anamursedir-anamur dergi
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

Sponsor Alanı

Anamur SEDİR

Anamur SEDİR 1993-1994

   -Aralık   1993  1. Sayı
   -Ocak    1994  2. Sayı
   -Şubat   1994  3. Sayı
   -Mart     1994  4. Sayı
   -Mayıs   1994  5. Sayı

MAKİ DERGİSİ

MAKİ DERGİSİ-105

Saat

Ana Menü

Sponsor Alanı

 

Ziyaretçi Bilgileri

»Aktif 27  
»Bugün 694  
»Toplam 13982136  
Sayın Ziyaretçimiz
»IP'niz | 54.160.244.62
» Bu sitemizi ziyaretiniz

HAVA DURUMU

ANAMUR

ZAMANI İYİ DEĞERLENDİRMENİN ÖNEMİ

Mehmet GÜMÜŞ

28 Aral?k 2013, 10:45

Mehmet GÜMÜŞ

ZAMANI İYİ DEĞERLENDİRMENİN ÖNEMİ

 

Bizleri yoktan var eden ve varlığından haberdar eden göklerin, yerin ve bu ikisi arasında bulunan bütün canlı ve cansız varlıkların; yaratıcısı, rızık vericisi, yöneticisi, terbiye edicisi olan Allah (cc) bütün canlılara olduğu gibi bizlere de sınırlı bir zaman diliminde yaşama hakkı vermiştir. Kendilerine verilen bu zaman dilimini hakkıyla değerlendirenler hem bu dünya da hem de öbür dünyada mutluluğa ereceklerdir. Değerlendiremeyenler ise iki dünyada da kaybetmiş olacaklardır.

 

O halde Zaman dediğimizde aklımıza ne gelir?  

 

Zaman: Uzun süre, çağ, devir. Dünyanın ilk var oluşundan sonuna kadar geçecek olan müddet diye tanımlanmaktadır.[1]

 

Konumuza, başta okumuş olduğum Kur'an'ı Kerim'in 103. sûresinin manasını vererek başlamak istiyorum.

 

 "Rahman ve rahim olan Allah adıyla. 1- Asra andolsun/ DÜŞÜN zamanın akıp gidişini! 2-Gerçekten insan ziyan içindedir. 3- Ancak iman edip Salih amellerde bulunanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka." (Asır Sûresi; 103/1-3)

 

Asr sûresi metin olarak kısa olmasına rağmen, içinde çok geniş manalar içermektedir. İmam Şafî hazretleri "Eğer insan bu sûre üzerinde derinlemesine düşünürse, yalnız bu sûre onun hidayeti için yeterli" demiştir.[2]

 

"Rivayet edildiğine göre, Rasulullah (sav)'ın ashabından iki kişi birbiriyle görüştüğü zaman, bu sureyi okumadan ayrılmazlardı."[3]

 

Bu konumuzla direk ilgili olduğu için surenin birinci ayeti üzerinde duracağız.

 

"Asr" kelimesi isim olarak "mutlak zaman, içinde bulunulan zaman, Karn (80 veya 100 yıllık zaman dilimi), gece, sabah, akşam, ikindi vakti, ikindi namazı, bir neslin veya bir hükümdarın, bir peygamberin yaşadığı zaman dilimi, bir dinin yaşandığı dönem" gibi mânalarda kullanılır. Müfessirler burada zikredilen asır kelimesini ikindi vakti, ikindi namazı, mutlak zaman, Hz. Muhammed (sav)'in asrı, peygamberler çağı ve ahir zaman gibi farklı şekillerde tefsir etmişlerdir."[4]

 

 "Asr " kelimesi/terimi, ölçülebilir, birbirini izleyen devrelerden oluşan "zaman"ı gösterir. 'Asr, zamanın akıp gidişini, yeniden, bir daha yakalanamayacak olan zaman kavramını içerir."(5)

 

Allah (cc) bu sureye zaman üzerine yemin ederek başlamıştır. Allah (cc) bir çok sureye de belli zaman dilimlerine yemin ederek başlamıştır. Örneğin: " Andolsun fecre ve on geceye"[6], "Güneşi ortaya çıkaran gündüze andolsun, Onu örten geceye andolsun".[7] "Örttüğü zaman geceye andolsun, ortaya çıkıp göründüğü zaman gündüze andolsun."[8] "Kuşluk vaktine andolsun, durgunlaşan geceye andolsun ki…"[9] gibi. Allah (cc)'nün bu zikredilen vakitler üzerine yemin etmesinin çok çeşitli anlamları vardır. Bu anlamlardan biri ve belki de en önemlisi zamanın  ne kadar kıymetli olduğunu belirtmektir.

