| |||||||||||||||||
| |||||||||||||||||
Sponsor AlanıAnamur SEDİRAnamur SEDİR 1993-1994-Aralık 1993 1. Sayı-Ocak 1994 2. Sayı -Şubat 1994 3. Sayı -Mart 1994 4. Sayı -Mayıs 1994 5. Sayı SaatHİKÂYELERİmran AKSOY HikâyeleriAna MenüSponsor AlanıZiyaretçi Bilgileri
HAVA DURUMU |
ABİDE OLARAK KALMAK31 Temmuz 2013, 10:11 “Yeter” diyebilmek, “benden bu kadar” diyebilmek, geriden gelenlere güvenebilmek bir erdemdir.Baba oğluna, anne kızına emaneti selâmete ulaştırabileceklerine inanarak güvenmeli. Güvenmeli ki, onlar da irade koyarak ailenin büyümesine katkı versinler. İkinci Murad, Osmanlı tahtını gencecik Fatih’e bırakırken O’na inanıyor ve güveniyordu. O inanç ve güven, bir çağın kapanmasına ve yeni bir çağın açılmasına vesile oldu. İkinci Murad,ölünceye kadar tahtta kalmaya devam etseydi, belki de İstanbul’un fethi müyesser olmayacak veya gecikecekti.Günümüzde, arkamızdan gelenlere olan güvenimiz, nedense, azaldı. Her sahada bu sıkıntıyı görmek mümkün. Ailede, kurum yönetiminde, siyasette vs. Çocuk yetiştirirken gösterdiğimiz aşırı korumacılık, çocuklarımızın düşünce ve irade olarak büyümelerini engelliyor. “Yapamazsın”, “beceremezsin” bakışımız, çocuklarımızın olgunlaşmasına mani oluyor.Bir makamı zamanında ve “tavında” bırakmayı da bilmek gerek. Ben emekli olacağımı söylediğim zaman, hanımla aramızda tartışma çıktı. Diyordu ki; erken emekli oluyorsun, daha kaç yaşındasın, falanca bile halâ çalışıyor. Kendince belki haklıydı ama ben de artık zamanın geldiğine inanıyordum. 29 yıllık hizmet, beni, öğrencilerim ve dostlarım nezdinde, zirveye taşımıştı. Zirvede bırakmak, ileride tökezleyip düşmekten yeğdi. Bazı okul müdürlerinin, yaş limitini doldurmalarına rağmen, müdürlükte kalma ısrarlarına şahit olduk. Okullarını kendilerinden daha iyi yönetebilecek birinin olmadığına, emekli olurlarsa okulun yer ile yeksan olacağına inanmışlardı. Bilmiyorlardı ki, artık alay konusu oluyorlardı. Belki de Hababam Sınıfı’nın mercek gözlüklü, bastonlu hocalarını idol olarak görüyorlardı.Ülkemiz siyasetinde de aynı güvensizliği ve endişeyi görüyoruz. Bazı ülkelerde milletvekilleri, bakanlar veya başbakanlar, sorumluluk sahalarında bir sıkıntı olduğu zaman, sorumlunun kendileri olduğunu düşünerek derhal istifa etme olgunluğunu gösterebilmekte iken, bizdeki siyasiler hiçbir şekilde sorumluluğu kabul etmemekte, makamı veya koltuğu koruyabilmek için suçu başkalarına yüklemektedirler. Siyasî başarısızlıkların sebebini başkalarında aramaktadırlar.İsim vermeme gerek yok, hepimizin bildiği siyasîler var ki, siyaset koltuğuna yapışık öldüler. Nedense, emaneti birilerine bırakmaktan korktular hep. Bir kenara çekilip; saygı duyulan ve saygıyla anılan, düşüncelerine itibar edilen ağabeyler olamadılar. Enerjilerinin tükendiğine inanmadılar. Koltuğu zamanında bırakma erdemini sergileyemediler. ”Abide” olarak kalmak yerine “fosilleşme”yi tercih ettiler. Bunca hırsın ve tamahın sebebi ne ola? Ölüm döşeğinde bile “genel başkanlık”, herhalde, sadece bize hastır.Arkadan gelenlere güvenmedikçe, yenilere yol açmadıkça, genç ve enerjik beyinlere sorumluluk vermedikçe aileler, kurumlar ve siyasî yapımız mehter takımı gibi ilerler ancak.Yeni hedeflere dinamik, ufku geniş ve arzulu kadrolarla ulaşılır. Eskiler, zamanı gelince kenara çekilip, gerçek manada “âkil” olmayı bilmelidirler. Ali Rıza KİBRİT Bu haber 1801 defa okunmuştur.
|
Sponsor AlanıSANATIN İÇİNDEN ;Sponsor Alanı |
|||||||||||||||
0cak - 2012 / Her Hakkı Saklıdır / Kaynak gösterilip, sitemizin ilgili sayfasına link verilerek alıntı yapılabilir.
Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir-Site ticari olmayıp, kütüre hizmet eder. |