anamursedir-anamur dergi
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

Sponsor Alanı

Anamur SEDİR

Anamur SEDİR 1993-1994

   -Aralık   1993  1. Sayı
   -Ocak    1994  2. Sayı
   -Şubat   1994  3. Sayı
   -Mart     1994  4. Sayı
   -Mayıs   1994  5. Sayı

MAKİ DERGİSİ

MAKİ DERGİSİ-105

Saat

Ana Menü

Sponsor Alanı

 

Ziyaretçi Bilgileri

»Aktif 15  
»Bugün 628  
»Toplam 14038342  
Sayın Ziyaretçimiz
»IP'niz | 18.216.230.107
» Bu sitemizi ziyaretiniz

HAVA DURUMU

ANAMUR

'DENKTAŞ' VE ONSUZ GEÇEN İKİ YIL..!

12 Ocak 2014, 23:11

ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇISI ‘DENKTAŞ’ VE ONSUZ GEÇEN İKİ YIL..!

 

“O; emperyalist güçlerin bütün tuzaklarına rağmen, yıllarca Kıbrıs Türk Halkının bağımsızlığı ve özgürlüğü için canı pahasına savaştı. Hiçbir neden uğruna diz çökmedi. Son nefesine kadar, Türk Milleti ve Türkiye dedi…’’

 

Ne kadar çabuk geçiyor zaman! İnsanın hayatında iz bırakan ama daha da önemlisi halkının kalbinde taht kurmuş bir liderin varlığı olmadan…

 

Onu ilk kez, Eylül 1974’te Kıbrıs Savaşlarının hemen sonrasında Lefkoşa Sanayi Bölgesine teşriflerinde tanımıştım. Savaşın daha henüz soğumamış sıcaklığı içinde hemen oracıkta yapmış olduğu içten konuşma; beni ve beraberimdeki diğer arkadaşlarımı çok etkilemişti.

 

Türkiye’de ismen tanıdığımız o büyük insanı, dava adamını ve Kıbrıs Türk Halkının liderini ilk kez orada görmüş; ‘’ Bizleri Rum’un mezaliminden, topyekûn ölümden kurtardığınız ve özgürlüğümüze kavuşturduğunuz için sizlere minnettarız, Mehmetçiğe ve Türk Milletine can borcumuz vardır…’’ cümlesini ilk kez onun ağzından orada işitmiştim.

 

O ömrü boyunca daima Türk Milleti ve Mehmetçik dedi ve hiçbir neden uğruna; Kıbrıs Türk Halkının Kıbrıs’ta, vatan topraklarında, özgürce yaşam haklarından vazgeçmedi.

 

Günü geldi; kendisinden önce bu davayı savunan ve Türk Milletinin bir parçası olmaktan gurur duyan lideri, Sn. Dr. Fazıl Küçükten mücadele bayrağını devraldı.

 

Günü geldi; 60’lı yıllarda elinde silah, cephede mücahitleriyle omuz, omuza savaştı.

 

Günü geldi; Rum’a esir düştü ama diz çökmedi.

 

Günü geldi; diplomasi masasında bir şahin oldu, ata yadigârı topraklarını, halkının haklarını yiğitçe savundu. Halkının özgürlüğünden ve bağımsızlığından asla ödün vermedi.

 

Günü geldi; Türk Milletinin ‘Kıbrıs Milli Davası’ adını verdiği bu dava için anavatanıyla birlikte binlerce şehit verdikleri ‘O Gazi Topraklarda’,  K.K.T.C’nin Kurucu Cumhurbaşkanı oldu.

 

     

 

Günü geldi; ilk kez Kıbrıs Konusunda ters düştüğü bir anavatan hükümeti ile karşı, karşıya kaldı!   Anavatanım böyle istiyor dedi, makamından vazgeçti, Cumhurbaşkanlığını bıraktı ama davasını asla terk etmedi, etmiş olduğu bütün yeminlere sadakatle bağlı kaldı.

 

Günü geldi; ‘’bağımsızlığımızın yerine hiçbir şey ikame edilemez dedi.’’

