| |||||||||||||||||
| |||||||||||||||||
Sponsor AlanıAnamur SEDİRAnamur SEDİR 1993-1994-Aralık 1993 1. Sayı-Ocak 1994 2. Sayı -Şubat 1994 3. Sayı -Mart 1994 4. Sayı -Mayıs 1994 5. Sayı SaatHİKÂYELERİmran AKSOY HikâyeleriAna MenüSponsor AlanıZiyaretçi Bilgileri
HAVA DURUMU |
UÇURUMUN KENARINDA-216 Mart 2012, 23:06 Yazımın birinci bölümünde, Göçmen Hamamı’nda ele alınan temel konulardan bahsetmiş ve ikinci bölümde eserden bazı pasajlar aktararak devam edeceğimi belirtmiştim. Kaldığımız yerden devam edelim o zaman. Prof. Dr. Sinanoğlu, Türk tarihini 15 bin yıl öncelerine dayandırırken, Türk’lerin Anadolu’daki ilk varlıklarının da 13-15 bin yıllık olduğunu ayrıntılı delillerle ortaya koyar. Türk’ün hem Orta Asya’da hem Anadolu’da büyük medeniyetler kurduğunu, medeniyetin beşiğinin Türkistan olduğunu, bilim ve ilmin Türkistan’da gelişip oradan Anadolu’ya ve Batı’ya geldiğini söyler. Türk bilim adamlarının (Hristiyan Batı kabul etmek istemese de) bir çok “ilk”lik özelliklerinin olduğunu; analitik geometriyi Descartes’ın değil, Harezmî’nin kurduğunu, ondalık kesirleri ilk defa 14-15.yy.’da yaşamış olan Gıyaseddin Cemşid’in kullandığını, ilk göz ameliyatını Razî’nin yaptığını, küçük kan dolaşımını 13.yy.da İbn-i Nefis’in tanımladığını, Buharalı İbn-i Sina’nın 150 civarındaki eseri ile tıp, kimya ve felsefe alanında Avrupa’ya ışık tuttuğunu ifade eder. “Kayseri’deki Gevher Nesibe Darüşşifahanesi, yanında tıp eğitimi veren fakültesi ile en eski tıp merkezidir.” “Tıp tarihinde ilk narkoz uygulaması ve ilk katarakt ameliyatı Kurtuba Darüşşifahanesi’nde büyük göz doktoru Muhammed Gafikî tarafından gerçekleştirilir.” Prof. Sinanoğlu’nun verdiği bir başka bilgiye göre, Doğu Türkistan’daki Türk piramit ve heykelleri Mısır’dakilerden 2000 yıl önce yapılmıştır. “Tüm bunlar Türklerin binlerce yıl önce ileri bir medeniyet kurduğunun ispatıdır.” dedikten sonra; “Eğitim sisteminden kaynaklanan derin aşağılık duygusu nedeniyle, Batılılar deyince doğru kabul ediliyor. Oysa her türlü medeniyet hep bizde ve doğudaydı.” diyerek düştüğümüz aşağılık duygusuna işaret eder Hoca. Bu aşağılık duygusu, maalesef, özellikle son 60 yıldır “kendimiz olma” yolunda yürümemize engel teşkil etmiş, kimliğimiz hızla kaybolmuş, ruhumuz çürümeye yüz tutmuştur. Medeniyet kurucusu ve uygulayıcısı Türk, kendi vurdumduymazlığı, gaflet ve dalâleti yüzünden, “tek dişi kalmış canavar”ın tasallutu altına düşmüştür. Hiçbir millet yoktur ki, bizim gibi, kendini başkalarına şikayet etsin, işlemediği suçlara sahip çıksın! Yine Prof.Sinanoğlu’nun ifadesiyle; “Ayarlı tekel haline gelmiş basın - yayınla alıştıra alıştıra dil ve din bozularak, millet tarihine düşman edilerek bu hallere gelindi.” ABD ve onun yan kuruluşları – arka bahçeleri – olan AB, NATO, IMF, Dünya Bankası, Açık Toplum Enstitüsü, çeşitli sivil toplum kuruluşları ve vakıflar uyguladıkları çeşitli programlarla Türkiye’yi bir müstemleke haline getirdiler. Bir gecede istedikleri kanunları çıkarttılar, çıkartmaya da devam ediyorlar ne yazık ki. “AB’ye girme Türkiye için bir ana hedef olarak devletin tüm kurumları tarafından benimsenince AB’ye girme şartı adı altında dayatmalarla biraz daha uçurumun kenarına gelindi.” “12 Mayıs’ı unutmasınlar.” diyor Prof. Sinanoğlu ve ekliyor: “12 Mayıs 2011’de Anayasa Mahkemesi’nin yani kanunları onaylamasıyla Türkiye yabancılar için ucuz emlâk cennetine döndü. Yakında Türkiye’de kendi milletimize ait bir şey kalmayacak.” “3996 sayılı yasa (Yap- İşlet- Devret) , 5782 sayılı yasa, Maden Yasası, Turizm Yasası, 5737 sayılı Vakıflar Yasası ile tüm kıymetli mülkler, araziler, ormanlar yabancıların eline geçecek ve tapu alma hakkı olacak.” Türkiye’de kurdurulan ve finanse edilen TESEV (Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı), George Soros’un desteklediği Bilgi ve Sabancı Üniversiteleri ve benzeri kuruluşlar vasıtasıyla (TESEV başkanı birkaç yıl önce Soros’tan yılda iki milyon dolar aldığını itiraf etti.) milletin ve ülkenin tabanında çatlaklar oluşturuldu. Çatlaklardan püsküren magma bizi yakmaya ve yok etmeye başladı. Türk ordusunun itibarı ayaklar altına alındı. Kafasına çuval geçirilen on bir Türk subayının itibarı hiçe sayılırken, bir Amerikan askerinin kafasına çuval geçirme teşebbüsünde bulunan Türk genci “Amerikan askerinin itibarını zayıflatmak”tan 16 yıl (yanlış hatırlamıyorsam) ceza talebiyle yargılanıyor. Türk insanının “Ne mutlu Türküm diyene” demesinin, Türk çocuğunun “Türküm, Doğruyum, Çalışkanım” demesinin önüne geçilmek, millet “halk”lara, ülke eyaletler bölünmek isteniyor. Bunlara karşı duranlar Silivri yolunu tutuyorlar. Böyle bir uygulama, ancak işgal edilmiş ülkelerde olur herhalde. Görüldüğü üzere, Prof. Sinanoğlu’nun eseri, bize uçurumun kenarında olduğumuz gerçeğini bir kez daha hatırlatıyor. Bu değerli eseri mutlaka okumanızı tavsiye ederken sözlerimi Mustafa Kemal Atatürk’ün şu manidar ikazı ile bitirmek istiyorum: “Muhterem milletime tavsiyem odur ki, sinesinde yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki ve vicdanındaki cevher-i aslîyi çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an vazgeçmesin.” Saygı ve sevgi ile kalın. Ali Rıza KİBRİT Bu haber 2087 defa okunmuştur.
|
Sponsor AlanıSANATIN İÇİNDEN ;Sponsor Alanı |
|||||||||||||||
0cak - 2012 / Her Hakkı Saklıdır / Kaynak gösterilip, sitemizin ilgili sayfasına link verilerek alıntı yapılabilir.
Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir-Site ticari olmayıp, kütüre hizmet eder. |