hastalık için neden seni seçti?” Arthur Ashe cevap verdi.. “Tüm dünyada 50 milyon çocuk tenis oynamaya başlar, 5 milyonu tenis oynamayı öğrenir, 500 bini profesyonel tenisçi olur, 50 bini yarışmalara girer, 5 bini büyük turnuvalara erişir, 50’si Wimbledon’a kadar gelir, 4′ü yarı finale, 2’si finale kalır. Elimde şampiyonluk kupasını tutarken Tanrı’ya ‘Neden ben?’ diye hiç sormadım. Şimdi sancı çekerken, Tanrı’ya nasıl ‘Niye ben?’ derim?. Mutluluk insanı tatlı yapar. Başarı ışıltılı.. Zorluklar güçlü.. Hüzün insanı insan yapar, yenilgi mütevazı.. Tanrı’ya asla ‘Neden ben’ diye sormayın. Ne olacaksa olur.

Eğer hala kızıyorsan, kendin ile olan kavgan bitmemiş demektir.

Eğer hala kırılıyorsan, gönül evinin tuğlaları pekişmemiş demektir.

Eğer hala kınıyorsan, düşüncelerin yeterince berraklaşmamış demektir.

Eğer hala karşılıksız sevmiyor ve sevginde ayırım yapıyorsan, hala akıl ve mantığını kullanıyor, içindeki sevginin boyutlanmasına engel oluyorsun demektir.

Eğer hala " BEN " demekten vazgeçmiyorsan, dizginlerin hala nefsinin elinde ve sen bu esarete boyun eğiyorsun demektir. Ve eğer hala " şikayet" ediyorsan Hakikati göremiyorsun demektir.

Gül; bir çiçektir, çiçekler insanların duygularını, aşırı sevgisini yansıtır. Gülün sevgi çiçeği olduğu herkes tarafından bilinir. Bazen mutluluk, bazen de acı haber için kullanılır.

Güller duyguların en güzel anlatım biçimidir. Gül kokusuyla güzelliği ile insanı büyüler.

Gönül; sevgi, istek, düşünüş, anma ve hatır gibi kalpte oluşan duyguların kaynağı. İstek arzu anlamını da içerir. Okumaya gönlün var mı? Bu kıza gönlün var mı? Gibi kullanılır.

Üzüldün mü..?  

Kalbin mi kırıldı...?

İncindin mi...?

Üzülme..?

Sen gül gibi ol..!

Rüzgar onu okşar, dalını kırar.

Yağmur onu ıslatır..!

Ama o; kırılmak yerine kokusunu yayar…

 
Gönül yıkanlardan değil, gönül yapanlardan olalım inşallah.

Hoş kalın.

İsmet KADIOĞLU

 

Bu haber 2902 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit
    Ramazan bayramına doğru09 Nisan 2024

Sponsor Alanı

Sponsor Alanı

 

ANKET

ANAMUR OKULLARINDA SERBEST KIYAFET UYGULANSIN MI?




Tüm Anketler

0cak - 2012 / Her Hakkı Saklıdır / Kaynak gösterilip, sitemizin ilgili sayfasına link verilerek alıntı yapılabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir-Site ticari olmayıp, kütüre hizmet eder.
RSS Kaynağı | Anasayfa | İletişim

(c)2012 Anamur Sedir