anamursedir-anamur dergi
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

Sponsor Alanı

Anamur SEDİR

Anamur SEDİR 1993-1994

   -Aralık   1993  1. Sayı
   -Ocak    1994  2. Sayı
   -Şubat   1994  3. Sayı
   -Mart     1994  4. Sayı
   -Mayıs   1994  5. Sayı

MAKİ DERGİSİ

MAKİ DERGİSİ-105

Saat

Ana Menü

Sponsor Alanı

 

Ziyaretçi Bilgileri

»Aktif 172  
»Bugün 2086  
»Toplam 14024805  
Sayın Ziyaretçimiz
»IP'niz | 18.221.98.71
» Bu sitemizi ziyaretiniz

HAVA DURUMU

ANAMUR
DİZİ SARMALI

DİZİ SARMALI

Tarih 16 ?ubat 2013, 04:22 Editör

Mersin İstikbal Yazarı ve Mersin Yazarlar Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Bekir ZORBA TV dizilerini değerlendirdi...

                

                

        DİZİ SARMALI

 

İster aptal kutusu deyin, ister izlemiyorum deyin, ister her gün saatlerinizi onun karşısında geçiriyor olun fakat bir tane gerçek var; televizyon bizim aynamız. Tabi televizyon denince akla, en fazla vakit çalan diziler gelmekte. Beğenin ya da beğenmeyin diziler bizim gerçeğimiz oldu. Nasıl cep telefonsuz, internetsiz bir hayat düşünülmezse, diziler olmadan da bir hayat sürmek, vakit geçirmek zor, çok zor.

Siyah-beyaz, tek kanallı TV döneminde ilk Amerikan dizileri girmişti evlerimize. Hayatlarımızı baştan sona değiştirebilecek izler bırakmıştı. Sonraları renkli yayına geçişle birlikte “arkası yarın” formatında bitmek tükenmek bilmeyen Brezilya dizileri ile tanıştık. Aşkın, intikamın, entrikanın; tarihin ve yaşanan coğrafyaların ötesinde; insanlığın ortak dertleri olduğunu öğrendik. Yine zengin ve fakirin bitmeyen mücadelesinin, dünyanın her tarafında benzer sonuçlar doğurduğunu gördük.

O zamanlar Türk dizilerinin bir gün Amerikan ve Brezilya dizilerinin yerini alacağını hatta onları kat be kat geçeceğini; dev bir sektör haline geleceğini kimse öngöremezdi. Her biri bir film uzunluğu ve kalitesinde çekilen diziler; bugün dünyanın her köşesinde, bir ihraç malzemesi ve tanıtım aracı olarak ilgi görmektedir. Zamanında yabancılara duyduğumuz hayranlık şimdi bizim oyunculara ve dizilere gösterilmektedir. Her ne kadar set işçilerinin, oyuncuların uzun ve yorucu çalışma koşulları; kötü olsa da, diziler kanalların ve izleyicilerin işine gelmekte. Kanallar para kazanmakta, izleyiciler ise görmek ve yaşamak istedikleri hayal dünyasında ucuza vakit geçirmekteler. Hemen her TV izleyicisinin zevkine ve isteğine uygun dizi bulmak mümkün, ancak zaman geçtikçe konu sıkıntısı artmakta, reyting canavarı dedikleri, ne işe yaradığı belirsiz bir ölçüm tekniğinin kurbanı olmamak uğruna çoğu kez tekrara düşürmekte; adliye-hastane-hapishane üçgeninde, şiddet sarmalı içinde zaman öğütülmektedir.

Tutkulu bir dizi izleyicisi olmadım ama ne olup bittiğine de şöyle ucundan kenarından bakarım. Eğer yöremizde, yakınımızda çekilen (Adana-Tarsus-Mersin) diziler olursa, doğanın güzelliğini, tanıdık bildik yerleri birde dizi penceresinden görmek uğruna; yöre dizilerini tercih ettiğim olmuştur. İşte Dila Hanım dizisi de bunlardan biridir. Gerek sinema filminin (Kadir İnanır –Türkan Şoray) gerek eser yazarının (Necati Cumalı) bilinirliği, gerek dizi müziğinin güzelliği; hele hele ilk bölümün o muhteşem duygusallığı, beni hayatımda ilk kez bir dizinin tüm bölümlerini izlemeye yöneltti.

Ne yazık ki; ticari kaygılar ve reyting hazretleri uğruna uzadıkça uzayan ve son bölümlerde iyice bozulmaya başlayan dizi; 18. bölümde duvara toslayarak en azından benim için izlenme hakkını kaybetti.

Bakın 18. bölümde 150 dakika içine neler sığdırılmış: Deniz kenarında tabancayla öldürmeye teşebbüs, konağın kızının ahırda intihar teşebbüsü, lokantada küfürleşme ve ardından kavga, konağın hizmetlisinin, konağın gelinine şantajı, hastanede boğarak öldürmeye teşebbüs, konağın gelinin eşini aldatma sahnesi, rakip ailenin kahyasının karşı konağın hanımağasına şantajı, aynı konağın eltilerinin birbirlerine şantaj girişimleri… Defalarca hastane, adliye görüntüleri ve bölüm sonunda gelen tutuklama sahnesi.

Gel de şimdi, Türk dizileri için kaygılanma. Silah, adliye, hastane, hapishane, yaralanma, entrika, şantaj, şiddet, cinayet, tecavüz, aldatma, soygun, yalan, kavga ve yine silah, silah, silah… Lütfen bizi bu girdaptan biran evvel kurtarın!

 

 

Bekir ZORBA

bzorba66@hotmail.com

Bu haber 2052 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit

FİKİR-DİL

"TÜRK SİNEMASI VE ARTİSTLERİ" KİTABI ÇIKTI

Yazar Koral BORA tarafından kaleme alınan "Çocukluğumun Türk Sineması ve Artistleri" kitabı yayımlandı.

"ARATOS FELSEFE YAZILARI" KİTABI YAYIMLANDI

Aratos Dergisi yeni kitaplar yayınlayarak yoluna devam ediyor.
    Ramazan bayramına doğru09 Nisan 2024

Sponsor Alanı

Sponsor Alanı

 

ANKET

ANAMUR OKULLARINDA SERBEST KIYAFET UYGULANSIN MI?




Tüm Anketler

0cak - 2012 / Her Hakkı Saklıdır / Kaynak gösterilip, sitemizin ilgili sayfasına link verilerek alıntı yapılabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir-Site ticari olmayıp, kütüre hizmet eder.
RSS Kaynağı | Anasayfa | İletişim

Altyap?: MyDesign Haber Sistemi