| |||||||||||||||||||||
| |||||||||||||||||||||
Sponsor AlanıAnamur SEDİRAnamur SEDİR 1993-1994-Aralık 1993 1. Sayı-Ocak 1994 2. Sayı -Şubat 1994 3. Sayı -Mart 1994 4. Sayı -Mayıs 1994 5. Sayı SaatHİKÂYELERİmran AKSOY HikâyeleriAna MenüSponsor AlanıZiyaretçi Bilgileri
HAVA DURUMU |
DİYARBAKIR ETRAFINDA BAĞLAR VARDoğunun incisi idi. Paris'i diye anılırdı. Mahsus güzelliklere sahipti. Girişte Cumhuriyetimizin kurucusunun iki veciz sözü karşılardı şehre gelenleri. DİYARBAKIR ETRAFINDA BAĞLAR VAR Doğunun incisi idi. Paris’i diye anılırdı. Mahsus güzelliklere sahipti. Girişte Cumhuriyetimizin kurucusunun iki veciz sözü karşılardı şehre gelenleri; "Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı, hep bir milletin evlatları, hep aynı cevherin damarlarıdır”. “Ne Mutlu Türküm Diyene” Atından geçilir gidilirdi şehir merkezine. “Aferin” almak için mülki, idari bir kararla söküldüler yerlerinden. Psikolojik barikattılar onlar birer. Kaldırıldılar, moral oldu dağdakilere. Adları değiştirildi şehirlerin. (Tunceli’ye Dersim, Diyarbakır’a Amed) Önleri açıldı, çıktılar inlerinden. Doluştular Sur içine, Sur dışına… Besiye çekildiler içeridekiler tarafından. Işık geldi gözlerine. İş makineleri verildi emirlerine. Kuyusunu kazmaya başladılar devletin. Hendekler açtılar. Barikatlar oluşturdular. Düzenekler yerleştirdiler. Mevzilenip Mehmetçik gözlediler siperlerinde. Ziya Gökalp Müzesini yaktılar işsiz kalmamak için. O bir semboldü. Onun fikirleri vardı çünkü Cumhuriyetin temelinde. Sonra Süleyman Nazif okulunu. Ardından “Kurşunlu” (Fatih) Camiini kurşunladılar, yaktılar, yıktılar. Her birinin ayrı anlamı vardı onların. Gazi Köşkünün de çok battığında hiç şüphe yok. Atatürk ağırlanmıştı orada. Adını ondan almaktaydı çünkü. “Sur içi Açıkhava müzesi” iken savaş alanına döndü. Celal Güzelses plakları da çalmıyor. Meyan şerbeti de satılmıyor artık o dar sokaklarda. Bomba, kurşun sesleri var şimdi onun yerine. Manzara Ziya Paşanın dizelerindeki gibi; “Gezdim diyar-ı küfrü kâşaneler gördüm. Gezdim Diyar–ı bakırı, viraneler gördüm”. “Dicle kenarında kurdun yediği kuzudan sorumlu olacakları” iddiası bulunanlar; Kaç ana kuzuları yendi o dağ canavarları tarafından. Dicle kenarında, Fırat’ın kıyısında, Munzur’da…! Kim aldı acaba o sorumluluğu üzerine? “Sorumlusu meçhul” mü kaldı o da acaba, karıştı “faili meçhuller” arasına? Tek vatan, Tek bayrak, Tek devlet, Tek millet… İyi de; “Tek dili” vardı bir de bunun. Unuttunuz “tek dili”. “Yuttunuz” ya da bilerek. Müzesi ateşe verilen Diyarbakırlı o düşünür demişti hâlbuki yıllar evvel. “Türklüğün vatanı bir Dini bir vicdanı bir. Fakat hepsi ayrılır, Olmazsa lisanı bir.” “Camiler kışla, Minareler süngü” diye başlayan dizeleri kadar önemleydi o da; “Tek dil” diyemeyen “o dil”, o “ağız gevşekliği” yüzünden, bugün bu millete yaşatılanlar. Biliyoruz masumsunuzdur siz. Bir görünmeyen eldir bunu size reva gören. Bir takım karanlık odaklar v.s. Her kimse o, deyin. İttihat terakki mi? Paralel mi? Deyin de rahatlayın. Aklanın da, millet uyanacak yoksa… Hazindir ki şehit sayısı artınca evler asılı bayrak sayılarında azalma gözlenmeye başladı. Bir millet için şehit vermekten de kötüsü ona alıştırılmış olması. Ancak “Alıştıra, alıştıra, sindire sindire yapılacağı” bildirilmişti bu işlerin önceden. Bir sürpriz yok yani o bakımdan da. Bu durumda bize Diyarbakır türküsü çığırmak kalıyor geriye; “Diyarbakır etrafında bağlar var, Fitil işler yüreğimde yaram var…” Osman ERENALP Ocak, 2105 Ankara Bu haber 19779 defa okunmuştur.
|
Sponsor AlanıSANATIN İÇİNDEN ;Sponsor Alanı |
|||||||||||||||||||
0cak - 2012 / Her Hakkı Saklıdır / Kaynak gösterilip, sitemizin ilgili sayfasına link verilerek alıntı yapılabilir.
Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir-Site ticari olmayıp, kütüre hizmet eder. Altyap?: MyDesign Haber Sistemi |