![]() | |||||||||||||||||
| |||||||||||||||||
| |||||||||||||||||
Sponsor Alanı![]() Anamur SEDİRAnamur SEDİR 1993-1994-Aralık 1993 1. Sayı-Ocak 1994 2. Sayı -Şubat 1994 3. Sayı -Mart 1994 4. Sayı -Mayıs 1994 5. Sayı SaatHİKÂYELER![]() İmran AKSOY HikâyeleriAna MenüSponsor Alanı![]() Ziyaretçi Bilgileri
HAVA DURUMU |
EZANI DİNLEME ve CAMİ-CEMAAT ADABI-1![]() 26 ?ubat 2013, 00:14 EZANI DİNLEME ve CAMİ-CEMAAT ADABI-1 Yüce dinimiz, Müslümanlar için bütün yeryüzünü temiz ve ibadete elverişli kılmıştır.(Sahihi Müslim, Kitabül Mesacid, hadis no: 345; Sahihi Buhari, Kitabü't Teyemmüm 1/86). İbadet etmek için, diğer dinlerin mensupları gibi Müslümanların mutlaka bir mabede ihtiyaçları yoktur... Buna rağmen Peygamberimiz, mescitlerin yapımı üzerinde titizlikle durmuş, Medine'ye hicreti esnasında kısa bir müddet kaldığı Kuba'da hemen bir mescit inşa ettirmiş, Medine'ye yerleştiği andan itibaren de ilk işi mescidini bina etmek olmuştu. (İbni Hişam, es Siretü'n Nebeviyye III, 4967 İbni Kesir, el Bidaye ve'n Nihaye III, 2149) Bu suretle İslâm dininin temelini kalplere yerleştirirken, cami inşasının önemini bilfiil göstermişlerdir. Nitekim bir hadisi şeriflerinde: Camiler; günde beş kez okunan ezanlarla ilahi çağrının yapıldığı yerlerdir. İnsanlar bu çağrıyla tevhide, namaza, kurtuluşa, huzura ve manen dirilişe davet edilirler.(Enfâl, 8/24) Şüphesiz insanları manen diri tutacak, gönüllerine huzur ve mutluluk bahşedecek yegane reçete, Allah ve Resûlünün hayat yüklü mesajlarında mevcuttur. Günde beş defa ezan sesine kulak vererek camilere koşup kulluk görevlerini yerine getiren mü’minler; her namaza duruşlarında Allah’ın huzurunda bulunmanın manevî zevkine ererler. Onun için dirilmek isteyenler, ruhlarını terapiyle dinlendirmek isteyenler camiye koşsun diyor Hz. Peygamber: Bir Cenaze taputa konulup, ‘bu cenazenin Müslüman olduğuna şehadet eder misiniz?’ denildiğinde evet şehadet ederiz diyebilmemiz için O insanın hayatta iken camiyle arasının iyi olması gerekir. Bizim medeniyetimizde mabetler şehrin kalbidir. Şehre istikamet verirler. Yön bilincini temsil ederler. Yamulmaktan korumak için istikameti gösterirler. Kıble sıradan bir yön değil, tüm sapma açılarını düzeltmek için insanın ve toplumun kendisini vuracağı bir mihenk taşıdır. İstikbali kıble (kıbleye yönelmek) sadece namazın rükünlerinden biri değil, İslam toplumunun sosyal rotasını tayin eden bir pusuladır. Camiler sadece dini ritüellerin îfâsı için değil, topluma istikamet vermek için inşa edilirler. Adının "câmi" olması, a. farklılıkları birer zenginlik olarak algılayıp "kesrette vahdet bulmak" için her gruptan insanı aynı safta toplaması b. toplumun birimi olan insanı dağılmaktan ve dağıtmaktan koruyup kendinde topladığı içindir. Bulunduğunuz yerleşim yerinin en yüksek yerine çıkıp bakın: Bölgenin ekonomik ve kültür seviyesine göre farklılaşan seviyelerde, her şeye rağmen 'mimari' nitelik taşıyan muhtemelen tek yapı dînî yapılardır. Bu, çarpık yapılaşmanın ayyuka çıktığı yerlerde bile böyledir. Mahallede dış cephesi sıvalı tek özel yapı olmamasına rağmen, mahalle camii sıvasıyla, malzemesiyle, işçiliğiyle, boyasıyla hemen dikkati çeker. Hemen her zaman mahalle camiinin standardı, bölgenin yapı stokunun zirvesini teşkil eder. Camilerimiz; 1. mutlaka imarlı ve estetik yapılmalıdır, 2. gayet temiz tutulmalı, orayı kirletecek ve kokutacak her şeyden şiddetle kaçınmalıyız. Gerek cami ve