ESKİ BİR ÖĞRENCİDEN ÖĞRETMENİNE MEKTUP 1
Açıklama:
Kategori: KÖŞE YAZILARI
Eklenme Tarihi: 27 Eyl?l 2012
Geçerli Tarih: 28 Mart 2024, 17:58
Site: anamursedir-anamur dergi
URL: http://www.anamursedir.com/yazar.asp?yaziID=791
Okullar açıldığı gün çocuklar çıkageldi.
Matematik öğretmenleri ödev vermiş: On tane matematik bilgininin resimleri ve
matematiğe yaptığı katkılar internetten bulunup gelinecek. Bir başka
öğretmenimiz, “Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü merhum Ömer Asım Aksoy’un sözlüğü
olacak. Başkası zinhar olmaz!..” diye tutturmuş. Bir başkası ise ortaokul
öğrencilerinden büyük Redhouse İngilizce sözlük istiyor.
Önce matematik öğretmeninden başlamalı:
Sayın öğretmenim! Bir, bilemedin iki saatlik dersiniz var. Bu derste
öğrencilerimiz öncelikle görüp görecekleri en büyük matematikçiyi yani sizi bir
tanısalardı olmaz mıydı? Kimsiniz? Adınız soyadınız nedir? Hayat hikâyeniz
nedir? Matematikle aranız nasıldır? Matematikle nasıl tanıştınız? Matematikçilerden
hangilerini seversiniz? Bunun nedeni nedir?.. Bu soruları istediğiniz kadar
uzatabilirsiniz. İşte size öğrencinin matematik dersine ısınmasını sağlayacak
upuzun bir zaman dilimi. (Isınmasını deyince aklıma geldi: En güçlü motorları
bile ısıtmadan çalıştırırsanız verim alamazsınız.) Vakit kalırsa öğrencilerin
de matematik dersi ile ilişkileri, bu dersten beklentileri, en çok nerelerde
takılıp kaldıkları gibi konular soru cevap yöntemiyle irdelenir.
Biliyorum, bütün öğretmenlerim bunu
makbul bir davranış saymayacaklar. Ellerindeki müfredatta böyle bir konu
olmadığından, bunun boşuna zaman kaybı olduğundan yakınacaklar. Hatta “Nasıl
olsa sene içinde bol bol görüşeceğiz, adımızı da soyadımızı da öğrenecekler.
Nereli olduğum hangi fakülteyi bitirdiğim de benim özelimdir” diye savunmaya
geçecekler. Yanlış. Hepten yanlış.
Kendinizi o küçücük öğrencinin yerine
bir koyun: Siz olsaydınız, matematikçilerden yıllar önce ölmüş, dünyanın öteki
ucundan bir kişiyi mi tanımak isterdiniz, yoksa kanıyla canıyla karşınızda
duran, matematiği sevmiş ve bir yaşam tarzı haline getirmiş, en az bir dönem
birlikte olacağınız bir kişiyi mi? Ben kendi adıma sizinle tanışmayı isterdim.
İkinci derste dersin genel ve özel
amaçlarından, asıl ve yardımcı kaynaklarından söz etseydiniz. Derste başarılı olabilmek
için neler yapmak gerektiği hakkında konuşsaydınız.
Geçen yıllarda matematiği sevmiş
öğrencileri konuştururdum. Sevememiş öğrencileri de tabii ki. Onların sebepleri
üstüne tartışma yaptırsaydınız. Kendinize özel yöntemlerinizden söz etseydiniz
onlara. Tabii ki ukalalık yapmadan, ben bilirim, siz hiçbir şey bilmezsiniz
havasına girmeden. Bıraksaydınız çocuklar hem sizi tartsınlar, hem de
birbirlerini. Kendini göstermek isteyenler çıkacaktır: Bıraksaydınız çıksın
ukalalık yapsınlar. Tam siper yapıp, “Ne şeytanı gör ne kulhüvallahü oku!” diye
düşünenler olacaktır. Onları da tanısaydınız ve ilk fırsatta elinizi omzuna
koyup “Ben senin başaracağına inanıyorum!” demek üzere işaretleseydiniz.
Dalgacıları da es geçmeseydiniz.!
Sevgili öğretmenim! Bu yaptıklarının
lüzumsuz şeyler olduğunu asla aklına getirme. Bunlar öğrencinin gazını alır.
Akıllıysan sen de bir şeyler öğrenirsin, öğrenciler de bir şeyler sezer.
Öğrencinin derse ve öğretmene karşı duyduğu korkuyu ya da ilgisizliği ortadan
kaldırır. Öğrenci bu ders yılında yeni şeyler öğreneceğine, en azından hoşça
vakit geçireceğine inanmalıdır. Dersin onu terletmek için konmadığını, onun
içindeki güzellikleri işlemek için konduğunu duyumsar.
Bazı öğretmenlerimizin “Yahu bunlar
çocuk, çoğunun kafası çalışmıyor ya da cinliğe çalışıyor” dediğini duyar
gibiyim. İşte bir yanlış daha! Tam bir şehir efsanesi. Şimdiki çocuklar
harikadır. Siz leb demeden onlar leblebi diyeceğinizi anlarlar. Yanlışınız
varsa dalgalarını geçerler. Ben bilirim havasına girmişseniz sizi acı bir
biçimde uyandırırlar. Bakışınızdan konuyu bilip bilmediğinizi çakarlar.
Sorduğunuz sorulara en olmadık cevapları verebilirler, ama anlatımları bozuk
olabilir. “Şimdiki çocuklar harika” dedik ya! Hem telefonda ileti (mesaj) yazıp
hem de sizi dinleyebilirler.
SOMSÖZ: SİZ AKILLI OLURSANIZ,
ÖĞRENCİLERİNİZ DE AKILLI OLUR. ÖĞRENCİYİ APTAL SANIRSANIZ, SİZİN APTAL
OLDUĞUNUZU FIRSATTA İSPATLARLAR.
BİR FIKRA:
Öğretmen öfkeyle “Aptallar ayağa
kalksın!” diye bağırdı. En sonunda bir öğrenci yavaşça ayağa kalktı. Öğretmen
“Bu sınıfta bir tek sen mi aptalsın?” diye sordu. Öğrenci, “Öğretmenim, dedi,
tek başınıza ayakta durmanıza gönlüm razı olmadı da…”