ŞEHİR Mİ, KENT Mİ?
Bir haftadır Kayseri’deyim. Kızımı, damadımı, torunlarımı, kardeşim Ümran’ı, gelinimiz Şaziye’yi, avukat yeğenlerimi görmek; eskimeyen dostlar; Nafiz AĞCA, Mustafa ÖZTÜRK, Tekin TANIRLI ile buluşmak, sohbet etmek bir başka oluyor. S. Öztürk’ün başkanlığını yaptığı Bilgi Yurdu’nda; Osman Sel, İsmail Bozkurt ile sıcacık sohbetin tadına doyum olmadı.
Sevgili okurlarım! Ben zannediyordum ki Konya’nın kaldırımları, döşemeleri oynuyor. Meğer Ankara’nın, Kayseri’nin kaldırım döşemeleri de oynamakta hem de ne oynama şakır şakır. Az bir zaman önce MEYDAN’a döşenen andezit döşemeler kalk gidelim havasında. Konya’nın bu problemini¸”Çimentolarımız mı Kalitesiz?” başlıklı yazımda yazınca Çimento Fabrikasından; “Çimentolarımız kaliteli olup AB standartlarındadır.” Cevabını almıştım. Öyle ise sorun nerede? Kayseri’de bir eczacı dost, “Sağlam döşesinler de yandaşlar aç mı kalsınlar?” veciz serzenişine şahit olmuştum
Öğretmen Evi ise dökülmekte! Ortaokullar arası voleybol turnuvasında burada kalan öğrenciler hamamböceklerinden dertlenmişlerdi. 26 Mart günü kendi gözlerimle gördüm; Garaj kapısından girişte, mescidin yanındaki tuvalet, öyle rezil öyle pisti ki. İnanın bir kasaba tuvaletinin WC’si bile bu kadar pis olamazdı. Aynada kendinizi görmeniz olanaksız, tuvalet taşının etrafı simsiyah beton. Görünüm oldukça çirkin. Toplasan üç metrekare değil.
Kayseri, acayip şekilde betonlaşmış. Otopark meselesi had safhada; aracınızı park edecek alan yok, her taraf paralı. Bu kadar işyeri ruhsatı verilirken neden araç park şartı da aranmamış?
Onun için şunu anladım ki, şehirlerimiz; yanlış planlama yüzünden şehir olmaktan çıkarılmış ve kentleştirilmişler.
Şehirler, nefes alan mekânlardır. Şehirler, sokak ve caddelerinde gezerken insana huzur veren, sıkmayan ve boğmayan beldelerdir.
Acaba bizim şehirlerimizde gezerken sıkılmayan, boğulmayan kaç kişi vardır?
Maalesef günümüz kentleri; sıkıcıdır, yaşayanları boğmaktadır, nefes aldırmamaktadır. Altı yıl öğretmenlik yaptığım Almanya’da; istisnasız her Alman aile, gece yatmadan önce pencerelerini açarak odalarını temiz ve karbon monoksitsiz hava ile doldururlardı.
Bizim şehirlerde evlerimizi, böyle havalandırma şansımız var mıdır?
Yoksa;” neden yoktur ?” Lütfen cevap verir misiniz?
Selçuklulardan ve Osmanlılardan kalma şehirlerimizi neden ve hangi hakla kentleştirdiniz? Neden ve hangi hakla yaşanmaz, nefes alınmaz hale getirdiniz?
Nu uğruna ve niçin?
Bakınca sıcacık insanı saran, mutluluk veren evlerimizi tekrar istemekteyiz
Para her zaman bulunur! Huzur ve sağlık her zaman bulunur mu?
Lütfen huzurlarımızı bozmayın! Beldelerimizi yaşanır, gezilir, nefes alınır hallere tekrar getiriniz ve şehir olmaktan ne olur uzaklaştırmayınız! Biz kentleşme değil şehirleşme istemekteyiz.
Esen kalınız.
Nazım PEKER
NOT: 1- Bu yazının son bölümü bütün şehirlerimiz içindir.
2- Konya Öğretmen Evi’nin oyun salonu henüz açılmamıştır.
Bu haber 2043 defa okunmuştur.