görevlilerimiz ve gerekse cemaatimiz buna özen göstermelidirler. Camilerde lüzumsuz gürültüler yapılmamalıdır. Dünya ve ahirete yaramayacak boş söz, dedikodu, iftira, yalan ve müstehcen sözlerden sakınmalıyız, kaldı ki, bu sözleri zaten camiler dışında sarf etmek de caiz değildir. Ezanı Dinleme ve Cami-Cemaat Adâbı Bu girişten sonra asıl konumuza gelelim. Mescitler/camiler; Müslüman’ın hayatında vazgeçilmez mekânlardır, okunan hutbe ve yapılan vaazlarıyla bir mekteptir, kılınan namazları ve yapılan dualarıyla bir mabettir. Müslüman, bayram ve cuma namazlarını zorunlu olarak, günlük namazlarını ise mümkün olduğu kadar camilerde kılar. Çünkü namazları camilerde cemaatle kılmak, imanın alâmeti, İslâm’ın şiarıdır. . “Kişinin cemaat ile kıldığı namazı evinde veya çarşıda kıldığı namazdan 25 derece daha faziletlidir. Bu fazilet şu şekilde gerçekleşir: Biriniz güzelce abdest alır, sırf namaz kılmak için camiye gelirse camiye varıncaya kadar attığı her adım için bir sevap verilir ve bir günahı silinir. Camiye girdiği zaman namaz için beklediği sürece namaz kılıyormuş gibi sevap kazanır. Melekler bu kimseye dua edeler. Kimseye eziyet etmediği ve abdestli olduğu sürece; ‘Allah’ım! Bu kulunu bağışla, ona merhamet et ve tövbesini kabul et’ derler.” (Ebû Dâvûd, Salât, 49, I, 378; Müslim, Mesâcid, 282, I, 462) Cemaat olmak, insan kalabalığı değil bir bilinç ve irade eylemidir, Peygamberimizin belirlediği kurallara uymayı ve belirli bir disiplini gerektirir. Ülkemiz camilerinde saf düzeni, temizlik, ezanı dinleme, vaaz ve namazların kılınması ile ilgili bazı hatalar işlenmektedir. Bunlardan bazılarını şöyle dile getirebiliriz: 1. Saf düzeni: Peygamberimiz (s.a.s.), saf düzenini en önde erkekler, onun arkasına ergenlik çağına gelmeyen erkek çocukları, onların arkasına da kadınlar olacak şekilde düzenlemiştir. (Müslim, Salât, 132) İmama uyacak kişi sadece bir erkek ise imamın sağına durur. Soluna ve arkasına durmak sünnete aykırı olduğu için mekruhtur. İmama uyanlar birden çok iseler imamın arkasına dururlar. Ön saf dolunca ikinci saf oluşturulur. Ön safta yer varken ikinci safa durulmaz. Ön safta namaz kılmanın sevabını peygamberimiz şöyle açıklamıştır: “İnsanlar ezan okumanın ve ilk safta yer almanın sevabını bilselerdi, ön safta durabilmek için kur’a çekmekten başka yol bulamazlardı.” (Müslim, Salât, 129; Buhârî, Ezan, 9, 32) Caminin önlerinde yer varken arka taraflarda saf tutmak mekruhtur. Bazı camilerde imamın arkasında bir iki saf tutuluyor, müezzin ve birkaç kişi de müezzin mahfilinde saf tutuyor. Bu, kesinlikle sünnete ve cami adabına aykırıdır. Saflar sağ omuz ve ayak hizasına göre ayarlanmalı ve düzgün tutulmalıdır. (Ebû Dâvûd, Salât, 94) Peygamberimiz (s.a.s.); “Saflarınızı düzgün tutunuz, çünkü safların düzgün olması namazın kemalindendir.” (Ebû Dâvud, Salât, 94) sözleriyle saf düzeni konusunda cemaati uyarmıştır. Bu itibarla Müslüman, camiye sağ ayağı ile besmele ve dua ile girer, caminin arka taraflarına değil boşsa ön safa, ön saf dolu ise boş olan safa oturur, ön safa geçmek için insanların üzerinden atlamaz, camide özel bir yer edinmez. (İbn Mâce, Salât, 200) 2. Vaaz ve ezan: Camilerde vaaz, camilerin eğitim ve öğretim mekânı olmasını sağlayan çok önemli bir faaliyet ve peygamberimizin sünnetidir. Ezan ise imana, tevhide, namaza ve manevî kurtuluşa çağrıdır, sünnet-i hüda ve İslâm’ın şiarıdır. Dolayısıyla vaaza da ezana da saygı