anamursedir-anamur dergi
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

Sponsor Alanı

Anamur SEDİR

Anamur SEDİR 1993-1994

   -Aralık   1993  1. Sayı
   -Ocak    1994  2. Sayı
   -Şubat   1994  3. Sayı
   -Mart     1994  4. Sayı
   -Mayıs   1994  5. Sayı

MAKİ DERGİSİ

MAKİ DERGİSİ-105

Saat

Ana Menü

Sponsor Alanı

 

Ziyaretçi Bilgileri

»Aktif 151  
»Bugün 1444  
»Toplam 14386949  
Sayın Ziyaretçimiz
»IP'niz | 18.217.228.195
» Bu sitemizi ziyaretiniz

HAVA DURUMU

ANAMUR

İKİ ŞİİR/DESTAN VE MEHMET ÂKİF-2

Ali Rıza KİBRİT

29 Mart 2012, 11:25

Ali Rıza KİBRİT

Geçen haftaki yazımı hem “İstiklâl Marşı”na hem “Çanakkale Şehitlerine” manzumesine ayırmış ancak sadece İstiklâl Marşı’nın tahlili üzerinde durabilmiş, diğer tahlilin bu yazıda yapılacağının sözünü vermiştim.

 

Şairin büyüklüğü, gördüğünü ve yaşadığını en mükemmel, en etkileyici şekilde ifade edebilme kudretindedir. Bu mânâda beni etkileyen veya büyüleyen şair ve şiir sayılıdır.

 

Yahya Kemal’in “Sessiz Gemi”de ölüm duygusunu yaşatışı, halk ruhunun “Yemen Türküsü”nde o günlerde yaşadığımız acıların boyutunu dile getirişi, Mustafa Yıldızdoğan  “Başbuğlar Ölmez”de bir “heybetli çınar”ın göçüşünü yorumlayışı, Âkif’in “Çanakkale Şehitlerine”de imanın top ve tüfeği nasıl yıldırdığını anlatışı beni hep duygulandırmış, bu eserleri okudukça ve dinledikçe gözlerimin dolmasına sebep olmuştur. Şair olmak işte budur.

 

Çanakkale Şehitlerine ithaf edilen bu eseri mısra mısra yorumlamak bu satırlara sığdırılabilecek kadar dar anlam ifade etmez. Bu şiirin tahlili bir koca kitaba sığar ancak. Onun için ben eserle ilgili genel bir değerlendirme yaparak Âkif’e ve Çanakkale’de bugünlerimiz içi toprağa düşenlere karşı sorumluluğumu bir nebze yerine getirmeye çalışacağım.

 

Âkif, şiirde, Çanakkale’de yaşananları adeta destanlaştırmıştır. Karşımızdaki gücün büyüklüğünü ortaya koyarak başlar sözlerine:

           

 ”Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?/ En kesif orduların yükleniyor dördü beşi” / “Yedi iklimi cihanın duruyor karşında”

 

Hakikaten tarih böylesine bir maddî güç dengesizliğini hiçbir savaşta yazmamıştır. Bir tarafta modern silâhları ile “yedi düvel”, diğer tarafta “çakar almaz”ları ile bir avuç iman eri. Düşman hücumları öylesine şiddetlidir ki, top mermileri adeta bir yıldırım gibi ufukları yırtarak üzerimize inerken, indiği yerde de tıpkı deprem olmuş gibi yerin altını üstüne getiriyor. Gökler ölüm indirir, yerden ölüm püskürür, Âkif’in ifadesi ile.

 

Vahşetin büyüklüğü şu mısralarda ne mükemmel ifadesini bulur: “O müdhiş tipidir:Savrulur enkaaz-ı beşer… / Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak / Boşanır sırtlara, vadilere sağnak  sağnak.”

 

“Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller”  ve  siperlerimizi  sürekli bombalayan düşman uçakları karşısında ise bu tehditlere gülüp geçen Mehmetçik vardır. Çünkü O, “Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından; / Alınır kal’a mı göğsündeki kat kat iman.”  Çünkü, O’nun için, vatan ve bayrak namustur. Namusunu hiçbir zaman çiğnetmemiştir, çiğnetmeyecektir. Her biri güneş kadar değerli kahramanlar “bir hilâl uğruna” toprağa düşmek için sıraya girmişlerdir.

 

Düşmanın Çanakkale’ye gelirken hesap edemediği işte bu “iman dolu göğüs”lerdir. O iman erlerinin dinimizi ve mabedlerimizi çiğnetmemek adına verdikleri mücadele o kadar büyüktür ki, Âkif onları, Bedir Savaşı’nda kendilerinden kat kat fazla olan müşriklerle savaşan ilk Müslümanlar  ile Allah indinde aynı seviyede tutar ve der ki: “Bedr’in aslanları ancak bu kadar şanlı idi.”

 

Âkif, devam eden mısralarda, Çanakkale kahramanlarına verdikleri mücadelenin, döktükleri kanın ve kazandıkları zaferin karşılığı olarak neler yapabileceğini sıralar: Kâ’be’yi başlarına mezar taşı olarak diker, gök kubbeyi üzerlerine örter, mor bulutlardan tavan çatar. Ama, bunların hiç birini borcunu ödemek için yeterli bulmaz. “Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.” diyerek esef eder.

 

Ve o kahramanların büyüklüğünü şu son mısralara havale eder:

 

“Sen ki, a’sâra (asırlar) gömülsen taşacaksın…Heyhât,

Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât…

Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,

Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.”

 

“Çanakkale Şehitlerine” bir şiir değildir. O bir destandır. Din, vatan, bayrak uğruna nasıl can verildiğini anlatan bir destan. Benim için Homeros’un İlyada’sından, Firdevsî’nin Şehnâme’sinden, Japonların Şinto’sundan, Almanların Nibelungen’inden çok daha büyük bir destan.

 

Çünkü, bu destan; Çanakkale’de yedi düvele karşı göğsünü siper edenlerin, üç adım önündeki şehit düşerken sıranın kendine de geleceğini bildiği halde zerrece tereddüt göstermeyen kahramanların destanıdır. Bu destan, varoluşun destanıdır.

 

Sadece 18 Martlarda şehitleri anmak, onların hakkını ödeyebilmemiz için yeterli değildir. Çanakkale’deki ruhu, on iki ay,365 gün çocuklarımızda, torunlarımızda yaşatarak, üzerinde huzurla dolaştığımız vatan topraklarının kıymetini bilerek ve canımız pahasına da olsa korumamız gerektiği şuurunu yaşayarak, yaşatarak o hakkı belki bir nebze ödeyebiliriz.

 

Allah Onlar’dan razı, mekânları cennet, ruhları şâd olsun.

 

Ne mutlu “Türk’üm” diyene.

 

Ali Rıza KİBRİT

Bu haber 2554 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit
    OLGUNLARDAN OLGUN SÖZLER22 Aral?k 2024

Sponsor Alanı

Sponsor Alanı

 

ANKET

ANAMUR OKULLARINDA SERBEST KIYAFET UYGULANSIN MI?




Tüm Anketler

0cak - 2012 / Her Hakkı Saklıdır / Kaynak gösterilip, sitemizin ilgili sayfasına link verilerek alıntı yapılabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir-Site ticari olmayıp, kütüre hizmet eder.
RSS Kaynağı | Anasayfa | İletişim

(c)2012 Anamur Sedir