Aslında gözlerimizi yumup bir an Allah (cc)'ın bize farz kılmış olduğu beş vakit namazı düşünürsek,[10]  zamanın nasıl değerlendirilmesi gerektiği hakkında bize ipuçları verdiğini görmekteyiz. Şöyle ki: Bir günlük yorgunluktan sonra istirahat etmek için yattığımız yataktan müezzinin okumuş olduğu sabah ezanıyla uyanıp "öldükten sonra bizi dirilten[11] Allah'a hamd ederek" yataktan kalkıp Âlemlerin Rabbi'nin huzurunda sabah namazını kılarak güne başlarız.

 

Öğle vaktine kadar helalinden rızkımızı kazanmak için uğraşırız. Öğle ezanıyla birlikte bizlere sayısız nimetler veren Allah (cc)'ın huzuruna çıkar nefis muhasebesinde bulunuruz.

 

Tekrar işimize dönüp belli bir miktar çalıştıktan sonra günün tamamlanmaya yön tuttuğu an ikindi ezanı ile; Rahman, Rahim, Ğafur ve Kerîm olan Allah (cc)'ı anarız.

 

Yoğun bir uğraşın neticesinde akşama erişmişsek akşam ezanıyla birlikte dördüncü kez yaratıcımızın önüne çıkıp ona hamd ederiz.

 

Uyumadan önce bir kez daha bizlere yaşama sevinci bahşeden Allah (cc)'ın huzuruna çıkıp yatsı namazımızı ede eder ve bir günün muhasebesini yaparız. Acaba kârda mıyız yoksa zararda mı?

 

Eğer bu vakitlere riayet ederek ve namazında hakkını vererek/huşu içinde[12] ibadet edecek olursak zamanımızı düzene sokmuş oluruz. "Unutmamalıyız ki, cennetin yolu düzenden geçer." Hakkını vererek kıldığımız namazda bizi kötülüklerden alıkoyar.[13]

 

Allah (cc) cümlemizi namazlarını hakkıyla eda edenlerden eylesin. Amin!...

 

Bize verilen ömür son derece önemlidir. Kimin nerede? Ne zaman? Kimden dünyaya gelip, ne kazanacağını, ne zaman nerede öleceğini Allah (cc)'tan başka hiç kimse bilemez. O halde bize düşen inanılması istenen esaslara hakkıyla iman ettikten sonra salih amellerimizi artırmanın yollarını aramak olmalıdır. Dini görevlerimizi yerine getirdikten sonra, kişisel, ailevi, toplumsal görevlerimizi yerine getirmek için var gücümüzle çalışmalıyız. Kur'an'ın ifadesiyle "..."Haydin hep hayırlara koşun, hayırlarda yarışın."[14] Bakara; 2/148; Maide; 5/48.

 

Bir kul olarak her şeyden önce Rabbimize karşı görevlerimizi hakkıyla yerine getirmeliyiz. Şunu unutmamalıyız ki biz Rabbimize karşı görevlerimizi tam olarak yerine getirdiğimiz sürece Allah (cc) bizlere maddi manevi sayısız nimetler verecektir. Halimize şükretmesini bilmeliyiz. Şükür mutluluğun artmasına; sızlanma, acınma, nankörlük etmekte mutsuzluğun artmasına sebep olur.

 

Bunlarla birlikte başta anne-baba, eş ve çocuklar olmak üzere yakın çevremize karşı görevlerimizi yerine getirmeyi de ihmal etmemeliyiz.

 

Her birimizin toplumda belli bir statüsü vardır. Kimimiz amir, kimimiz memur, kimimiz esnaf, kimimiz işçi, kimimiz çiftçi, kimimiz öğrenci, kimimiz yaşlı, kimimiz genç ve kimimiz çocuğuz. Her birimizin kendine göre yapması gereken bir işi vardır. Kişi yapması gereken işi hakkıyla yaptığı zaman görevini yapmış olur. ve kendisine verilen ömür sermayesini de boşa harcamamış olur.

 

Allah (cc) cümlemizi ömrünün hakkını verenlerden eylesin. Amin.

