Bu mesajı yazarken ne kadar ıstırap duysam azdır; ancak ne yazık ki birilerinin bir şey yazması gerekiyor.
Önce bir anımı anlatayım: 28 Şubat Zalimleri zamanında Anamur Yeni Çizgi Dershanesi Müdürüydüm. Baskın teftişin birinde sınıfın birinde bir türbanlı öğrenci var diye soruşturma geçirdim. Olay şöyle gelişti: Anamur Milli Eğitim'e çağırıldım. O zamanın müdürü "savunmanız var" diyerek bir kağıt tutuşturdu elime. Savunmanın hemen yazılacağını ifade ederek. Kağıtta şu yazılıydı. "Müdürü olduğunuz kurumda kılık kıyafet yönetmenliğine uygun olmayan öğrenci tespit edilmiştir. Savunmanızı yazınız." Bildiğim kadarıyla prosedür; bir hafta süre içerisinde savunma verileceği şeklindeydi. Benim hemen savunma vermem istendi. "Böyle bir suçlamayı kabul etmiyorum" yazdım ve verdim savunmamı. Müdür Bey "Hocam bir saniye şunu bir tebellüğ eder misiniz" diyerek bir sarı zarf ve tebellüğ belgesi uzattı. Belgeyi imzaladım. Zarfı hemen orada açtım. "Kurumunuzda kılık kıyafet yönetmeliğine uymayan öğrenci okuttuğunuz için KINAMA cezası ile cezalandırıldınız" yazıyordu. Müdüre sordum. Hocam savunma alındıktan sonra yapılan değerlendirmeyle ceza verilip verilmeyeceğine karar verilmez mi? dediğimde cevabı hala kulaklarımda. Hafif bir mahcubiyetle "Hamdi Beyciğim haklısın; ancak biz de baskı altındayız" demişti.
O gün baskılara direnemeyenler 8 yıllık eğitim çıktığında da 4+4+4'ü bu gün nasıl övmüşlerse onu övmüşlerdi mutlaka. Sayın hocam, 5+3'le köyleri okulsuz bırakan kafayla şimdiki kafa arasında bir fark yoktur. Her iktidar mensubu kendi kafasına göre adam yetiştirme peşindeyken siz hep müdür değil miydiniz? Şimdi de dindar nesil yetiştireceğiz diye yola çıkanların esas dertleri adam gibi adam yetiştirmek değil siyasetlerine uygun köleler yetiştirmektir. Hiç olmazsa emeklilik hayatınızda bari iktidarların dediklerini değil de gerçek eğitim birikimlerinizi paylaşın insanlarla. Sizden, klasik; eğitime ya da yarıyıla kutlama yazıları yerine daha faydalı yazılar bekliyoruz; şahsen ben bunu bekliyorum.