![]() | |||||||||||||||||
| |||||||||||||||||
| |||||||||||||||||
Sponsor Alanı![]() Anamur SEDİRAnamur SEDİR 1993-1994-Aralık 1993 1. Sayı-Ocak 1994 2. Sayı -Şubat 1994 3. Sayı -Mart 1994 4. Sayı -Mayıs 1994 5. Sayı SaatHİKÂYELER![]() İmran AKSOY HikâyeleriAna MenüSponsor Alanı![]() Ziyaretçi Bilgileri
HAVA DURUMU |
OSMANLI MİNYATÜRLERİNDE KADIN![]() 15 A?ustos 2012, 00:07 OSMANLI MİNYATÜRLERİNDE KADIN Kozmik yasaların doğal olarak işlediği ve her şeyin ritmik bir döngü etrafında birleştiği dünyamızda hiçbir şey durağan değildir. Zaman denilen ve sürekli ilerleyen çarkın içinde tüm canlılar doğar, büyür, gelişir ve ölür. Toplumlar da canlılar gibidir. Doğar, büyür, gelişir ve ölürler. Ancak gelişim sürecinde, her toplumsal olgu ve değer gibi, kültür de temsil ettiği toplumla birlikte, zaman ve çevre gereklerine uyarak kendini oluşturur ya da dış etki yoluyla değişir ve gelişir. Kültürlerin oluşmasında en büyük etken “din”dir. Her toplum kendi dini inançları çerçevesinde yaşam biçimini belirlerken, kendi kültürünü de yaratır. Kültürün ayrılmaz bir parçası olan sanatta bu çerçevede şekillenip biçim kazanır. Başlangıçtan beri farklı dinler çerçevesinde şekillenip biçim kazanan Türk resminin, Osmanlı döneminde uygulanış biçimi ise minyatürdür. El yazma eserler içerisine metne açıklık kazandırmak ve okuyana görsel bir malzeme sunmak amacıyla yapılan minyatürler, doğal olarak içerisine yapıldıkları yazmanın konusuyla örtüşmek durumunda kalmış, çoğunluğu, tarih, edebiyat, din, bilim ve günlük hayat gibi konuları içeren binlerce minyatür yapılmıştır. Bununla birlikte, saray ahalisinin beğenileri doğrultusunda hazırlanmış minyatürlü yazmalarda mevcuttur. Var oluş biçimini İslam felsefesinden alan Osmanlı minyatür sanatı, bireyi hiç incelemeyen, hiçbir zaman kavramına, hiçbir mekan hissine sahip olmayan mistik bir dünya görüşünü yansıtır. Zira, İslam’a göre, Dünya fani, Ahiret bakidir, tek gerçeklik Allah, geri kalan her şey aldanmadır; kendini fani ve aldatıcı şeylere adamak İslami ilkelerle çelişmek demektir. Dolayısıyla, birey ve sorunları önemsiz görülür, katı anlamda bir gerçekçilikten söz edilemez ve ana noktalarla ayrıntılar arasında ayrım yapılmaz. Bu bağlamda, kadının Osmanlı minyatürlerinde yer alması, bireyci bir yaklaşımdan çok, İslam düşünce biçiminin el verdiği ölçüde, bazen soylu bir kişi, bazen bir anne, bazen dramatik bir aşk öyküsünün içerisinde olayın başkahramanı, bazense günlük hayatta farklı zaman aralıklarında yer bulur. Yani içerisine yapıldığı el yazma eserin konusunda kadın yer almışsa, minyatürde de yerini almıştır. Dinî yasaklamalar nedeniyle Osmanlı minyatürlerinde kadın tasvirinin olmadığı, genel kabul görse de, buna rağmen gerek yazmalar, gerekse, murakkalar içerisinde sınırların ötesine taşan kadın minyatürlerine rastlamak mümkündür. Bu da gösteriyor ki, her dönem ve çağda sanat, inanç sistemleri kadın bedeninin çıplaklığına izin vermeyecek şekilde sınırlandırmak isterken, sanat kadın bedenini, edebi şiirsel formda veya heykel, resim ve görüntü formunda sınır tanımaksızın dile getirme çabası içerisinde olmuştur. Her ne düşünce hâkim olursa olsun daima araştıran, deneyen, bulan ve her açıdan hür ve bağımsız olmak için büyük çaba sarf eden sanatçı, belirli kural ve teknikleri, ortadan kaldırmaya çalışmış, gelenek kalıplarını yıkıp, sanatı yeni yeni ufuklara yöneltmek istemiştir. Öyle ki, Hz. İsa’yı emziren Hz. Meryem’in, Hz. Muhammet’i emziren sütannesi Halime’nin tasvirlerini yaparken onların göğüslerini açıkta bırakmaktan dahi kaçınmamıştır. Biraz öncede değinildiği üzere başlangıcından 18. yüzyıla değin Osmanlı minyatürlerinde kadın, bireyci bir yaklaşımdan çok, İslam düşünce biçiminin el verdiği ölçüde, içerisine yapıldığı el yazma eserin konusunda yer almışsa, minyatürde de yerini almıştır. 