Bir insanın ömrünü buğday başağına benzetecek olursak. Buğday son baharda ekilip kış soğukları üzerinden geçtikten sonra baharın boy atıp yazın tahılını verir. Ancak bazen insanların koparmaları bazen evcil ve yabani hayvanların yemesi bazen de kuraklık veya hastalık nedeniyle  her buğday başağı tahıl verme dönemine ulaşamaz. Tıpkı buğday gibi insanda dokuz ay anne karnında kaldıktan sonra dünyaya gelir. 1-25 yaş arası çocukluk ve gençlik dönemini, 25-50 arası yiğitliğinin sırtı verimli çağını, 50-90 ve sonrası yaşlılık dönemini  yaşar. Ancak hiç birimizin kaç yıl yaşayacağına dair elimizde bir belgemiz yok. Bazen çocuk denecek yaşta, bazen gençlik, bazen de yetişkinlik döneminde hastalık, kaza, tabii afet gibi şeyler sonucu ihtiyarlık dönemine ulaşamadan ölüp gitmekteyiz. [15] Ölüm öyle bir şeydir ki, geriye dönüşü olmaz. Allah (cc) hepimizi Müslüman olarak yaşattığı, Müslüman olarak öldürdüğü, Müslüman olarak dirilttiği ve cennetinde cemalini gösterdiği kullarından eylesin… Amin!..

 

İnsanoğluna verilen ömür sınırlı olduğu için zamanını en güzel şekilde değerlendirmesi gerekir. Nasıl ki bir sınavda kendisine verilen süreyi en iyi şekilde değerlendiren öğrenci sınavı kazanıp sınavda başarılı olurken, süreyi dikkate almayıp dalga geçen başarısız olabilmekteyse; Bizlerde bu imtihan dünyasında Yaptıklarımızdan, yapmamız gerekirken yapmadıklarımızdan, gördüklerimizden, duyduklarımızdan, konuştuklarımızdan,  yediklerimizden, içtiklerimizden, giydiklerimizden hesaba çekileceğiz. Kazananlar cennete kaybedenler ise cehenneme gidecek.

 

Allah (cc) cümlemizi dünya sınavını hakkıyla kazananlardan eylesin. Amin!..

 

Mehmet GÜMÜŞ

___________________________________________

 

[1] Râğıb el-İsfehânî, el-Müfredât, Beyrut, (t.y.), 173; İbn Manzur, Lisânü'l-Arab, Beyrut, 1389, I, 1023-1024.

 

[2] İbn Kesîr, Tefsiru'l-Kur'ani'l-Azîm, VI, 708. Ebu'l Al'â el-Mevdudi, Tefhimu'l-Kur'an, (trc. Kurul), İstanbul, 1996, VII, 223.

 

[3] El-Beyhakıyyü, Şuubü'l-Îmân, VI, 501, Hadis no, 9057. İbn Kesîr, VI, 708.

 

[4] Komisyon, Kur'an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, DİBY. Ankara, 2004, V, 640.

 

[5]  Muhammed Esed, Kur'an  Mesajı Meal Tefsir, (çev. Cahit Koytak, Ahmet Ertürk), İstanbul, 1999, III, 1304.

 

[6]  Fecr; 89/1-2.

 

[7]  Şems; 91/3-4.

 

[8]  Leyl; 92/1-2.

 

[9] Duha; 93/1-2.

 

[10]  Nisâ; 4/103; Hud; 11/114; Taha; 20/ 130; İsra; 17/78.

 

[11]  En'am; 6/60; Zümer; 39/42.

 

[12]  Bkz. Müminûn; 23/2, 9.

 

[13]  Bkz. Ankebut; 45.

 

[14] Bakara; 2/148; Maide; 5/48.

 

[15] Hacc; 22/5; Mümin; 40/67.

Bu haber 3420 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit
    NE OLDUYSA BİZE, AZAR, AZAR OLDU26 Ocak 2024

Sponsor Alanı

Sponsor Alanı

 

ANKET

ANAMUR OKULLARINDA SERBEST KIYAFET UYGULANSIN MI?




Tüm Anketler

0cak - 2012 / Her Hakkı Saklıdır / Kaynak gösterilip, sitemizin ilgili sayfasına link verilerek alıntı yapılabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir-Site ticari olmayıp, kütüre hizmet eder.
RSS Kaynağı | Anasayfa | İletişim

(c)2012 Anamur Sedir