 

Adaylığını koymadığı,17 Nisan 2005 K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde Türkiye’de mevcut AKP hükümetine, liderine ve dönemin dışişleri bakanına yüklenen, ‘Toros’ kod adlı ‘Milli Kahraman’:

 

“K.K.T.C’den taviz verilirse, öbür dünyada bile iki elim yakalarında olur. Kâbus görürler.’’ demişti.

 

O gerçek bir özgürlük savaşçısıydı. Onun bu özelliğine ilk kez, Kıbrıs’ta savaştığım o dönemde tanıklık etmiş, yüzündeki kararlılığı görmüştüm. İkinci kez ise; Kurucu Cumhurbaşkanlığına veda edeceği tarihten birkaç gün önce kendilerini makamında ziyaret ettiğim o gün, tanıklık etmiştim.

 

Cumhurbaşkanlığına veda edecekti ama mücadelesinden asla vazgeçmeyeceğini, bu mücadeleye halkının arasında ve kaldığı yerden devam edeceğini ifade etmişti. Son nefesine kadar da söylediği gibi yaptı.

 

Ve Kurucu Cumhurbaşkanlığı dönemine veda etmesine 48 saat kala; Türkiye’ye ve kendi halkına çok önemli ve kritik mesajlar vermişti.

 

        ‘Denktaş’ın veda manifestosu’ adıyla dönemin yazılı basınına düşen bu tarihi görüşleri, şu hususları içeriyordu:

 

“1. Bayrak yırtılırsa sesini hemen yükselt.

2. Kıbrıs’ın Girit olmasına sakın izin verme.

3. Batı’dan gelen Sevr dayatmasını sakın kabul etme.

4. AB’nin TSK’ ya yönelik niyetlerine sakın geçit verme.

5. Güvencesi ordu olan Atatürkçülükten sakın şaşma.

6. Atatürkçü rektörlere ve öğrencilere güven.

7. Türkiye’nin borçlarının istismarına izin verme.

8. Kıbrıs’ı kimseye verme Akdeniz’e çıkamazsın.

9. K.K.T.C’yi tanımaya devam et. Bu şeref senindir.

10. Bir devlet bırakıyorum, kıymetini bilin…

 

Yukarıda belirtilmiş olan ancak o dönemde pek kavranamayan bu tespitleri, günümüzde yaşananlarla karşılaştırdığımızda; Sayın Denktaş’ın bu söylemlerinin ne kadar yerinde olduğu daha iyi anlaşılacaktır, diye düşünüyorum.

 

Etmiş olduğu dava ve devlet yeminlerine sadakatle bağlı kalarak geçen bir ömür…

 

Ata yadigârı Kıbrıs topraklarının son ‘Türbedarı ve Bayraktarı’, Kıbrıs Milli Davamızın simge ismi; ‘Gazi ve Milli Kahramanımız Denktaş.’

 

O; 27 Ocak 1924 tarihinde adanın Baf kasabasında dünyaya ilk bakışlarıyla merhaba derken; yaşayacağı bu topraklarda, bir halkın özgürlük ve bağımsızlığı için ömrünün tamamını harcayacağını tabii ki, bilmiyordu. Ama kadar çizgisi bazı insanlara ‘Liderlik’ vasfını da beraberinde getiriyordu. İşte Denktaş, bu özelliği ile hem tarihimizin şanlı sayfalarına altın harflerle yazıldı. Hem Türk Milletinin ve hem de Türklük dünyasının kalbinde taht kurdu.

 

O; geçtiğimiz son on yıllık döneminde neredeyse feda edilme noktasına gelen ‘Kıbrıs Milli Davamızı’ savunmakla kalmadı.

 

Sayın Denktaş, Türkiye’nin AB’ye giriş macerası uğruna pek çok milli değerleri tartışılmaya açılmış olan Türk Milletinin, bu ortamdaki şaşkınlığını gidermeye çalışarak, milletimizin ezici bir çoğunluğunun özünde hiç eksik olmayan vatanseverlik duygularının da temsilciliğini yapan bir lider; bu konuyla ilgili düşüncelerini, tarihi gerçeklere dayanarak, müspet bilimin ışığı ile açıklayan ve daima Atatürkçü düşüncenin savunucu oldu.