18. yüz yılla birlikte, Batı ile ilişkilerin artması tüm sosyal hayatta olduğu gibi sanat hayatında da bir takım değişiklikleri beraberinde getirmiştir. Batı bilim ve kültürünün benimsenmesi için yapılan ilk girişimler, hiç kuşkusuz saray çevresinde ortaya çıkmıştır.18.yy. ile birlikte saraya giren çok sayıda Avrupa eşyası özellikle Batı kaynaklı resimli kitaplar minyatür sanatını etkileyen en önemli faktörler olmuştur. Nitekim dönemin saray nakkaşları bilinçli denemelere girişmişler yeni biçim ve teknikler denenmiş, iki boyutlu bir anlatım biçimi olan minyatüre üçüncü boyut girmiş, minyatürlerde farklı konulara yer verilmeye başlanmıştır. Albümlerde toplanan tek yaprak halindeki kır sahneleri, kıyafet ve çiçek resimleri, kadın ve erkek portreleri tarih konulu minyatürlerin yerini almış, çeşitli giysiler içinde, içki içen, müzik çalan, raks eden, dinlenen, saç tuvaletini düzelten, çiçek koklayan kadın ve erkek figürleri, saray çevresinin III. Ahmet dönemindeki (1703-1730) görkemli yaşantısının, eğlence ve lüks düşkünlüğünün belgeleri olmuşlardır. 18.yüzyılın önde gelen nakkaşları Levni ve Abdullah Buhari’dir. Levni’nin, Silsilename ve Surname-i Vehbi gibi el yazma eserler içerisine yaptığı minyatürler dışında 1710- 1720 yılları arasında yaptığı anlaşılan ve murakkalarda toplanan 42 adet boy portre çalışması mevcuttur. Bu portreler içerisinde, kadın müzikçiler, raks eden, saçını düzelten genç kızlar, feraceli kadınlar, kahve tutan vb. figürler önemli bir yere sahiptir. Kadının özgür bir hava içerisinde tasvir edildiği minyatürler, önceki dönemlerde elyazmanın konusu bağlamında minyatüre giren kadın varlığı ile karşılaştırıldığında ayrı bir önem arz eder. 18. yüzyılla birlikte artık kadınlar halkın içinde yüzleri peçeli ya da yarı kapalı olarak saygılı duruşları ile gösterilen kadınlar değil, yaşamın içinde sosyal hayata katılan ve dişi kimlikleri ile öne çıkan kadınlardır. Levni’nin “Saz Heyeti”nin konu aldığı minyatüründe, müzik icra eden dört genç harem kadınını tasvir ederken döneme özgü açık yakalı kıyafeti yansıtmaktan çekinmemiştir. Kadınlar devrin modasına göre giyinmişlerdir ve tırnakları ojelidir. Oldukça zarif bir görünümleri ve duruşları vardır. Yüzlerinde hafif gülümseyen ifade görülür.
18.yüzyılın minyatür tekniğinde çalışan ancak yeni denemelerde bulunan nakkaşlarından birisi de Abdullah Buhari’dir. Buhari’nin, 1728-45 tarihleri arasında eserler verdiği, günümüze ulaşan imzalı ve tarihli eserlerinden anlaşılmaktadır. I. Mahmut Dönemi’ne (1730-1754) rastlayan bu süreçte, nakkaşın fırçasından çıkan tek figür kadın tasvirleri, saray çevresi için hazırlanmış albümlerde toplanmıştır. Minyatürleri Levni’nin minyatürlerinden farklı olarak belirli bir modelden çalışılmış hissi vermektedir. Dönemin ev içi kadın modasını ve farklı etnik grupların kıyafet tarzını belgelemesi bakımından önem taşırlar. Buhari’nin İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi'nde bulunan bir albümde (T.9364) toplanmış tek sayfa minyatürler arasında bir şehzade, bir berber, saray erkânından kavuklu, sarıklı ve ellerinde keyif çubukları taşıyan İstanbullu erkekler, ev içi kıyafetleriyle İstanbullu hanımlar ve adalarda yaşayan bir Rum kadını dikkat çekici tiplerdir. Gene Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde bulunan bir albümde (H.2143) ve ayrıca tek yapraklar halinde (Y.Y.1042, 1043, 1086) korunan aynı tarzda minyatürleri bulunmaktadır. Bunlar arasında da, tek figür kadın tasvirlerinin yanı sıra, "Yıkanan Kadın" resminde, hamamda yıkanan çıplak bir kadın görülür. Kadın mermer bir kurna önünde oturmuş, elindeki hamam tasıyla baştan aşağıya su dökünmektedir. El ve ayak parmakları, topuklar, küpeleri, yüzünü, bileziği ile hayli süslü olan kadının