gösterilmesi ve her ikisini sükûnetle dinlemek gerekir. Ezana saygı; ezanın meşru oluşunu, içerdiği anlamı ve dindeki yeri ve önemini kabul etmek, okunan ezana katılmak ve çağrıya icabet etmekle gerçekleşir. Ezana katılmak yani müezzinin okuduğu ezan cümlelerini aynen tekrar etmek peygamberimizin emridir: “Ezanı duyduğunuz zaman siz de müezzinin dediğini söyleyiniz.” (Müslim, Salât, 10) Hadiste geçen “söyleyin” emrini yerine getirmenin farz veya sünnet oluşu konusunda müçtehitler ihtilâf etmişlerdir. Hanefî bilginler ile bir grup Malikî bilgine göre emir, vücup içindir, yani farzdır. Şafiî ve Hanbelî fakihleri ile bir grup Malikî fakihe göre emir nedp içindir yani sünnettir. Emrin hükmü, ister farz olsun ister sünnet olsun, ezanı duyan her Müslüman namaz kılma gibi bir mazereti yoksa müezzine katılır ve ezanın bitiminde ezan duasını okur. Dolayısıyla ezan okunurken Kur’an okunmaz, vaaz edilmez, selâm verilip alınmaz, konuşulmaz, müzik çalınmaz. Özellikle camilerde vaizlerin; cemaatin ezana katılmalarına fırsat vermek ve kendileri de ezana katılarak örnek olmak için ezan başlamadan vaaza son vermeleri, ezan okunurken vaaz etmemeleri, imam-hatiplerin de aynı şekilde okudukları Kur’an’a ezan başlamadan önce son vermeleri gerekir. Bu, ezana saygının, peygamberin sünnetine uymanın gereğidir. Bu hassasiyeti göstermemek, ezana saygıyı ihlâl eder. Bütün Müslümanların özellikle cami görevlilerinin ezana saygı gösterilmesini sağlamak için gereken titizliği göstermeleri gerekir. Bunun için müezzinlerin ezanı çok güzel bir eda ile okumaları, ses cihazının ayarını çok iyi yapmaları; vaizlerin de vaazı ezan başlamadan sonlandırıp cemaatin ezana katılmalarına fırsat vermeleri gerekir. Ezan okunurken vaaz yapılması hiç uygun olmamaktadır. Sabah ezanında, "es-Salâtu hayrun mine'n-nevm" (namaz, uykudan hayırlıdır) bölümünden sonra, "sadakte ve berirte" (doğru ve iyi söyledin) denir. Ezan Duası= Vesile Duası (Bu eksiksiz davetin/çağrının ve kılınacak namazın rabbi olan Allahım! Muhammed'e vesileyi ve erdemi (ve yüksek dereceyi) ver. Onu vaat etmiş olduğun övgün makama yükselt. (Şüphesiz sen, sözünden dönmezsin).) Vesîle duası, bazı yörelerde veya camilerde, imam veya müezzinin sesli rehberliğinde cemaatle birlikte, yüksek sesle yapılır. Şehadet ve Rıza Duası Ezanı işiten kişiler, Hz. Peygamber'in (s.a.) tavsiye ettiği, kelime-i şehadet ve rıza dileğini içeren şu duayı da okuyabilir: (Allah'tan başka tanrı olmadığına, tek ve ortaksız olduğuna ve Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi olduğuna tanıklık ederim. Rab olarak Allah'ı, elçi/peygamber olarak Muhammed'i ve din olarak İslâm'ı kabul ettim. (Müslim, salât, 13) Bazı camilerde müezzinler, müezzinlik görevini icra ederken ses cihazını gereğinden fazla açmakta ve gerçekten yüksek ses, insanları rahatsız etmektedir. Bu konuda gereken hassasiyet gösterilmelidir. Ezanın gerçek amacı, namaza çağrıdır. Bu yüzden, çağrılmış olduğu namazı özellikle de camide kılan kimse, ezana en uygun biçimde icabet etmiş olur. (Gelecek yazımızda Namazın kılınışı ile konumuza devam edeceğiz..) Mehmet GÜMÜŞ Bu haber 2753 defa okunmuştur.
|
Sponsor AlanıSANATIN İÇİNDEN ;Sponsor Alanı![]() |
|||||||||||||||
0cak - 2012 / Her Hakkı Saklıdır / Kaynak gösterilip, sitemizin ilgili sayfasına link verilerek alıntı yapılabilir.
Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir-Site ticari olmayıp, kütüre hizmet eder. |