 

O Kurucu Cumhurbaşkanlığı döneminden sonra, yeniden halkının arasına dönerek, Kıbrıs konusunun çözümüne yönelik görüşlerini açıklayıp, tarihi uyarılarını yaparken; Türk Milletine bu hususları açıklamak adına anavatanında bulunduğu o dönemden çok rahatsız olanların aşağıdaki şu söylemine dahi kırılmadı:

 

‘’Türkiye’de ne işin var, git kendi davanı kendi toplumuna anlat..!’’

 

Kıbrıs davası, sanki sadece Kıbrıs’ta yaşayanların sorunuymuş, sanki Anavatan Türkiye; bu uğurda savaşı göze alıp, 498 vatan evladını bu uğurda şehit vermemiş ve sanki asırlardan beri Kıbrıs Türk’ü, o toprakların serdarlığını yapmamış gibi!

 

Ama hiçbir söylem ve eylem, onu inandığı davanın doğrularından vazgeçiremedi. Hayatının sonuna kadar; Kıbrıs konusuyla ilgili yaşanan gerçekleri ve tarihi kazanımlara aykırı olan her yanlışı söylemeye, Türk Milletine anlatmaya devam etti.

 

Bugün 13. Ocak 2014 onun ardından iki yıl geçti ve Kıbrıs’ta hiçbir şey değişmedi!

 

Kıbrıs konusunun çözümü için hala devam eden müzakereler sürecinde o ne dediyse, öyle oldu ve böyle devam ederse; korkarım ki, AB şemsiyesi altında ki Yunanistan’ın ve adanın yarı buçuğunu temsil eden Rum tarafının dayatmış olduğu teslimiyetler birer, birer gerçekleşebilir!

 

Onun hiçbir zaman görmek istemediği şey Türk Askerinin adadan ayrılması ve Türkiye’nin garantörlük vasfının sonlandırılmasıydı. Çünkü bu iki önemli husus, Kıbrıs Türk Halkının adada özgür ve bağımsız yaşamasının garantisiydi. Rahmetli Denktaş; ömrü boyunca bu iki önemli kazanım için ‘özgürlük savaşçısı’ oldu,  bunlardan asla vazgeçmedi.

 

Gazi Denktaş, Türk Milletinin şerefli, namuslu ve vatansever bir ulus olduğuna yürekten inanan bir liderdi. Böyle bir ulusun ferdi olmaktan daima gurur duydu.

 

O; doğduğu toprakların kekik kokulu yaylalarına ‘Toros’ oldu. 87 yıllık ömrünün her karesinde insan olabilmenin en büyük faziletini ‘Özgürlüğü’ savundu, Türk Milletine inandı ve özgür bir devlet kurdu.

 

O; ömrü boyunca; ‘’Kıbrıs Türkünün yaşayış ve hürriyetine; canına, malına, her türlü anane ve mukaddesatına, her nerede ve kimden olursa olsun vaki olacak tecavüzlere karşı koymak için, kendimi Türk Milletine adadım.’’ Dedi. Son nefesine kadar da bu söylemine ve yeminine bağlı kalarak hayata veda etti.

 

Can liderim, Sevgili Cumhurbaşkanım, Mücahit Gazi Denktaş; ne mutlu bana ki, sizi yakinen tanıma fırsatım oldu. Sizin nasıl bir özgürlük savaşçısı olduğunu bilen bir dostunuz, bir Kıbrıs Gazisi olarak; sizi hasret, rahmet ve minnet duyguları ile anıyor;

 

‘’Andımız Olsun ki, Bu Topraklar Bizim’’ diyerek, aziz hatıranız önünde bir kez daha saygı ile eğiliyorum efendim.

 

Atilla ÇİLİNGİR

Kıbrıs GAZİSİ

13 Ocak 2014

www.atillacilingir.com

Bu haber 1270 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit
    Ramazan bayramına doğru09 Nisan 2024

Sponsor Alanı

Sponsor Alanı

 

ANKET

ANAMUR OKULLARINDA SERBEST KIYAFET UYGULANSIN MI?




Tüm Anketler

0cak - 2012 / Her Hakkı Saklıdır / Kaynak gösterilip, sitemizin ilgili sayfasına link verilerek alıntı yapılabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir-Site ticari olmayıp, kütüre hizmet eder.
RSS Kaynağı | Anasayfa | İletişim

(c)2012 Anamur Sedir