bacakların kırmız bordürlü açık mavi bir peştamal örtmektedir. Tamamen Doğulu bir bakışla yapılan bu resimde hiçbir ima yoktur ve sanatçı cinsel herhangi bir göndermede bulunmamaktadır. Peştamal kadının dizlerine kaydığı için örtülmesi gereken hiçbir yeri gizlemez. Yıkanan kadın minyatürü, bu dönemde değişen dünya görüşü sonucunda, ele alınmaya başlayan yeni konulardan biri olarak önem taşır. Hem geleneksel minyatür kurallarını, hem de kadının minyatür sanatı içerisindeki varlığını farklı bir boyuta taşıması bakımından kırılma noktası oluşturmuştur. Tümüyle İslami gelenekler üzerine kurulan Osmanlı minyatüründe Buhari kadının çıplak tenini, dolgun yapısını, belli belirsiz, yumuşak ve saydam koyuluk farklarından yararlanarak “modle” etmesi bu kırılma noktasının gelecekte yapılacak bu tür konular için ipuçları verdiği anlaşılmaktadır. Osmanlı saray çevresinde Batılı resim geleneğine duyulan ilginin giderek artması konusunda Avrupa resmine yabancı olmayan, eğitimli Hıristiyan azınlık sanatçılara da iş verildiği görülür. Bu ressamlardan biri olan Refail’in kağıt üzerine guaj boya ile resmettiği kadın figürleri, geleneksel minyatürden tamamen farklı portre karakteri gösteren gerçekçi resimlerdir. Refail tarafından yapıldığı sanılan ve Topkapı Sarayı Kitaplığında bulunan 1747 tarihli kadın portresinde, kadının elinde yay, sırtında ok torbası bulunur. Kımıldamadan sol elini beline dayayarak kaftanın önünü açan kadının, tüm ayrıntıları verilmeye çalışılmıştır. Gene Refail’in 1745 tarihli “Hamamda Anne ve Kızını” konu eden minyatürü, Buhari’nin “Yıkanan Kadın” minyatüründen sonra bir kısım dini geleneklerin yıkılmasını sağlamış, artık inanç sisteminin kadın bedeninin çıplaklığına Türk sanatında izin ver memesini de ortadan kaldırmıştır.
18. yy. ikinci yarısından sonra matbaanın yaygınlaşmaıyla minyatürlü el yazması yapımının giderek azaldığı görülmüştür. Geleneksel minyatür yerini duvar resmi ya da albüm resimlerine bırakmıştır. Bu süreç, Osmanlı tasvir sanatlarında yeni bir döneminde başlangıcını oluşturur. 18. yüzyılın sevilen şairlerinden Fazıl Enderuni’nin çeşitli ülkelerinin erkek ve kadın güzelliklerini anlatıp resimlediği Hubanname ve Zenanname adlı eserleri, minyatür geleneğinin tamamen dışında özellikler taşır. Pek çok ülke ve kültüre ait kadının yer aldığı resimleri, pastel tonlarla yapılmış sulu boya resimler olarak değerlendirmek mümkündür. Doç. Dr. Hüseyin ELMAS KAYNAKÇA 1-And, M. (1985). İslam Ülkelerinde Gösterim Niteliğinde Hikaye Anlatımı, Tarih ve Toplum Dergisi,S.24 2-Arsal, O. (1999).Modern Osmanlı Resminin Sosyolojisi. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları 3-Bulut, H. (2001).Yeniliklerle Dolu Yüzyıldan İki Yeni İsim:Nedim-Levni ve Eserlerindeki Sevgili Figürleri, Bilkent Üniversitesi Ekonomi ve Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara. 4-Elmas, H. (1999). Çağdaş Türk Resminde Minyatür Etkileri, Konya: Konya İl Kültür Müdürlüğü Yayınları. 5-Elmas, Hüseyin. (2009). Osmanlı Minyatürlerinde Kadın Varlığının Yer Bulması.2. Uluslar arası Bir Bilim Katagorisi Olarak “Kadın” Edebiyat, Dil ve Kültür Çalışmalarında Kadın Sempozyumu Bildiri Kitabı. Aydın: Adnan Menderes Üniversitesi Yayınları. 164-169 6-Eroğlu, S. Levni’nin Kadınları, http://:www.moderncelebi.com. 7- Hafsa, F. (2007). Sanat ve Dinin Kadın Varlığında Buluşması. Milel ve Nihal Dergisi. S.1 8-Osmanlı Minyatür Sanatının Son Nakkaşlarından Levni, Hürriyet Gazetesi 10 Eylül 2001. Bu haber 11073 defa okunmuştur.
|
Sponsor AlanıSANATIN İÇİNDEN ;Sponsor Alanı![]() |
|||||||||||||||
0cak - 2012 / Her Hakkı Saklıdır / Kaynak gösterilip, sitemizin ilgili sayfasına link verilerek alıntı yapılabilir.
Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir-Site ticari olmayıp, kütüre hizmet eder. |